》stalker pandalar

845 63 84
                                    

Kafamın dibinde öten alarmla enerjik bir şekilde güne başlamıştım. Kahvaltımı diğer günlere nazaran özenerek hazırlamış, pijamalarımdan kurtularak karnımı doyurmuş ve rock müzik dinleyerek dağınık olan mutfağımı toparlamıştım.
Ruhum bugün ayrı enerjikti. Muhtemelen arkadaşlarım ile olacağım içindi.
Onlarla birlikte bugün için kendi aramızda bir parti düzenlemiştik ve sabaha kadar tıkınıp, kafa dağıtacaktık.
Tamam.. Limonata içiyor olabiliriz kimse alıklığımızı sorgulamasın.

Bugün perşembeydi ve video yükleme günüydü. Saat geldiğinde, bir gün öncesinde hazırlamış olduğum montajlı videomu kanalıma salmıştım. Salmamla birlikte kapı zilim çaldığında ise, otomatikten bakmama gerek duymadan açmış ve kapı eşiğinde beklemeye koyulmuştum.
Hemen sol tarafımda olan asansörden bizim ikili çıktığında, ellerimizi çakarak başladığımız ve şaplağı popolarımızda tamamladığımız o selamlaşmayı yapmıştık.
Karşımızda çöpü çıkaran komşum olmasa üstlerine atlayabilirdim.

"Hoşgeldiniz paşalarım girin içeri girin."
Ellerimle 'gel' işareti yaparak içeri girdiğimde, onlar da benimle birlikte girmiş ve sırt çantalarını herhangi bir odaya atarak salona geçmişlerdi. Ben mutfağa geçerek aç olduklarını düşündüğüm için hazırlamış olduğum sandiviçleri getirirken, Emin ve Sergen salonumun baştan aşağı cam olan tarafındaki berjerlere oturmuş sohbet ediyorlardı.

Sergen, elindeki telefona iğrenir gibi bakarken, ben önlerindeki sehpaya tepsiyi koymuş ve Emin'in oturduğu berjerin kenar kısmına yarım bir şekilde oturmuştum.
"Maymun gibi çıkmışım burada, elimde de muz.."

"Ben mi verdim eline muzu? Tutturdun daha havalı olur diye kuzum."

"Bugün mü çekildin bu fotoğrafı?"
Sergen'in elinden telefonu alarak ağzı açık çıkmış fotoğrafa bakarken, Sergen kısa bir 'hmm' sesi çıkarmıştı.

"Bu son moda bükücü, yeni konsept diye tutturup bir kilo muz aldı, çantada duruyor geri kalan. Bak iyi aklıma geldi, dur mutfağa götüreyim onu. Sıcakta bozulurlar şimdi."
Emin ayağa fırlayarak içeri koştuğunda, ben Sergen'e doğru dönmüştüm.

"Yeni konsept dediğin şey elinde muzla fotoğraf çekilmek mi?"

"Öyle deme oğlum, şimdi millet hep meyvelerle çekiliyor. İnan çok iyi duruyor."
Bana ballandırarak anlatmasını gereksiz bularak cevapladım.

"Daha iyi meyve bulamadın mı? Muz ne oğlum, bir de sıyırmışsın kabuğu sonuna kadar. Tövbe ya Rabbim."
Elimi saçlarımın arasından geçirerek fısıldadığımda, o sırada Emin dahil olmuştu.

"Değil mi? Ben de aynısını dedim. Farkımız tarzımız dedi durdu. Al şimdi, aldın mı boruyu?- Yani muzu."

Kendimi tutamayarak kahkaha patlattığımda, Sergen ikimize doğru kısmış olduğu gözleriyle bakıyordu.
Daha sonra ise bir anda gözlerini açarak heyecanla bana bakmaya başlamıştı.
Ben anlamayarak kafamı 'ne oldu?' dercesine salladığımda, o kaşlarını indirip kaldırıyordu.
"Yükledin mi videoyu? Ne dediler? Bağlıyor muyuz seni?"

Derin bir of çekerek berjerden ayrılmış ve televizyonun yanındaki koltuğa atmıştım kendimi.
"Siz gelmeden hemen önce yüklemiştim, henüz bakmadım. Hem sen de ne meraklıymışsın be beni ağaca bağlamaya. Hayır yani benimle bir problemin varsa söyle de bileyim."

"Zevklerimi sorgulama. Saçımı sana boyatmaya geldiğimde, boya yerine tüy dökücü krem kullandığın güne sayarsın. Bir ay dışarı çıkamadım ben, it."

Tamam, bunu hatırlamak içimi biraz soğuttu diyebilirim.

"Bilgisayarım şu kenarda olacaktı getir de bakalım."
Sergen ben der demez koştuğunda, hemen gidip almış ve yanıma gelerek bağdaş kurmuştu. Emin de aynı şekilde elindeki limonata ile diğer yanıma oturduğunda, birlikte yorumlara girmiştik. En üst yoruma gözümüz kayar kaymaz, kaşlarımın çatılması bir olmuştu.

YouTuber | poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin