24.Bölüm "Zümrüt"

50 12 53
                                    

Dışarıda sonbahar rüzgarının kükreyişi camları sarsarken, gözlerimi yavaşça araladım. Keskin beyaz renkteki duvarların çevrelediği geniş bir odada buldum kendimi. Etrafımda duran yaklaşık otuz yataktan beşi doluydu .Sağımda duran perde sıkıca kapanmıştı. Yanımda ki şifonyer ve ayak uçlarımdaki masa çiçekler ile dolup taşmış, o güzel kokuları her yere yayılmıştı.

Bu sabah olan tüm akıl almaz olaylar aklıma gelince nasıl uyuyabildiğimi merak ettim. Bu hafta beni çok yormuş olmalıydı. Ama benim bu revirde öylece yatmak yerine yapacağım daha önemli bir iş vardı: Profesör Sude'yi ziyaret etmek. Başımı yastıktan kaldırdığımda yer dönmeye başladı. Hayır, yerin döndüğü falan yoktu .Başım öylesine kötüydü ki, hem ağrıyor hem de dönüyordu. Fakat ben buna aldırış etmeden hızlıca yataktan, mavi hasta önlüğümü düzelterek kalkmaya çalıştım.

Aynı renk terliklerimi ayağıma geçirdim. Yürümeye başladığım anda yine başım dönmeye başladı. Ayakta duramaz bir halde serumun asılı durduğu direğe sıkıca tutundum bir fayda gösterecekmiş gibi. Dengemi kaybettiğim sırada biri beni belimden tuttu. Arkama baktığımda Lee bana bakıyordu.

"Ne yapmaya çalışıyorsun ?"dedi Lee. Ne kadar kızgın bir tonda söylemiş olsa da yüzünde minik bir gülümseme vardı.

"Sadece profesör Sude'nin yanına gitmeye çalışıyorum."

"Biraz daha dinlenmelisin. En azından serum bitene kadar. Vücudun susuz kalmış."

"Tamam ama..."

"Aması maması yok. Sana yatmanda yardım edeyim. "dedi yastığı düzeltip yorganı tekrar üstüme çekerken.

"Başım daha ne zamana kadar böyle dönecek ki?"

"Yoruldun ve zor bir zamandan geçtin. Vücudun bunun acısını çıkartıyor olmalı. Ve üstüne üstlük sende kendine kötü davranıyorsun. Ne kadar güçlü bir yıldırım çeken olduğun umurumda değil. Senin de bir kapasiten var Zümrüt. "dedi.

Bir şey söyleyemeden revirin geniş kapısı sessizce açıldı. İçeriye telaşlı bir şekilde ailem girdi. Şaşkın bir biçimde yanımda oturan Lee'ye baktım,

"Onlara da mı haber verdiniz ?" dedim.

"Tabii ki. Nasıl olduğunu bilmeliler. Hem haber vermeseydik Seni çok seven ailenin gazabına uğrardık. "dedi oturduğu yerden kalkarken.

Annem korkuyla yanıma koşuyordu. Babam ve abim ellerinde poşetlerle onu izliyorlardı. Annem bana yaşlı gözlerle öyle sıkı sarıldı ki vücudumda ki yaralar yeniden sızladı.

"Ah! Üzgünüm canım. Bizi çok ama çok korkuttun. İyisin değil mi?"

"İyiyim endişelenme. "dedim anneme elimden geldiğince büyük bir gülümseme verirken.

"Hepimiz çok endişelendik. Ama anneni bilirsin, o bizden daha da endişelendi. Nasıl böyle bir şey olabilir? Şu haline bak." dedi babam elimi tutarken.

"Kız kardeşim güçlüdür. Bunları çabucak yeneceğine eminim. "dedi bana göz kırparken. Burada sadece o beni anlıyormuş gibi geldi. Abim her zaman benim çok güçlü olduğuma inanır.

Ama annem abime bakıp başını sağ sola salladı.

"Neler oldu?" dedi annem korkan bakışlarla.

"Çok uzun bir hikaye. "dedim. "Bir ara anlatırım ama şuan değil tamam mı?"

"Bunun annemin anlattıklarıyla bir ilgisi var mı?"

"Lord Lones'ı mı kastediyorsun?" dedim sessiz bir biçimde. Sanki her an ortaya çıkacakmış gibi bir korku kaplıyordu içimi. Sanki...ben nereye gidersem onun soğuk nefesi her daim arkamdaydı.

Fantastik Akademi "Yıldırım Çeken" -1 -ARA VERİLDİ- Devam Edecek...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin