Belki de bunu yapmamalıydım. Ama yıldırımlarım buna muhtaçtı. Bu katlanılmaz acı karşısında başka çarem kalmamıştı. Aslında beni tüm bunlara onlar zorlamıştı. Canlarının yanmasını istemiyorlarsa canımı yakmayacaklardı.
Damarlarımda dolaşan şimşek ile arenadan hızla çıktım. Muhafızlara takılmadan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum buradan. O sırada hızla yanıma gelen Zehra nefes nefese bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Zümrüt! Yarını bekleyemeyiz. Bu...bu gece buradan gitmeliyiz." dedi soluklanmaya çalışarak
Zehra, her yerim ölesiye ağrıyor. Şu yaralara bak. Bunlarla başka bir şehre yola çıkamam. Ve evet biliyorum, burada kalırsak da öleceğiz."
"Yaralarını sararız. Biliyorum zor ama kaçmalıyız. Lord Lones her şeyi anlamış olmalı. Bunu sende biliyorsun." dedi kollarını göğsünde birleştirirken.
"Tamam, anlıyorum. Öyleyse çabuk gidelim." dedim adımlarımı daha da hızlandırırken. Şükürler olsun ki tüm kara muhafızlar arenadaydı. Peşimize düştüklerini biliyordum ama yine de zamanımız vardı. ben onlara yıldırımlarımı fırlatınca biraz da olsa etkisiz hale gelmişlerdi. Ama benim asıl korktuğum kişi Lord Lones'tı. Biliyorum korkmamalıydım ondan ama yinede yapabileceklerini düşününce kanım donuyordu.
Flemport Sarayı'nın siyah renkteki mermerlerine vuran akşam güneşinde, heykellerin korkutucu gölgelerinin eşliğinde üst kata çıktık. Kapalı kapıların sonuncusundan içeriye girdik. Zehra aceleyle temiz sargı bezlerini dolaptan çıkardı.
"Şu durumda bir şife veren olmayı dilerdim." dedim acı bir kahkaha atarken. Ortamı az da olsa yumuşatmaya çalışıyordum.
"Ama değiliz. O yüzden ilk yardım tekniklerime güvenmekten başka yapabileceğin bir şey yok." dedi.
"Güvenebilirim. Yani...sanırım." dedim Zehra adını bilmediğim bir takım ilaçlarla uğraşırken.
Sargılar ile yaraları sardı. Ardından bir işi olduğunu söyledi. Odadan çıkarken sırtımdaki yaralara dokunuyordum. Su toplayacaklarına ve enfeksiyon kapacaklarına adım gibi emindim. Ama bunu bir kenara atmalıydım. Ana hedefim belliydi Lord Lones'ı tahtan indirmek. Bunu er ya da geç başaracaktım. Aldığım yaraları hissetmemeliydim .Gözlerimi kapattım. Başaracaktım.
Kapının açılmasıyla yerimden zıpladım.
"Korkma benim. Çantaları hazırladım gitsek iyi olacak. Lee'yi aradım. Geleceğimizi haber verdim."
"Ne dedi?" diye sordum heyecandan yüzüm kızarmaya başlamıştı bile. "Neden onu aradın ki? profesörleri arayabilirdin. Neden Lee yani?"
"İlk o geldi aklıma. Bekleyeceğini söyledi. Sevindiği sesinden belliydi. Seni çok merak etmiş ve çok..."
"Tamam anladım." dedim hemen. Yüzümün kızarmasına engel olmaya çalışıyordum fakat kalbim hiç olmadığı kadar hızla atıyordu. Zehra bana gülerek bakıyordu.
"Ne var?" dedim kısık sesle.
"Hiç.. hiçbir şey. "dedi kaçamak bir cevapla. Ama hala gülüyordu.
"Hadi gidelim." dedim elindeki sırt çantasını alırken. Kapıdan çıktığım anda karanlıkla buluştum. Yüzüme geçirilen şey her neyse beni boğuyordu. Zehra'nın da bağırdığını duydum. Ardından düzenli ayak sesleri geldi kulağıma.
"Küçük şimşeğim bir yere gidiyor sanırım." dedi Lord Lones. Kızgın olduğu çok belliydi. O iğrenç suratı ve sesi beynime öylesine kazınmıştı ki dayanamıyordum artık. Onu göremesem bile yüzü gözümden hiç gitmeyecekmişçesine oradaydı. "Sizi biraz daha misafir edelim ardından gideceğiniz yere bırakırız. Tabi biraz yıkıma sebep olacak gibi ama siz benciller buna aldırmazsınız değil mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/258294069-288-k707726.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fantastik Akademi "Yıldırım Çeken" -1 -ARA VERİLDİ- Devam Edecek...
FantasíaBurası Gök Atlas Krallığı. Fantastiklerin yaşadığı on bir krallıktan sadece biri. Ben ise yıldırım çeken olduğunu henüz yeni öğrenmiş bir genç kız. Hayatımın normal olacağını düşünürken kendimi Fantastik Akademide buldum. Ve sadece bununla da kalmad...