Bölüm 7-Acı Tokat

57 3 1
                                    

     1,5 Ay Sonra

Kennard'ın ağzından

Virgiana biraz daha iyileşmişti. Tabi tüm bu yaşananlardan sonra hangimiz ne kadar iyi olabilirsek? Hayatımızda kesinleşen şeyler bizi hiçbir zaman yeterince iyi yapamazdı.

Öncelikle anne ve babamız ölmüştü.

Virgiana bu kazada bir böbreğini kaybetmiş ve diğer böbreği de zarar gördüğünden ömür boyu diyalize girecekti ve böbrek nakli için sırada bekleyecekti.

Her ne kadar sadece beni ilgilendirse de artık o yoktu. Evlenmek istediğim kız beni bırakıp gitmişti ve yaşananlardan sonra bir kez bile beni aramamıştı, mesaj bile atmamıştı.

Hala onu düşünmem bile aileme saygısızlıktı gözümde. Virgiana dışında kimsenin yeri yoktu artık hayatımda. Bir ay içinde de akademiye başlayacaktım ve artık yalnızdım. Kalbimi aşka da kapamıştım. Güvenimin yoktu insanlara hele de kızlara. 

--Aynı Adriana gibi Kennard'da insanlara özellikle de karşı cinse olan güvenini kaybetmişti iki yaralı kalp sahibi.--

Adriana'nın ağzından

Ailemle aram eskisi gibi değildi ama umrumda da değildi. Ben de eski ben değildim sonuçta. Günlerin nasıl geçtiğini anlamıyordum bile. Annem günler boyunca neredeydin diye sıkıştırdı durdu ama arkadaşımda kaldım demekten başka cevabım olmadı. Bu değişmez cevabımın annemi çok sinirlendirdiği bir gün aradaki gerilimi babam anlayacak gibi olunca da annem pes etti o geceyi sormaz oldu. 

Yaşıtlarım bu güz döneminde üniversiteye başlayacaklardı. Bense bu sene evin yanındaki bir yapı markette çalışıp kendi üniversite paramın bir kısmını biriktirecektim. Bir daha ki senede evden uzakta bir yerde üniversiteye kaydolup kendine kalacak bir yurt ve yeni bir iş arayacaktım. Ama hızla gelip geçen şu günlerde yatağımdan kalkıp tuvalete gitmeye bile üşenir olmuştum. 

Yine böyle üşengeçliğimin son sınırlarında olduğu bir gün öğleden sonra anca kahvaltı yapmak mutfağa inmiştim. Buzdolabından dün akşamdan kalma yemekleri çıkaracak bir anda başım dönmeye başladı. Midemdeki hareketlenme durumu daha da kötü yapmıştı. Buzdolabını kapatıp tuvalete koştum. Bir süre kustuktan sonra dışarıdan gelen annem beni görünce söylenmeye başladı.

''Her gün duş alır, düzensiz yemek yer, adam akıllı uyku zamanını oluşturmazsan böyle olur Adriana. Zaten boş boş evde kalıyorsun ve yardım etmiyorsun bari kendine bak hasta olma da bana iş çıkarma kızım.''

Ailenin en büyük evladı olmanın zararlarıydı bunlar. Eğer yararınız dokunmuyorsa hasta olmanız bile yasaklanabilirdi pekala. Anneme kısa bir bakış atmakla yetinebilmiştim ancak. O da söylene söylene mutfağın yolunu tuttu. Klozetin başından anca kalkıp lavabonun önünde yüzümü yıkayınca biraz daha kendime gelmiştim. Sonra da sürüne sürüne odama gittim ve her zaman ki gibi yatağa girip battaniyeyi kafama kadar çekip tüm yaşadıklarımın kabus olmasını bilmem kaç yüzüncü kez diledim boş bir umutla. Sonra da çok geçmeden uykuya dalmışım yeniden.

Kennard'ın ağzından

Virgiana ile evimizde tek yaşamak ikimiz için de zor olmuştu. Anne babası olmayan bu ev çok boş çok fazla eksikti bizim için. Ailemizin bizim için bankada biriktirdiği para ve ölümleri ile birkaç yerden gelen para benim akademim bitene kadar yeterdi ve bunun için onlara çok minnettardım. Bir yandan okuyup bir yandan Virgiana ve hastalığıyla ilgilenip bir yandan da çalışacak kadar güçlü ve dayanaklı görmüyordum kendimi. Zaten eğer o kaza da Virgiana'da ölmüş olsaydı büyük ihtimal bende ölü olurdum şu an. Tutunacak bir dalı sadece kız kardeşi olan ben hayattan yediğim ilk tokatta darmadağın olmuştum.

Virgiana benim aksime güçlenmişti. Eve geçtiğimizden beri kim kime bakıyordu belli olmuyordu artık. Evet yemek yapamıyordu ve temizlikten de pek anlamıyordu ama sadece varlığı bile yetiyordu kardeşimin yanında daha güçlü durmak zorunda kaldığımı hatırlatır gibi. Bende onun için güçlü olmak zorundaydım artık hasta kardeşim Virgiana için.

