3. BÖLÜM

41 10 9
                                    

"Brandon! Kötü haberlerim var!"
FBI ajanı Brandon Young kapıdan içeri apar topar giren ortağı Gabriela'ya döndü.
"Ama geriye bir tanık bıraktı!"
"Sen neden bahsediyorsun? Sakinleşsene önce," diyen Brandon az önce önünde dikilip dışarıya baktığı pencereden ayrılıp toplantı odasının ortasındaki büyük masaya doğru ilerledi ve elindeki kahve bardağını masanın üzerine bıraktı. Geniş dikdörtgen odada, pencere olmayan tüm duvarlarda panolar vardı. Üzerlerinde on üç aydır yakalamaya çalıştıkları, medyanın 'Shakespeare Katili' adını taktığı psikopatın öldürdüğü dört kurbana ait bilgiler ve fotoğraflar bulunuyordu. Katil, kurbanlarını öldürme yöntemini Shakespeare'in tiyatro oyunlarından seçiyor, cesetlerin üzerine seçtiği oyundan alıntılar bırakıyordu. Panolarda farklı beş oyundan alınıp olay yerine bırakılmış bu alıntılar da yer alıyordu.
Herifin öldürmeye çalıştığı ama bir mucize eseri kurtulan ve dört gündür hastanede yatan beşinci kurban da panoda yerini almıştı. Brandon'ın ekibindeki herkes artık bu bilgileri ezbere sayabilirdi ancak katili yakalamaya ilk günden bir adım bile yakında değillerdi. Elbette Brandon ve ekibi için günden güne daha zor ve sinir bozucu bir durum haline gelmişti. Şu an için tek umutları hastanede yatan Valeria Eve Carmichael'ın uyanması ve katil hakkında vereceği bilgilerdi.
Gabriela Suarez üç yıldır ortağı olan genç adamın çelik mavisi gözlerine, sert köşeli çenesine, inatla alnına düşmeye devam eden kuzgun siyahı saçlarına bakıp uzun zamandır yaptığı gibi ona karşı hissettiği çekimi kontrol altına almaya çalıştı. Neredeyse her günlerini beraber geçirdikleri düşünülürse bunu yapmanın çok zor olduğunu söylemek hafif bir tabir olurdu. Genç adamın güçlü sırt ve karın kaslarını okşadığını, kollarının arasına girip o kalın öpülesi dudakları öptüğünü,  sıkı poposunu avuçladığını hayal etmediğini söylerse çok büyük bir yalan atmış olurdu.
Kafasını iki yana sallayan Gabriela, sık sık daldığı gündüz düşünden çıkarken Brandon'ı görünce ona vereceği kötü haberleri bir anlığına unuttuğunu fark etti. Böylesi vahim bir durumda dahi duygularına söz geçiremediği için kendisine kızdı. Bu sefer daha sakin olmaya çalışarak, "Brandon, bazı haberlerim var. Maalesef," dedi, "Valeria Carmichael yarım saat önce hastane odasında ölü bulundu."
"Ne? Orospu çocuğu! Nasıl? Lanet olsun Suarez! Başındaki ajanlar ne bok yiyorlarmış?" diye bağıran Brandon masanın üstündeki dosyaları yere attı. Kendine hakim olmasa bütün odayı birbirine katacak kadar öfkelenmişti. Tek şanslarını, o psikopat manyağı yakalamak için ellerindeki tek şanslarını kaybetmişlerdi. "Tanrının cezası! O yaptı değil mi? Gözümüzün önüne kadar gelip yaptığı hatayı düzeltmenin yolunu buldu." Bir an için derin bir nefes alan Brandon gözlerini kapattı. İşte o zaman ortağının odaya daldığı sırada söylediği şey kafasına dank etti.
"Tanık mı dedin sen?"
Brandon'ın bir nebze daha sakinleştiğini gören Gabriela anlatmaya başladı. "Saat 10  sularında hastanede elektrikler kesilmiş, Ajan Bennett ve Ajan Vaughn jeneratörün devreye girmemesi üzerine şüphelenmişler. Bennett odada hasta ile birlikte kalırken, Vaughn kontrol etmek için dışarı çıkmış."
Sabırsızlanan Brandon, "Evet? Sonra nasıl olmuş da elimizde korumamız gereken kadının cesedi kalmış? Ve bahsettiğin şu lanet olası tanık da kim?" diyerek Gabriela'nın sözünü kesti.
"Vaughn kafasına aldığı sert darbe sebebiyle baygın halde  koridorun ucundaki tuvalette bulundu. Hastanede yoğun bakımda şu anda. Bennett ise..." Sesi kesilen Gabriela Brandon'ın onu anladığının farkındaydı.
Ellerindeki şansı kaybetmelerine çok öfkelenen Brandon, Gabriela'nın sesindeki üzgün tonu hissedince ajanların başına bir şey gelmiş olabileceğini düşünmediği için bir kere daha küfretti ve az sonra duyacağı haber için kendini hazırlamaya çalıştı.
"Kurbanın odasında boğazından bıçaklanmış halde bulunmuş. Odanın durumundan anlaşıldığına göre katille mücadele etmiş ama... Çok üzgünüm, Brandon."
Gözlerini kapatan Brandon önündeki sandalyeyi o kadar çok sıkıyordu ki parmak eklemleri bembeyaz kesilmişti. Masum sivilleri kurtaramamak zaten vicdanında büyük bir yük iken kendilerinden birini kaybetmek... O herifi yakaladığında kendi elleriyle gebertecekti. Adalet bu sefer onun ellerinden gelecekti.
"Kurban Valeria Carmichael'ın boğazı kesilmiş. Odaya kimseyi sokmuyorlar. Bizim için bekliyorlar."
Alnındaki damar tehlikeli bir biçimde atan Brandon'ın kendisini dinlemediğini sanan Gabriela uzanıp elini genç adamın koluna koydu. İntikam dolu düşüncelerinden bir anda sıyrılan Brandon, kolunu hızlıca geri çekti. Gabriela bu hareketin kalbini kırmasına izin vermeyecekti, veremezdi. Brandon'ın ona o gözle bakmadığını biliyordu. Panama asıllı Gabriela uzun boyu, esmer teni, siyah uzun düz saçları ve siyaha çalan kahverengi gözleri ile güzel bir kadındı. Dört yıl önce boşandığından beri ciddi bir ilişki yaşamamıştı. Bunda son üç senedir ortağına hissettiklerinin etkisi büyüktü. Ancak davada kurban sayısı beşe çıkmış, kendi takım arkadaşlarından biri ölmüş, biri de canı için mücadele ederken bunların önemi yoktu.
Belki genç adamı kendisi teselli edemezdi ama vereceği tek iyi haber belki edebilirdi.
"Katil hastaneden kaçarken orada gönüllü olarak çalışan bir kadına saldırmış. Onu da öldürmeye teşebbüs etmiş ama nedense işi yarım kalmış ve kaçmış. Kadın şu anda hastanede. Yaşıyor Brandon. Katili görmüş olabilir."
Brandon, kendi adamlarından birini kaybetmenin acısını ve öfkesini içine gömüp sakinleşmeye çalıştı. "Tanık dediğin bu kadın mı? Bir FBI ajanını öldürüp, diğerini yaralayan katilin elinden kurtulmayı nasıl başarmış bu kadın? Hemen yola çıkalım Suarez. Şu gönüllü, katili gördüyse bu sefer onu bizzat kendim koruyacağım."
'Bir kişiyi daha kaybetmeyeceğim,' diye de içinden ekledi.

SON PERDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin