Bir süre sonra son evleri de geride bırakıp sık çam ormanının içine girdiler ve yürümeye devam ettiler. Adada motorlu taşıtların kullanılması yasak olduğundan zaten İstanbul'a göre daha az gürültülü ve huzurlu hale geldi.
Güneş alçalmakta olduğundan yumuşayan ışık, yeşili daha belirgin, daha sıcak hale getiriyordu.
Huzurlu bir ortamda yapılıyor olsa da parkur zorlu, yürüyüş uzundu. Bir saatlik yürüyüşün ardından ayakları ağrımaya ve ağız birliği etmişcesine bundan şikayet etmeye başladıkları sırada şu anda oturdukları noktaya vardılar.
Hava kararmaya başladığından Emir, hemen biraz kuru dal toplayıp küçük bir ateş yaktı. Vapur iskelesinden aldıkları simitleri midekerine indirip, ayaklarını da uzatınca kendilerine geldiler. İtiraf etmek gerekirse, sohbet sırasında Emir'in telefonubdan gösterdiği fotoğraflar ve aktardığı detaylar, keyifkerini biraz kaçırmıştı.
Yine de Emir'in birazdan açıklayacağı dozajı yüksek macera kendilerini muhtemelen tekrar keyifli hissetmelerini sağlayacaktı.
Emir, grubun düşüncelerini okumuşcasına "Şimdi, büyük an geldi. Neden buradayız? Adrenalin dolu olduğunu söylediğim şu büyük macera neyin nesi? “
Gruptaki herkes birbirinin suratına baktı. Bu kadar karanlığa kalacaklarını düşünmemişlerdi.
"Bu adaya sık sık geliyoruz ve hep aynı aynı şeyleri yapıyoruz: Faytona bin, bisiklet kirala, ye, iç ve İstanbul'a geri dön. İnsanı öldürebilecek kadar sıkıcı. Hâlbuki burada, bu adada ömür boyu unutulmayacak maceralar yaşanabilecek yerler var.
Olağan dışı, gizemli ve ürkünç yerler. Mesela, az ilerimizdeki dev ahşap bina gibi. Bu bina, bir dönem yetimhane olarak kullanılmış. Ne var ki bunda? diyebilirsiniz. Can alıcı yerlere şimdi geliyorum, acele etmeyin.Yetimhane olarak kullanıldığı yıllarda bu binada bir yangın çıkıyor. Yangının büyük bir zarar vermediği resmî olarak açıklansa da sonrasında bazı çocukların içeride yanarak can verdiği kulaktan kulağa yayılmaya başlıyor.
Ayrıca, yangındaki panik sırasında çocuklardan biri bahçedeki kuyuya düşüyor. Her tarafı aramalarına rağmen, kimsenin aklına oraya bakmak gelmiyor. Çocuk, kuyuda ölüme terk ediliyor.
Şimdi sıkı durun. Rivayet o ki bazen, özellikle bugünkü gibi dolunayın hüküm sürdüğü gecelerde, o kuyunun içinden, çocuğun yardım isteyen çığlığı duyuluyormuş. Binadan da yanarak ölen çocukların haykırışlarının yükseldiğini, yemin ederek anlatanlar var. Ada halkı, geceleri bu ıssız ve ürkütücü binanın yanına dahi yaklaşmıyor. Hele dolunay varsa asla... "
Son sözlerini, grubu dehşete düşürmeye çabalarcasına fısıldayarak söylemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/272571375-288-k958739.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dehşet Gecesi
Mystery / ThrillerHayaletlerin cirit attığı, terkedilmiş bir yetimhanede, eli satırlı bir caniyle başbaşa kalsanız.. NE YAPARDINIZ!?