Kapının zilini duydum. Yavaş ve tembel adımlarla oraya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açmadan önce üstümdeki dar, koyu renkteki elbiseyi düzelttim.
Kapıyı açtığımda ise karşımda Niall duruyordu. Doğruyu söylemek gerekirse, üstündeki siyah takım elbise onu gerçekten çekici gösteriyordu.
Gözlerim onu süzmeyi bıraktıktan hemen sonra elinde tuttuğu bir demet çiçeğe ve ardından yüzündeki büyük gülümsemeye kaydı. Aslında çiçek bana sürpriz olmuştu diyebilirim. Sadece akşam yemeğine çıkacağız sanıyordum. Tebessüm ettim. Elindeki çiçekleri bana uzattıktan sonra o da beni süzdü. Fakat ona izin vermeden kapının yanındaki çantayı aldığım gibi onun koluna girdim ve evden çıktım.Arabaya doğru yürürken benimkinden farklı olan aksanı kulaklarımı doldurdu, "Çok güzel görünüyorsun."
Tüm duygularım içimden bir enjektörle çekilmiş gibi soğukça cevap verdim, "Teşekkürler."
Ona cevap olarak bir iltifat etmedim. Onun yerine arabaya binerken sitem ettim. "Benimle akşam yemeğine gitmekten vazgeçtiğini düşünmeye başlamıştım. Hatta biraz daha gecikseydin üstümü değiştirip televizyonu açacaktım."
"Ah, özür dilerim, geldiğim yolda trafik çok yoğundu." hemen af diledi. "Bir dahakine başka yoldan gelsen iyi edersin o zaman." Bana baktığını hissettim. Ama bakışlarına yanıt vermedim. "Öyle yapacağıma emin olabilirsin." Soğuk eliyle elimi kavradı ve eline oranla daha sıcak olan dudaklarını elimin üstüne bastırdı. "Bana neler yapıyorsun böyle? Üstümde yarattığın etkinin farkında olmadığına adım gibi eminim. Ah, seni çok seviyorum."Yine cevap vermedim.