on üç

2K 270 97
                                    

Hyunjin

nerdesin jeongin?

jeongin annene bizde olduğunu söylemişsin nerdesin ?

Jeongin

ses***basketbol sahasındayım gel lütfen

Hyunjin

sen iyi misin

hemen geliyorum

Jeongin

ses*** dayak yedim

Hyunjin

ne

kimden nasıl

Jeongin

ses*** san şerefsizinden

Hyunjin

bekle çıktım evden

geberticem onu

Jeongin

ses*** hyunjin sadece yanıma gel

Hyunjin

tamam

iki dakikaya oradayım

(görüldü 22.18)

***

Telefonu bırakıp  uzandığım çimlerden gökyüzüne bakıp izlemeye başladım. Karnımdaki ve yüzümdeki acıları hissetmemek için yapabileceğim en iyi şeyi yapıp Hyunjin'i düşünmeye başladım. Ona olan hislerim gökyüzündeki yıldızlar kadar sonsuzdu. Onları saymak ne kadar imkansızsa benim aşkımı da sınırlandırmak öyleydi.

Yediğim dayaktan sonra Hyunjin'i aramayı düşünürken onun bana mesaj atması beni bu haldeyken bile gülümsetebilmişti. Tabi yüzüm oldukça acımıştı sonucunda. Çok geçmeden Hyunjin gelip kendini tam anlamıyla çimlere atmıştı.

Gözleri mi dolmuştu bana mı öyle geliyordu?

"Çok acıyor mu? Neresi daha çok acıyor?" demiş bir cevap bile vermem izin vermeden hafifçe bana sarılmıştı.

"Bu halde eve gidemem, sizde kalsam annen anneme söyler." dedim oflayarak. Karnımdaki acı şiddetlenince bir elimi karnımın üzerine götürdüm. Hyunjin hemen bunu fark etmiş üzerimdeki tişörtü sıyırmış telefonun ışığıyla karnıma bakıyordu. Bir küfür mırıldandıktan sonra bana döndü.

"Biraz sonra eve gidelim annem zaten uyumuş olur." derken yüzümdeki yaraları incelediği çok belli oluyordu. Kafamı sallarken odaklandığım tek şey Hyunjin'in ne kadar kusursuz olduğuydu.

"Neden yaptı bunu sana?" gözlerini gözlerime odaklamaya çalışıyordu, bense kaçırmaya. "Jeongin cevap vermeni bekliyorum."

"Wooyoung, biliyorsun kuzenim." deyip duraksadım. "San ondan hoşlanıyormuş ama gerizekalı bizim kuzen olduğumuzu bilmiyormuş. Geçen hafta Wooyoung'ın okuluyla olan basket maçından sonra soyunma odasına bizi çok samimi görmüş. Yeni tanışıp flörtleştiğimizi düşünmüş işte. Sonuç bu." dedim bir elimle kendimi göstererek.

"Kuzen olduğunuzu söyledin mi?"

"Fırsat vermedi ki." dedim gözlerimi devirerek. Şu an San'ı düşünmek bile istemiyordum. Bir süre çimlerde uzandıktan sonra Hyunjin ayağa kalkmıştı. Benim çantamı sırtına takıp beni de kucağına almıştı.

Gözlerimi kapatıp ellerimi boynuna sardım. On dakikalık bu mesafede olabildiğince kokusunu içime çektim. Eve geldiğimizde yavaşça beni kucağından indirmişti. Odasına götürmesini beklerken beni banyoya sokmuştu. Beni klozetin kapağına oturtup küveti suyla doldurmaya başlamıştı.

"Duş alırsan daha iyi hissedersin." diye açıklama yaptı.

"Biliyorum ama duş alacak halim yok ki." dedim. Küvetin içine girip orada uyuyakalabilirdim.

"Ben yıkayacağım zaten seni." demiş suyla ilgilenmek için tekrar küvete dönmüştü. Beni yıkamak mı? Hayır demek gibi bir seçenek yok gibi gözüküyordu ama bunu kabul etmek de istemiyordum. Hyunjin benim vücuduma dokunurken nasıl etkilenmem.

Hiç bir şey demeden bana dönmüş tişörtümü çıkarmıştı. Vücudumu görmesi sorun değildi ama dokunması büyük sorunlara yol açabilirdi.

Altımdaki şortu da çıkardığında ikimizde öylece kalakalmıştık. Ne o boxerımı çıkarmak için bir hamle yapıyordu ne de ben. Bir süre sonra "Sanırım böyle girsen daha iyi olacak." demişti. Ben de kafamı sallamakla yetinip küvete girmiştim.

Nazikçe tüm vücudumu köpüklerken dokunduğu tüm yerler alev alıyordu sanki. Hyunjin'e bir bakış attığımda gerilmiş olduğunu gördüm. Neden gerildiğini düşünmek yerine bana çok yakın olan yüzünü incelemeye bıraktım kendimi.

Şampuanı eline aldığında gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Saçlarıma nazikçe masaj yaparak yıkadıktan sonra beni bebekmişim gibi havluya sararak odasına getirmişti. Bana kıyafetler verdikten sonra odadan çıkmıştı. Sehun hyung da yoktu. Üzerimi giyindikten sonra Hyunjin'in yatağına geçmiş uzanmıştım. Bir kaç dakika içinde Hyunjin elinde kremler gelmişti.

Tişörtümü sıyırıp karnıma kremi güzelce sürdükten sonra yüzüme de sürmüştü. Yataktan kalkıp gideceği sırada bileğinden tutmuş gitmemesi için yalvaran gözlerle ona bakıyordum.

"Diğer yatakta yatacağım, gece istemeden canını yakabilirim." demişti. Beni bu kadar düşünmesi hoşuma giderken yanımdan gitmemesini de istiyordum. Tuttuğum bileğini bırakmayıp "Burada yat, sen istesen de canımı yakamazsın." sonlara doğru kısılan sesimle bunu söylemiştim.

Gözleri bir anlığına açılır gibi olmuştu sonra ise yavaşça yatağa uzanmıştı.

"O zaman sana iyi geceler öpücüğü de vermem gerek değil mi?"

the elysian fields | hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin