-5

4 1 0
                                    

                Terk edilmiş Rum yetimhanesinin bahçe kapısı

   Birkaç kişinin kapının önünde toplandığını ilk fark eden büyük, kahverengi, iri siyah lekeli, çirkin bir Rottweiler kırması oldu. Parmak boğumu büyüklüğündeki sipsivri dişleri göstererek nefretle havlıyor ve sanki aşabilecekmiş gibi siyah demir kapıya saldırıp duruyordu.

   Dişlediği kalın kapı demirlerinden akan salyalar dolunayın pırıl pırıl yanıp sönüyordu. Kapıyı bir geçse hepsinin tozunu birkaç saniyede atardı muhtemelen. Neyse ki aralarındaki demir kapının kanatlarını, baklaları parmak kalındığında paslı bir zincir ve iri bir asma kilit tutuyordu.

   Biraz sonra ona, daha çelimsiz ancak, en az onun kadar öfkeli üç köpek daha katıldı. Arkaya yatırdıkları kulakları ve dikleştirdikleri tüyleriyle korkunç görünüyorlardı. İri dişlerinigöstererek kudurmuş gibi havlıyor, parlak salyalarını etrafa se çıp duruyorlardı. Allahtan aralarında bir demir kapı vardı

   "Hey, n'apıyorsunuz orada?"

   Terk edilmiş yetimhanenin bekçisi, grubun sağında kalan sık ağaçların koyu ve şekilsiz gölgeleri arasından fırlayıp, gürbüz ve hantal vücuduyla onlara doğru koşarak, daha doğrusu yuvarlanarak gelmeye çalışıyordu. Elindeki güçlü el fenerinin ışığı bir gökyüzünü, bir ayaklarının altındaki yeşil olan aydınlatıyor, havada ışıktan yolcuklar oluşturuyordu.

   “Abi, sorun yok, benim!" diye koşarak ona doğru ilerlemeye başladı Emir. Bir yandan da cebinden çıkardıgı birkaç tane yüzlük banknotu başının üzerinde sallıyordu.

   Atletik yapısıyla bekçiye süratle ulaşıp koluna girdi. Birkaç saniyelik hararetli bir konuşmayı takiben, birlikte geriye dönüp yavaş adımlarla adamın içinden çıktığı ağaçlık alana döndüler. Konuşmaları mırıltı halinde gruba kadar ulaşsa da ne söylediklerini anlamak mümkün degildi.

   Özgür “Hoşt!” diyerek, elindeki kalın ağaç dalını öndeki iri yarı Rottweiler kırmasının kafasına indirdi.

   “Kafamızı ütüledin be!"

   Ancak, hayvan susacağına daha beter ulumaya, kapıya daha hırsla saldırıp zinciri esnetmeye başladı. Öfkeden o kadar kudurmuştu ki hızını alamayıp kendisiyle çarpışan çelimsiz köpeğin bacağını koparırcasına ısırdı. Özgür, pişmanlıkla elindeki sopayı yere attı. Hayvanı susturacağını düşünürken iyiden iyiye kudurmasına sebep olmuştu.

   "İnşallah Emir çabuk döner de şu köpekleri   uyuturuz. Bu hayvanın uluması artık sinirlerimi bozmaya başladı."

   Özgür, sözlerini bitirir bitirmez Emir, dolunayın ışığının aydınlattığı ağaçların arasından göründü. Çantasından çıkardığı birkaç büyük kağıt havluyla ellerini sildi, ellerini ve kollarını iyice kontrol edip havluları buruşturduktan sonra da duvarın kenarındaki paslı, eğilmiş ve yer yer eriyip delinmiş çöp tenekesinin içine fırlattı. Grubun yanına ulaştığında söyleniyordu.

   "İğrenç şişko, kızarmış tavuk butlarını ardı ardına götürüyordu, sonra da vıcık vıcık yağlı elleriyle elimi sıktı. Amaaa..."

   Gözleri parlayarak elini cebine daldırıp plastik bir anahtarlığa takılı birkaç anahtar çıkardı ve havada salladı.

   "Yüzüklere tav oldu. İşte kapının anahtarı. Bizi gece boyunca rahat bırakacak. Şimdi, yapmamız gereken en son işe geldik."

  Daha önce gösterdiği, kuşbaşı doğranmış etlerke dolu yorbayı yeniden ortaya çıkardı. Çanta, o kadar şişkin duruyordu ki yıka basa doldurulmuş gibiydi.

  "Ne var çantamda bu kadar çok abi, gece vakti üşümemek için yorgan mı getirdin? Belki de hayaletleri beklerken sıkılmamak için ansiklopedi setini doldurmuşsundur içine!" diyerek güldü Mehmet.

   "Onun gibi bir şey!" dedi Emir. "İçeride lazım olabileceğini düşündüğüm ince halat, çalışma eldiveni, fener, çakı gibi bir çok ıvır zıvır aldım yanıma."

   Bir yandan Mehmet'e laf yetiştirirken bir yandan da ilaca bulanmış kuşbaşıları, parmaklıkların arkasına, yere döküyordu. Köpeklerin hedefi değişmişti. Grubu unutmuşlar, etleri kapmaya çalışıyorlar ve bunun için de birbirlerini korkutmaya, ısırmaya kadar götürüyorlardı işi.

