"Jennie hanım, babanızın misafirleri geldi. Yemeğe inecek misiniz?"O gün yaşadığımız diyalogdan sonra hiçbir yemeğe çağrılmamış, sohbet etmemiştik. İçimde kocaman bir burukluk olsa da babamın beni 'oyuncağı' olarak görmesini artık istemiyordum. Eğer konuşup, bir şeyleri düzeltmeye çalışsaydım aynı şeyler yaşanacaktı. Tekrardan kontrol altına alınacak, daha çok baskı altında kalacaktım. Şu an yemeğe çağırılıyor olmam misafirlerimizin önemli, ve babamın rol kesmek istediğini gösteriyordu.
"Bu gerçekten bir soru muydu, yoksa başka bir şansım yok mu?"
Hizmetli dudaklarını büzüp, nedensiz olan mahçup bakışlarını benden kaçırmıştı. Seçenek şansım olmadığını anladığımda başımı sorun yok dercesine sallayıp, odadan çıkmasını istedim.
Güzel bir duş alıp hazırlanmam gerekiyordu.
•
Üzerime beyaz, balon kol bir elbise giydim. Takı olaraksa altın 'nini' yazan kolyemi, onunla uyumlu altın küpelerimi taktım. Düz beyaz topuklularımı da ayaklarıma geçirip, son kez aynadan kendimi süzdüm. Dalgalı saçlarım ve abartısız pembe makyajımla gayet iyi gözüküyordum.
"Gelebilir miyim?" Duyduğum hizmetlinin sesiyle kapıya doğru adımlarımı yönlendirdim.
"Tam vaktinde hazırlanmışsınız.." Minik bir tebessümle söylediklerine karşılık verdim, ve kendimi odadan dışarı atıp, merdivenlerden indim.
Şu sıkıcı yemeği atlatıp, uzun bir süre daha babamla konuşmak istemiyordum. Kaçmak istiyordum.
Yemek odasının önüne geldiğimde benim için kapıyı görevli açmış, geçmem için önümde eğilmişti. Kapı açılır açılmaz suratıma her zamanki tatlı tebessümümü yerleştirdim. Görevliye teşekkür edip, dik bakışlarımla içeriye girdim. Her şey yolundaydı. Babamın suratına bakabilmiş, bakışlarımı kaçıramamıştım, gelen kadını selamlamış, daha önceden gördüğüme emin olduğum adamla selamlaşmıştım. Herkes ve her şey normaldi ta ki onu görene kadar.
Jeon Jungkook.
Bakışlarımız ilk kesiştiğinde afallasam da, diğerlerine bir şey çaktırmamak adına tebessümümü bozmamış selamlaşmak adına elimi ona uzatmıştım.
"Hoş geldin Jungkook."
Tebessümüme yalnızca benim anlayabileceğim yaramaz bir gülüşle karşılık verdi. Ellerimiz birbirine kavuştuğu anda vücuduma bir titreme oluştu. O çok sıcaktı.
"Hoş buldum Jennie."
Yumuşak ses tonu nedensizce hoşuma gidiyordu. Karşımda saatlerce konuşsun istiyordum. Ve bu his beni korkutuyordu. Gitmesi gerekiyordu.
"Neden burdasın?" Dayanamayıp sorduğumda sırıtmıştı. "Ailemle beraber iş yemeğine gelmem yanlış mı?" Alayla kaşlarını havaya kaldırırken bir yandan kapıyı gösterip, devam etti. "Beni görmek istemiyorsan gidebilirim."
"Evet görmek istemiyorum, git."
Dişlerini alayla kıvrılan dudaklarına saplarken hala alaylıydı. "Fazla açık sözlü bir kız çocuğuna dönüşmüşsün."
"Ben kız çocuğu de-"
"Oturun da başlayalım." Babamın bizi bölen sert sesiyle son kez Jungkook'a bir bakış attım, ve yerime geçtim. Yanımda Jungkook'un annesi olduğunu düşündüğüm kadın, karşımda ise Jungkook vardı. Hala sinir bozucu bakışlar atıyorken onu boğmamak için zor duruyordum.