Lan Wangji, dersten çıkmış düşüncelere dalmış bir şekilde Jingshi'ye ilerliyordu. O kadar dalmıştı ki arkasından birinin geldiğini bile hissetmemişti. Kısa bir süre sonra alın bandında hissettiği baskı ile arkasını dönmüş, gördüğü kişi ile yüzünü kaplayan sinirli ifade yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
Wei wuxian, sevdiği adamın yüzünde ki şaşkınlığı görünce kıkırdamış ve alın bandını dudağına götürüp öpmüştü. Gülümseyen gözlerle adama bakıp,
''Lan Zhan, uzun zaman oldu.'' demiştiWangji, bir süre olduğu yerde kalmış ve aklının ona yine oyun oynadığını düşünmüştü. Yıllar boyu bazı zamanlar sevdiği adamın hayali önüne çıkmıştı. Lakin şu an gördüğü görüntü o kadar gerçekçi görünüyordu ki, titremeye başlayan elini uzatmış ve sevdiği adamın yanağına hafifçe dokundurmuştu. Hissettiği yumuşaklık ve sıcaklık ile kalbi coşkuyla atmış, onu tutup hızlıca kendine çekmişti. Kollarını sıkıca sardığı bedenin gerçek olduğunu tümüyle hissettiğinde ise inci taneleri gözlerinden akmaya başlamıştı.
''Wei Ying.. Gerçeksin, değil mi?" diye sorduğunda sesinin hafifçe titremesine engel olamamıştı. Dışarıdan görünen soğuk hali, tamamıyla yıkılmıştı. Onun nasıl orada olduğunu sorgulamak aklına bile gelmemişti. Şu an sadece sevdiği adamın kokusuyla özlem gidermek istiyordu.
Wuxian, onun sarılışına aynı şekilde karşılık vermişti. Gözleri dolmaya başlamış, gözyaşlarının akmaması için çabalıyordu. "Benim, Lan Zhan." demişti. Sesinde ki sevgi dolu tını hissediliyordu. Omzunu ıslatan gözyaşlarını hissediyor ve bu kalbini acıyla dolduruyordu. Sevdiği adama ölmeden önce gelememişti. Şimdi ise yanından bir an bile ayrılmayı düşünmüyordu. Sarılmalarına eklenen bir çift kol ile ikisi de bakıp oğullarını görmüşler ve onu aralarına alıp uzunca sarılmışlardı.
Aradan uzun yıllar da geçse, sonunda Lan ailesi beraberdi. Hiç ayrılmamak üzere.
Uzun bir sür orada sarılmaları devam etmişti. İlk ayrılan Wei olup, başının dönmesiyle Wangji'nin kucağına doğru yalpalamıştı. Onun kucağına doğru yalpalamasıyla endişelenen Wangji, onları görenler varsa bile umursamayıp sevdiği adamı kucaklamış ve dinlenmesi için Jingshi'ye doğru ilerlemeye başlamıştı.
Yuan, annesinin bu hallerine karşı korkmuş ve endişeyle onları takip etmişti. Jingshi'ye geldiklerinde, babasının onu yatağa yatırmasıyla hemen yanına yerleşmiş ve elini tutmuştu.
Wangji, onun halsizliği için ilaç almaya gittiğinde annesiyle kalan Yuan onun iyi olduğundan emin olup neşeli çıkarmaya çalıştığı sesi ile anılarından anlatmaya başlamıştı. Annesinin onu gülen gözlerle dinlemesini de çok seviyordu.
O günün akşamı ikisi de onu bırakmak istemedikleri için beraber uyumuşlardı. Yuan küçüklüğünde tam bir ailesi olmamıştı ama şimdi büyümüş olsa bile tam olarak beraberlerdi. Gece annesinin yanında onun kokusuyla uyumak onu dünyada ki en şanslı insan gibi hissettirmişti.
Ertesi gün Lan Xichen, onun geri döndüğünü öğrenen üçüncü kişi olmuştu. Sevinmişti ama en çok da kardeşi ve yeğeninin yüzlerinde gördüğü mutluluk onu mest etmişti. "Efendi Wei, en kısa sürede eşim ile de görüşmenizi istiyorum. Yokluğunuzda çok acı çekti." diye söylemişti.
Wei ona anlamayan gözlerle baktı. "Sizin eşiniz neden benim yüzümden acı çeksin?" diye söylemiş ve bir anda aklına gelen ile gözleri parlamıştı. "Siz evlendiniz mi!? Jiang Cheng ile.. İnanamıyorum demek o huysuz kendisini size açabildi." Daha cevabı beklemeden anladığını dile getirmişti. Kardeşi hakkında konuşmak onun da özlemini kabartmıştı.
Lan Xichen onu onaylayan küçük bir baş sallaması yapıp, nazikçe gülümsedi. "Evet, Sizi görünce çok mutlu olacağına inanıyorum." Sonra gözlerini Wangji'ye çevirip, "Efendi Wei'nin nasıl geri döndüğü konusunda beni aydınlatabilir misin kardeşim?" diye içinde biriken küçük endişe kırıntısı yüzünden sormuşu. Bir insanı geri döndürmek, normal şekilde imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
海誓山盟 - 𝓦𝓪𝓷𝓰𝔁𝓲𝓪𝓷
FanfictionLan Wangji, dersten çıkmış düşüncelere dalmış bir şekilde Jingshi'ye ilerliyordu. O kadar dalmıştı ki arkasından birinin geldiğini bile hissetmemişti. Kısa bir süre sonra alın bandında hissettiği baskı ile arkasını dönmüş, gördüğü kişi ile yüzünü ka...