heyyy, nasıl buldunuz çocukları, abartalım biraz??neyse tutmayayım çok,
oy vermeyi ve ufak da olsa yorum bırakmayı unutmayın <3♡
"Zaman paradoksu!"
Dakikalardır Minho'nun evinde, yanığı olan Jisung ve kendisine bir şeyler anlatmaya çalışırken durumu çözdüğünü savunan çocuğun dudaklarından bu çıkmıştı.
Zaman paradoksu...
Kendime çektiğim dizlerime bıkkınca alnımı yaslarken olasılıkla fikrini beğenmemiş olmama çemkiren Jisung bir şeyler hakkında söyleniyor, Minho da onu başından savmaya çalışıyordu.
"Boşver bunu." Minho, kafasını omzuna yerleştirmeye çalışan Jisung'u kastederken, masada ki içki bardaklarından birini kapıp eline tutuşturmuş sonra da rahat bir nefes vermişti.
"Benden nefret ediyor." diye mırıldandım sessizce. Göz kapaklarıma kadar uzanan kırmızı tutamlar ara sıra gözlerimi kırpıştırmama sebep oluyordu, yine de çekmiyor olmam Minho'nun sinirine dokunmuş olacak ki bana uzanıp saçlarımı itekledi, yüzünde ciddi ve biraz da huysuz bir ifade var.
Boynuyla kulağı arasında bir yere çizilmiş olan yıldıza kaydı irislerim, saniyesinde de dudaklarıma küçük bir gülümseme yerleşti. Jisung çizmişti, kafası biraz gidikti gerçi. Minho'nun da onun göz kapaklarına sürdüğü simler vardı çehresinde.
Bir süre geçmiş olacak ki göz kırpışları sayesinde elmacık kemiklerine ve göz altlarına düşen simler dağılmıştı; dudakları pembenin belli belirsiz bir tonundaydı ve hâlinden memnun gibiydi.Minho, Jisung'a makyaj yapmayı, Jisung'da bir yandan söylenirken bir yandan da çaktırmadan kulaklarının yanlarına, boynuna bir yerlere yıldızlar sıkıştırmayı severdi. Minho'nun pek haberi yoktu bedenine çizilen yıldızların Jisung'a ifade ettiklerinden, zira ona göre Jisung'unki gelip geçici bir hoşlantıydı ve ne o yıldızları tanımaya vakit ayırırdı ne de Jisung içindeki yıldızları ona çırılçıplak göstermek için cesaretini kullanırdı.
Minho'nun iç çekişi doldurdu kulaklarımı. "Belki de etmiyordur, biliyorsun Soobin herkese karşı biraz soğuk biri." diye mırıldandı emin olamadan, kendisi de biliyordu çünkü durumumuzun 'herkese' karşı olan tutumundan biraz daha farklı olduğunu.
Uyumak üzere gibi duran Jisung'un kızarmaya başlayan gözlerini ve az önce eline tutuşturulan bardağı sanki süt tutuyormuş gibi iki eliyle sarışını incelerken eş zamanlı dudaklarımdan sıcak, titrek bir nefes ayrıldı.
"Benden nefret ettiğini söyledi.""Şaka yapmış olabilir."
"Harika, keşke şakalaşabileceğimiz bir ilişkimiz olsaydı."
Jisung'un kapanmakla kapanmamak arasında kalan kahveleri benimkileri buldu. "Bir daha alkol alma lütfen, içim karardı yemin ederim." diye homurdandı uykudan boğuk, mırıltılı çıkan bir sesle. "Şimdi gidip Soobin'le seni başımızdan alması için konuşurdum ama-" bardağı uyuşuk bir hareketle masaya bıraktıktan hemen sonra devrilip Minho'nun bacaklarına bıraktı kafasını esneyerek. "sabah olmasını bekleyelim."
Minho, baldırlarının üzerinde ki çocuğun alnına bir fiske attı, Jisung da belli belirsiz inlemiş alnını ovuşturmaya başlamıştı. "Sen kimseyle konuşmuyorsun."
Onaylar bir mırıltıyla başımı salladım hafifçe, "Bence de, hatta hiç karışma lütfen.""Siz bilirsiniz, karışmam..." Zar zor anladığım kelimeler dudaklarından yavaş yavaş dökülürken Minho'yla göz göze gelmiştik biraz şaşkın bir ifadeyle, bu kadar kolay kabullenmiş olması tuhaftı. Ki birkaç saniye bile geçmeden elini Minho'nun dizine yaslayıp oradan destek alarak oturur pozisyona geçti ve bizi şaşırtmadı, az önce yumsa uykuya teslim olacaklarını düşündüğüm hareleri şimdi fazlasıyla canlı duruyordu. "Ama o bir daha seni üzsün, elimden ikinizde alamazsınız."