   "Merak etmeyin sevimli kuçu kuçulsr, hepinize yetecek kadar hazırladım!" dedi Emir. Gözlerinde rahatsız edici bir ifade vardı. Köpekleri seyretmeye falan diğerleri bu ifadeyi kaçırmış olsa da Meltem bu bakışı yakaladı. İçi buz kesti. Gecenin bu vaktinde, en yakın arkadaşlarını birkaç gün önce doğramış ve henüz yakalanamamış bir katil elini kolunu sallarken ortalıkta dolanıyorken, bu metruk yerde ne işleri vardı? Hem de Emir gibi dengesiz, bencil birisiyle... Başlarına bir şey gelse, bir sapıkla karşılaşsalar ya da bina çöküp burada mahsur kalsalar yardım, kim bilir kaç saat sonra ulaşırdı? Bir, üç? Hatta belki çok daha uzun...

   Aklından bu düşünceler geçerken dört köpek, neredeyse bir kilo gelen eti silip süpürmüştü bile. Keyifleri yerinde gibiydi.

   Belli ki hırçınlıklarının bir sebebi de doğaları yanında açıktı. Belki, çantadan bir paket et daha çıkarve ziyafet devam eder diye yalanarak Emir'i süzüyorlardı.

   Emir memnun memnun kırkırdadı.

   "Artık," dedi, "Yapmamız gerek sadece üç dört dakika kadar beklemek, sonra bu sevimli finolar birer birer uykuya dalacakkar ve gözlerini açtıklarında günün ilk ışıkları ufukta çoktan görünmeye başlamış olacak."

   Ancak, ilacı fazla kaçırmış olduğu anlaşılıyordu. Daha birinci dakikanın dolmasıyla, biraz önce Rottweiler kırmasının dişlediği çelimsiz köpek, olduğu yerde sallanıp inler gibi yaptı ve yana devrildi. Kapının önüne sonradan gelen diğer ikisi de onu izleyrn otuz saniye içinde devrildi ve dilleri dışarıda ölü gibi uyumaya başladılar. Rottweiler kırması, başına gelecekleri anlamış gibiydi. Olduğu yerde dimdik duruyor, havlamıyor, hareket etmiyor ama öfkeli bakışlarını da Emir'den bir sanive dahi ayırmıyordu. Tehdit dolu bakışlarının ne söylemek istediği son derece açıktı: Uyandığımda yanımda ol da sana dünyanin kaç bucak olduğunu göstereyim!

   “Haydi” diye sabırsızca mırıldandı Emir. “Düşsene artık anlamıyorum, senin de çoktan devrilip uyumaya başlamış olman gerekiyordu."

  Bu haliyle istedigi oyuncagi almak için oyuncakcının açılmasını bekleyen çocukları andırıyordu. Kızlar huzursuz , erkeklerse aynen Emir gibi sabırsız gözlerini dikmiş köpeği süzüyorlardı.

   "Hadi , uykuya oğlum  daha fazla bekletme bizi."

   "Devrilsene be cehennem kaçkını it."

   Havadaki gerginlik o kadar artti ki birazdan küçük elektrik kıvılcımlar çakmaya baslarsa hiç kimse şaşırmayacaktı. Bu sabırsızlık niye ? dive düşündü Meltem ve aynı huzursuzluk dalgası bir daha yalayip geçti içini. Ne vardı içeride? Yoksa Emir kendilerine o her zamanki tatsız oyunlarından birisini mi hazırlıyordu? Grubun diger üyeleri tamamıyla kopeklere odaklanmislardi. Emir'in bu hallerinin farkında değillerdi.

   Derken, Rottweiler kırması havladı Aslında buna pek havlama denilemezdi. Havlamaya çalışmış, ama ancak ıslığa benzer bir ses çıkarabilmişti. Dengesini kaybetmiş gibi gerisin geriye birkaç adım attı, ayakları birbirine dolandı. Direnmeye çalışsa da daha fazla ayakta duramayarak sırt üstu devrildi. Bir kaç saniye geçmeden de gözleri kapandı.

   "İğrenç hayvan!" dedi tükürür gibi Emir, sonra boynunu sağa sola esnetip rahatlatmaya çalışır gibi hareketler yaptı. Cebine soktuğu elinde beliren plastik anahtarlıktaki en iri anahtarı  asma kilide sokup çevirdi.

   Kilit, şakırdayarak açıldı ve paslı zincirler çözülüp gürültüyle kapının kanatlarına vurdu. Emir, sırıtarak reverans yapar gibi egildi ve eliyle içeriyi işaret etti

   "Önce bayanlar. Ama girmeden son bir talebim daha var. Herkes telefonunu kapatıp bana versin Şu andan sonra bu geceyi bozacak hiçbir şeye tahammülüm yok. Çıktıktan sonra geri alırsınız. Ailelerinizi de merak etmeyin Ben, gece bende kalacağınız ilişkin mesajları çoktan yolladım..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dehşet Gecesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin