O gün gözlerimi yorgunlukla kapatmış, açtığımdaysa kendimi yatağımda bulmuştum. Yaşanan her şey yeniden aklıma dolduğunda telefonuma ondan gelen hiçbir aramayı cevaplamamış, mesajlarına bakmadan. Uzun bir süre de iletişime geçmeyi de düşünmüyordum.
Onunla tekrardan iletişime geçtiğimde daha büyük bir tepki göstereceğini, daha çok canımı yakmak isteyeceğini biliyordum, ancak artık hiçbir şey hissedemiyor, olacaklardan korkmuyordum. Sanki ondan kopmuştum. Onun içimde sahiplendiği et parçası kangren olmus, daha fazla acı vermiyordu. Daha fazla acı çekemiyordum, onun için üzülemiyordum, sevinemiyordum. Ya da basitce alışmıştım.
Onun için bunları yapamamak demek gündelik hayatımda da aynı anlama geliyordu. Gülemiyor, eğlenmiyor, üzülemiyordum. Bu halim arkadaşlarımın da oldukça dikkatini çekiyordu. Herne kadar onlara bir şeyler anlatmak istesem de yapamıyordum, yasaktı. Ne garip, ondan bu denli uzak olmama rağmen yasaklarının, sınırlarının dışına çıkamıyordum. Aykırı olamıyordum.
Derin düşüncelerimin arasından irkilmemi sağlayan şey Chaeyoung'dan gelen arama oldu. Beni bir yere çağıracağını tahmin edebiliyordum, ve bu beni telefonun açmakla açmamak arasında götürürken uzun zamandır görüşemediğiniz için açmayı tercih ettim. Açar açmaz da açtığım için pişman oldum.
"Hayır diye bir şey yok. Gelmek zorundasın, yoksa babanla konuşmak zorunda kalırım. Özledim seni, bir haftadır görüşemiyoruz Jen. Emin ol, iyi gelecek."
"Chaeyoung yemin ederim tek istediğim şey tüm gün uyumak. Cidden halim yok, çok yorgunum."
"Tanrım... Jennie, uyudukça yoruluyorsun, normal mi bu? Mümkünse kalın şeyler giyin, deniz kenarındaki eve gideceğiz. Çabuk giyin yarım saate gelip, seni alacağım. Bayy."
"Chae-" bir anda suratıma kapanan telefonla sinirle bir çığlık atıp, dolabımın karşısına geçtim.
Resmen ağlayarak üzerime siyah kalın şeyler geçirdim, ve basit bir makyaj yapıp saçlarımı sıkıca topladım. Çalan telefonumla Chaeyoung'un geldiğini anlamış, açma gereği duymadan aşağı indim.
Arabanın içinden bana gülen Chaeyoung'u gördüğümde dudaklarımı kıvırmak istedim, ancak yapamadım.
Chaeyoung, ifadesiz suratıma aldırmamış gülümseye devam etmişti. Ön koltuğa yerleştirdiğimde yanaklarıma öpücükler kondurup, gülümseye devam etti.
"Her şey güzel olacak, iyi olacaksın, Jendeuk!"
Umarım.
"İlk defa kurbanına motivasyon veren bir suçlu görüyorum.."
\
Geldiğimiz ev iki katlı, büyük bahçesi sahile çıkan ve yazları için ideal bir evdi. Kesinlikle bu havada kafa dağıtılmak için gelinecek bir ev değildi. Ayrıca, tahmin ettiğimin aksine yalnız değildik. Chaeyoung, tanımadığım birçok kişiyi davet etmişti, ve hepsi teker teker geliyordu.
Chaeyoung ve Lalisa mutfakta yiyecekleri hallederken kapıyı ben açmak zorunda kalıyordum.
Tekrardan zil sesini duymamla sesli ofladım. Daha fazla kapıları açmak istemiyordum, bu yüzden salonum bir köşesine fırlattığım hırkamla telefonumu alıp, kapıya doğru yöneldim. Zil üçüncü kez çalarken içeriden cırlayan sesle adeta koştum.
"JENNIE KALKIP O KAPIYI AÇMAZSAN SENİ YERDE SÜRÜKLEYEREK AÇTIRIRIM. ZİL ÜÇÜNCÜ KEZ ÇALIYOR, UTANMAN YOK MU?"
"Açtım tamam, bağırma ya."