》ufak tefek yalanlar

614 43 46
                                    

Bu hafta ki videoyu yayımlamış ve haftaya olan video konusunu konuşmak için geldiğimiz stüdyodan ayrılmıştım. Genelde video konularımı ben bulurdum ancak her insanın olduğu gibi benim de tıkanma günlerim oluyordu ve beynimin açılması için bu tip mini toplantılar yapıyorduk.
Arabama binerek, bugün şehir dışından gelen arkadaşım olan Taha ile buluşma noktamıza gidiyordum.
Sohbet eşliğinde güzel bir kahvaltı yapacak, özlem giderecektik.

Karar verdiğimiz cafeye geldiğimde, içeri girmiş ve etrafta gözlerimi gezdirmiştim. İlerde balkon tarafında oturmuş, telefonuna bakıyordu.
Büyük adımlarla ona doğru yürüyüp bir anda yanına zıpladığımda, yerinde sıçramış ve telefonu elinden kayıp masaya düşmüştü.
Şaşkınlıkla bana döndüğünde, gözlerimizin buluşmasıyla çatık kaşları normale dönerken ayağa kalkmıştı.

"Batu? Oğlum nerede kaldın yaa?"
Kollarını bana doğru kaldırmasıyla hızla kafamı göğsüne bastırmış ve ben de ona aynı şekilde sarmıştım kollarımı.

"Asıl sen nerede kaldın, iş için gittim deyip bir ay gelmedin?"

Benden ayrıldığında, gülüp yanaklarımı sıkmıştı.
"Kırk yılın başı Gaziantep'e gitmişim, bütün lezzetlerine hakim olmadan gelir miyim sandın? Sana yemin ediyorum 4 kilo aldım, Batu spora yazılmamız lazım.."

Kaşlarım çatılırken, karşısındaki yere oturmuştum.
"Ben spordan nefret ederim. Ayrıca bensiz yemişsin, bir zahmet bensiz yap sporunu da."
Halen daha ayakta bana bakarken, gözlerini kısmış ve yavaşça oturarak işaret parmağını doğrultmuştu.

"Satıyorsun beni?"

"Evet."

"Yüzsüz.. Gelmezsen gelme. Ben Yunan Tanrısı gibi olup geldiğimde de 'kanka ne kadar iyi olmuşsun bana da öğret' dersen sana öyle bir nah çekerim ki Batuhan. Böyle öküzün trene baktığı gibi bakarsın."

Yunan Tanrısı dediğinde, aklıma istemsizce Poyraz gelmiş ve panikle silkelenerek dediği şeye gülmüştüm.
"Sen bir gel de, bakarız."

Çok sürmeden garson, siparişlerimizi getirdiğinde biz sohbet eşliğinde kahvaltımızı yapmaya başlamıştık. Onu özlemiştim doğrusu. Gitmeden önce haftada en az iki kere buluştuğumuzdan dolayı yokluğu çok çabuk fark edilmişti.

"Sende işler nasıl gidiyor? Geçen hafta video atmamıştın, halbuki asla vaktini geçirmezdin. Seni arayıp soracaktım ama sonra senin en iyisini bileceğini ve mutlaka bir açıklaması olduğunu düşünerek vazgeçtim." çayından bir yudum almadan önce, şefkatli sesiyle sordu,"hasta değildin umarım.."

Arkadaşımın sıkı takipçim olması gözlerimi yaşartmıştı doğrusu. Bu yüzden çatalı kavrayan eline vurdum.
"Ne hasta olması? Sadece benim de bulunduğum bir YouTube videosu çektik.. bir arkadaşımla. Bu yüzden kendi kanalıma video atmadım."

Kaşları hafifçe havaya kalkarken, şaşkınlıkla sordu.
"Sergen kendine kanal mı açtı? Diyordu zaten. Adamın mizacı da var yapar bu işi."

Kafamı sallayarak onu reddettim.
"Sergen değil. Başka birisi. Aslında tanıyor olabilirsin o da baya ünlü bir YouTuber."

"Ünlü bir YouTuber? Sen YouTuber arkadaş mı yaptın kendine?" bir süre sakin kaldıktan sonra devam etti, "lan 1 ay yoktum, nasıl bu kadar hızlı olabilirsin?"

"Taha abartıyorsun. Benim de arkadaşım olabilir. Neden herkes kısa sürede edindiğim kişilere bu kadar şaşırarak tepki veriyor?"
Sesim biraz yüksek çıktığında, biraz alçaltarak devam etmiştim.
"İnsanların arkadaş olmak istemeyeceği bir izlenimim mi var?"

Taha bir anda ellerini çıkararak olumsuz anlamda salladı.
"Hayır.. Hayır. O anlamda söylemediğimi biliyorsun. Sadece, senin insanları tanıman biraz uzun sürer. Hele ki arkadaş seviyesine çıkması apayrı bir mevzu. Şaşırmam bunun yüzündendi. Yoksa elbette ki herkes seninle arkadaş olmak ister, sen çok iyi birisin. Ki.. Çok iyi biri olmasan seninle ne işim olabilir? Ben harika insanlarla takılırım, anlıyor musun canım?"
Sonlara doğru kendi egosunu tatmin etmeye başladığında oflamış ve çeri domateslerden birini ona doğru fırlatmıştım. Ancak o havada yakalamış ve ağzına atmıştı. Ayı.

YouTuber | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin