"Tanrı aşkına neredeydin?" kapıdan girdiğimde annem bağırarak sordu. "Telefonuna neden bakmıyorsun? Çok endişelendik!"
"Endişelendiniz?" diye sordum son heceyi bastırırken. Şaka yapıyor olmalıydı. Babam benim için asla endişelenmezdi.
"Evet tatlım, ben ve baban." Acı bir şekilde güldüm.
Tam o sırada babam, elinde bir ısırık aldığı elmayla mutfaktan çıktı. Yüzünde umursamaz bir ifade vardı, annemin iddia ettiğinin aksine.
Önümde annemle kapının önünde dikildiğimi görünce, yüz hatları dramatik bir şekilde değişti. Tam bir sahtekar.
"Hangi cehennemdeydin?" öfkeyle sesini yükseltti.
"Yürüyüşe çıktım." dedim gözlerimi koridorda gezdirirken. Bırakın onunla konuşmayı, onun suratına bakmayı bile sevmiyordum.
"Bu saate kadar mı?"
"Evet, sadece zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Artı, telefonum kapanmış, bu yüzden saatin kaç olduğunu bilmiyordum."
"Her neyse, odana git. Sana ceza olarak akşam yemeği yok." dedi tekrar mutfağa dönmeden önce
Hiçbir karşılık vermedim. Zaten dakikalar önce iki ceset görmüş ve bir silahla burun buruna gelmiştim, itiraz edecek enerjim yoktu. Odama çıkıp daha önceden bu gibi durumlar için yatağımın altına sakladığım yiyeceklerden atıştıracak ve yatacaktım.
"İyi geceler tatlım," annem babamın ardından mutfağa gitmeden önce yanaklarımı öptü.
Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Orada öylece durdu ve babamın yemek yememi yasaklamasını izledi. Kocasının oğlunu aç bırakması onu rahatsız etmiyordu.
⌛
Payraz'la uğraşmak zorunda kalmamak için son uyarı zilinden sonra parkı terk edip okulun bahçesine girdim. Hızlı adımlarla binaya doğru gitmeye başladım.
Onunla aynı sınıfta olmadığım aklıma geldikçe Tanrı'ya teşekkür ediyordum. Bir de aynı sınıfta olsaydık, okul hayatım tamamiyle cehenneme dönerdi. Şimdilik beni sadece teneffüslerde, sınıfın dışında bir yerde yakalarsa rahatsız edebiliyordu. En kötüsü de, öğretmenlerin her seferinde onun bundan sıyrılmasına izin vermesiydi. Her birinden ne kadar nefret ettiğimi söylemiş miydim?
En azından ailemin, 2 yıl önce beni çok seven ailemin, eşcinsel olmamı önemsemeyeceğini düşünmüştüm.
Erkeklerden hoşlandığım için artık beni farklı bir insan yapmıyordu, ben hala aynı Batuhan'dım.Merdivenleri çıktım, kitaplarımı almak için köşeye döndüğümde adımlarım birden yavaşladı. Poyraz ellerini cebine koymuş en az onun kadar nefret ettiğim arkadaşlarıyla konuşuyordu. Bulundukları yer dolabıma çok yakındı. Süper.
Dikkatlerini çekmemeyi umarak yanlarından geçtim. Dolabımı açıp içinde göz gezdirmeye başlamıştım ki görüş alanıma Emin girdi, Poyraz'ın en yakın arkadaşı.
Kolunu dolabımın kapağına yaslamış, yüzünde ne zaman görsem yumruklamak istediğim anlamsız sırıtmasıyla bana bakıyordu.
"Batuhan, naber?" Aynı zevzek ifadeyle ve cevabımın hiç de umrunda olmadığını gösteren bir ses tonuyla sordu. Umursamadan kitaplarıma bakınmaya devam ettim.
"Yorgun gözüküyorsun."
Ancak, anlaşılan, bugün canının benimle uğraşmak istediği günlerden biriydi ve bu sikik eğlencesine bu kadar erken son vermeye niyeti yoktu.