Adriana'nın ağzından

Geçen birkaç gün içinde daha da kötü olmaya başlamıştım. Artık yataktan çıkarken bile önce lavaboya uğrayıp kusuyordum. Annem sabahları söylene söylene odama kahvaltı bırakıyordu ama annemi dert etmeyi uzun zaman önce bırakmıştım. 

Yine bir akşam zorla aile yemeği olsun diye akşam yemeği için salona inmiştim ki masanın üzerindeki yemekleri görür görmez kendimi lavaboya zor attım. Öyle de halsizleşmiştim ki en sonunda lavaboda bayılmışım.

Gözlerimi hastanenin acilinde bir sedyede yatarken buldum. Acil fazla kalabalık olmalıydı bu akşam. Sesler bile beni yoruyordu. Önümdeki perdeyi çeken annem benim uyandığımı görünce kızgın delici gözlerle beni süzdü sadece. O an çok korktum ve gözlerim babamı aradı hemen. Annem bu halde kzıgınsa babam kim bilir nasıl kızmıştı ki ve daha da önemlisi neden bu kadar kızgınlardı?

Annem beni süzme işini bitirdikten sonra doktora benim uyandığımı söyledi. Sevimli bir bayan doktor yanıma geldi. Yatağın başındaki tahlil sonuçlarıma tekrardan baktıktan sonra sevecen bir sesle konuşmaya başladı.

''Merhaba Bayan Lucky. Tebrik ederim ki yaklaşık bir buçuk aylık hamilesiniz. O yüzden son birkaç gündür aşırı yorgundunuz ve kusma sorununuz vardı. Endişelenmeyin ki bu belirtiler hamileliğin doğal sürecidir. Artık bundan sonra kendinize daha dikkat etmelisiniz...''

O an gerçekten ölmek istedim. Doktor hala konuşmaya devam ediyordu ama ben onu duyamaz duysam da anlayamaz olmuştum. Hamileydim! O lanet olası Hadwin'den hamileydim! Peki ya babam? O biliyor muydu? Kesin biliyordur bilmemesi imkansız. Peki ya bana ne olucak? Ya içimdeki şeye ona ne olacak? Onu doğurmalı mıydım yoksa aldırmalı mıydım? Hiçbir suçu olmayan bir bebekti içimdeki her şeye rağmen benim bebeğimdi. Ona bağlanmış mıydım hemen gerçekten? İçimde hesaplaşmalar yaşarken karşımdaki doktor sorar gözlerle bana baktığında sadece ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Benim ağlayışım karşısında bir an şok olan doktor bu hamileliğin planlı olmadığını anlamış olacaktı ki sessizce yanımdan uzaklaştı ve annemin yanıma gelmesi için yol verdi. Annemse yanıma geldiği an konuşmaya başladı.

''Ah Adriana bunu yapmış olmana gerçekten inanamıyorum! Bana günlerce yalan söyledin. Arkadaşım da kaldığım dediğin gece demek bir adamın koynuna girdin ha? Peki ne halt etmeye dikkatli olmadınız? Bu bebeği ne yapacaksınız ha o adam nerede Adriana? Baban deliye döndü hamile olduğunu öğrenince çok zor sakinleştirdim. Bunu bu ailenin hiçbir ferdi hak etmedi Adriana Lucky.''

Annemin dediklerinden sadece o adam nerede lafı içimi tekrardan paramparça etti. Kim bilir neredeydi o adam? Kim bilir başka hangi kızların canını yakıyordu? Benimse burada karşımda dikilmiş cevap bekleyen anneme diyecek tek bir sözüm yoktu. Ki bu durum canımı çok acıtıyordu. Eğer onlara tecavüze uğradığımı söylersem ne tepki verirlerdi bilmiyorum. Ya çok kızarlardı ya da daha anlayışlı olurlardı belki de hemen bebeğimi aldırmamı isterlerdi? Ben istiyor muydum peki ondan ayrılmak? Buna net bir cevabım yoktu ama anneme bir an önce bir cevap vermeliydim artık. Bende erkek arkadaşımla ayrıldım ortada kaldım size diyemedim filan diye yalan uydurdum birden. Neden böyle bir yalana sığındım bilmiyordum ama gerçekleri seslice bir başkasına anlatmak daha zor gelmişti bana. Ki bu yalanımı da hemen inanan annem daha da sinirlendi. O an perdenin arkasından anlattıklarımı dinleyen babam hızlıca yanıma geldi ve suratıma o gün Hadwin'in attığı gibi çok kötü bir tokat atarak haykırdı.

''Yarın o piç kurusunu aldıracaksın Adriana. Ben bir piçin arkasında bıraktığı leşi torunum olarak görüp sevip büyütmeyeceğim anladın mı?!''

Babamın bu dedikleri yediğim en acı tokattı işte. Bende hemen o an içimde net bir karar verdim.

Bu bebeği ne olursa olsun aldırmayacaktım ve kaçacaktım. Ailemden olabildiğince uzağa gideccektim. Seattle'da yanına kalabileceğim bir arkadaşım vardı zaten. Onun yanında kalacak, çalışacak ve kendi bebeğime sahip çıkacaktım. Artık kendi hayatımı kuracaktım. Ve bu karar bu zamana kadar verdiğim en doğru karardı..

KEFARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin