Birkaç adım sesi duydum. Ardından belimin iki yanını kavrayan büyük eller. Tepki vermeden önümdeki yemekle ilgilenmeye devam ettim.
Boynumda hissettiğim dudaklarından sonra sağ yanımdan elini uzattı. Eline baktığımda iki tane uçak bileti gördüm.
Omzumun yanından uzattığı başına çevirdim bakışlarımı.
"Bunlar ne?"
Benimkinin aksine dudakları iki yana kıvrıldı. "Tatile gidiyoruz!"
Cevabı ne kadar heyecanlıysa ben de ona o kadar donuk bir şekilde bakmaya devam ettim.
"Çok güzel bir yer ayarladım. Sadece ikimiz olacağız. Bir hafta boyunca başbaşa... küçük bir bungalov düşün ve dört yanı masmavi denizle kaplı--"
"Ben gelmiyorum." Lafını böldüğüm cümle onu şaşırtmışa benziyordu.
"Ne? Neden?" Diye sordu. Gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Nedense beni rahatsız etmedi.
"Benden habersiz böyle işlerle uğraşmamanı sana milyonlarca kez söyledim. Sormalıydın." Ardından yüzüne bir daha bakmadan önüme döndüm.
"Ben, şey, özür dilerim... Hoşuna gider sanmıştım."
"Ayarlamadan önce sorsaydın hoşuma gidebilirdi."
Daha sonra tek duyduğum uzaklaşan adım sesleri oldu.
