6

401 31 124
                                    


Poyraz'ın arkasından bakakalırken bir yandan da az önce gelişen olayı algılamaya çalıştım. İyilik olsun diye böyle bir şey yapmadığından adım gibi emindim. Onu en iyi tanıyan kişi olmasam da, hakkında; inceliğinin altında bir şey aramamı gerektirecek kadarını biliyordum.

Dikkatimi hala ayakta dikilen sarışın adam çekti. Göz kapaklarını bile oynatmadan Poyraz'ın uzaklaşmasını izliyordu. Takındığı ifade "Bir şey mi oldu?" diye sormaya korkutacak cinstendi. Yine de sordum.

Beni hiç duymamış gibi kalabalıkta kaybolana kadar çocuğu izlemeye devam etti. Yüzündeki, sıradan bir bakıştan o kadar uzaktı ki aklıma onu bir yerden tanıyor olabileceği geldi. Belki de bir husumetleri vardı. Poyraz bugün İsmail'in kim olduğunu sorduğu halde, bu teorim; İsmail'in şu an en büyük düşmanıymış gibi baktığı kişiyi hayatında ilk defa görüyor olmasından daha mantıklıydı. Ya da Poyraz'ın gitmeden önce attığı o meşhur küstah bakışına mı bu kadar takılmıştı? Ancak bunun için fazla abartılı bir tepki değil miydi?

Sonunda hareket ettiğinde benimle bir saniyeliğine göz göze gelip arabaya bindi. Korkutucu ifadesinden ben de nasibimi aldığım için onu bekletmemek adına aceleyle koltuktaki yerimi aldım.

"Kimdi o?"

"Poyraz. Tanıyor musun?"

Kafasını olumsuz anlamda sallamasıyla ömrü bir dakikalık teorim çöpe atılmıştı.

"Alakan ne onunla? Arkadaş mısınız?" Arabanın içindeki havayı daha da ağırlaştıran bir ses tonuyla sordu. Sanırım bugün herkesin beni sorguya çekmeye karar verdiği gündü.

"Hayır. Tanıyoruz birbirimizi sadece. Farklı sınıflardayız." Okul hayatımın zebanisi olduğunu söylemeyerek gerçeğin büyük bir kısmını saklamıştım. 

"Güzel. Uzak dur ondan."

Hayretle kafamı ona çevirdim. "Anlamadım?"

"Sana olan bakışlarından hoşlanmadım."

Bu adamın bir huyu vardı: söylediği şeyleri açıklarken, herkes tarafından kabul gören bilimsel bir gerçekten bahseder gibi davranıyordu. Onunla ilk konuşmalarınızdan birindeyseniz, kendinizi salak gibi hissettireceği için "Neden? Nasıl?" diye sormaya çekiniyordunuz.

Ancak ben İsmail'le yeteri kadar vakit geçirdiğim için bunun onun genel tavrı olduğunu biliyordum. Bu yüzden "Nasıl bakıyordu ki?" diyerek söylediği şeyin nedenini anlamadığımı belirtmekten kendimi alıkoymadım.

"Yiyecek gibi. Sen dediğimi yapacak mısın?" Yine aynı tavırla konuştu. Kaşlarını çattım. Ne demekti şimdi bu?

Az önceki olayı tekrar tekrar gözümde canlandırdım ancak her zamanki ukala bakışlarından başka bir şey bulamadım, bir anormallik yoktu. Eğer Poyraz'ın benden hoşlandığını düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindeydi. Böyle bir şeye imkan yoktu. Her şeyden önce o homofobik piçin tekiydi.

Bir cevap vermediğim uzun süren sessizliğin ardından kafasını tamamen bana çevirdi ve ciddiyetle sorusunu tekrarladı. "Uzak duracak mısın?" Dikkatinin onlarca araçla üzerinde bulunduğumuz asfalt yolu terk edip bana yöneldiğini görünce panikle sesimi yükselttim. "Evet!"

Tekrar önüne döndü. Rahatlamış bir nefes verdim. Bu adamın karşısındakini ikna etmek için çok çeşitli yöntemleri vardı.

Zaten o söylemese bile Poyraz'dan uzak duracağım için konuyu büyütmeye lüzum görmedim. Ayrıca onu onayladığım zamanlar yüz ifadesinin yumuşayışını izlemenin zevkli olduğunu itiraf etmeliyim, onu memnun etmekten hoşlanıyordum.

THE WOODS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin