Sonun Başlangıcı
Bölüm 1
"Kulun ahı"
○●○
Ne insanlar vardı ölüme inat yaşayan ve ne insanlar vardı yaşama inat ölümün o soğuk yüzüne kapılarını açan. Ha ama bence önemli olan, doğum ve ölüm arasındaki o ince çizgide insan kalabilmekti, inan.
Ben kendimce her iki taraftan da değildim. Ben, Allah'ın yazdığı kadere ve nasibin kadere sunduğu imkanlara sığınan, her ne yaşarsa yaşasın bir sabırla geleceğine sımsıkı sarılıp bekleyenlerdendim. Tâ ki dört yıl önceki o kazada annemin can vermesine ve benimde annemle beraber geleceğe dair bir umutla beslediğim hayallerimin ölmesine kadar. İşte o günden sonra ne sabır kalmıştı bende ne de geleceğimin getireceğine inandığım bir mucize.
O kara gece, annemle beraber hayallerimide çalmıştı benden hece,hece. Annemin ölümünden bir hafta sonra okuldan almıştı babam beni. İlk zamanlar çok sitem ettim babama. E sitem edilmeyecek gibi değildi ki. Geleceğe dair umutlarım vardı benim. O umutlar hayallerime gebe kalmışken bu ikisine nasıl da ihanet ederdim?
Öyle yada böyle, babamın bana zorla dayattığı bir kalemle ihanetin kirli sayfalarına dökmüştüm hayallerimin gözü gibi baktığı o kırılgan umutlarımı. Ne yazık ki bu babamın hiç ama hiç umrunda olmadı. İlk başta aklım bir türlü ermedi bu karara. Türkiye'nin sayılı iş adamlarından olan Hikmet Çakır'ın kızıydım ben. Okumam için önümde hiç bir engel yokken ve benim yaşımdaki her gencin hayallerindeki imkanlara sahipken neydi beni okulumdan ve öğretmen olma hayalimden eden o bedbah neden?
Her insan kendi kaderini yazardı. Benim kaderimin mürekkebiyse hiç şüphesiz çocukluğumun cellatı olan babamdaydı. Eskisi gibi çok üstüme düşmüyor olsa da umutlarımı pervasızca karalayan o kara mürekkepli kirli kalem hiç bitmeyecek gibi gelirdi bana. Okuldan almakla kalsa iyi ederdi. Benim açımdan tek sorun bu değildi ki. Dört yıl boyunca şu koca malikaneden dışarı tek bir adımımı bile atamamıştım. Yıllar yılı dört duvar arasına sıkışıp kalmıştı yalnızlığım. Babama kalsa alınan her karar benim ve aile saadetinin iyliği içindi ama bana kalırsa öyle değildi. Benim babam acımasız bir katildi. Dört yıl öncede kalan o saf çocuğun katili...
Aklımı pervasızca çelen geçmişimin eşliğinde en az altı kişinin sığabileceği büyüklükte olan o koca yemek masasında tek başına oturan babamın tam karşısına oturmuş, acıyla titreyen kuzguni harelerimi kara irislerine dikerek ağzından çıkacak iki çift sözü bekliyordum. Yada benim değimimle hayatıma dair alınan kararları. Çünkü babam, benim adıma aldığı kararları hep bu saatlerde açıklama gereği duyardı. Ben onu izlerken o, eline aldığı altın rengi peçeteyle ağzının kenarını hafiften silip ayağa kalktı. Aynı anda sağ elimle kavradığım ince uzun su bardağını dudaklarımla buluşturdum. Ardından aklımın bir köşesinde istemsizce feveran eden düşüncelerimle beraber yutkunup, her zaman ki gibi sustum. Nedense bu gece öbür gecelerden garipti ve bu gariplik nefsimin acı,tatlı bir heycanla dolup taşmasına yetmişti.
Önümdeki tabaktan bir kaç lokma alıp oturduğum yemek masasından doğrulmamla evimizin tek yardımcısı olan Birgül teyze içeri girdi. Büyük ihtimalle masadaki fazlalıkları toplamaya gelmişti. Babamın yanına gitmeden evvel başımla Birgül teyzeye selam verip hâlini hatrını sordum. Kısa bir konuşma faslından sonra yardım etmek adına masadan bir kaç kirli tabağı ellerimle buluşturdum ve mutfağa gitmek üzere yola koyuldum. Onun ardından mutfağa girdiğimi gören orta yaşlı kadın, bana bir anne edasıyla yaklaşıp "Aa kızım otur sen. Ben yaparım" dedi ve elimdeki tabakları alıp yalancı bir sitemle benliğime seslendi. Aynı edâyla sırıttım. Ardından "Ne olacak teyzem. Hem bakıyorum da sen bugün çok yoruldun. Asıl sen otur. Ben hepsini yapıveririm beş dakikada. Elime mi yapışcak sanki" dedim ve ondan evvel tezgaha yaklaşıp işe giriştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı (Ara Verildi)
General FictionHer acı yaşadığı zamana esirdi. Onun acısıysa zamandan uzak, babasının kirli ellerinde can verdi. Ona göre kızların kaderini babaları yazardı. Kendisine yazılan kaderin mürekkebiyse hiç şüphesiz çocukluğunun cellatı olan babasındaydı. Alnına yazıla...