on yedi

1.9K 213 128
                                    

"Jeongin sen misin?"

Annemin sesini duyduğumda kapının önünde ayakkabılarımı çıkarmakla meşguldüm. Babamın uyumuş olabileceğini düşünerek sessizce "Evet." dedim. Ayakkabılarımızı dolaba atıp içeriye girdiğimizde annemde mutfaktan çıkmıştı. Büyük ihtimalle uyumaya gidiyordu.

Hyunjin'le kısa bir konuşmadan sonra annem odalarına bizde benim odaya girmiştik. Beomgyu'nun dediklerini düşünmekten kalbim küt küt atıyordu. Şuan çok yakın olmasak bile bunun sesini duyduğunu tahmin edebiliyordum.

Yatakta başımı önüme eğmiş bir şekilde dururken o ise karşımdaki sandalyede oturuyordu ve sanırım ona bir şeyler söylememi bekliyordu. Kafamı yavaşça kaldırıp baktığımda saçlarının hala ıslak olduğunu fark ettim. Bu kadar kısa sürede gelmesinden belliydi zaten.

"Hyunjin saçların ıslak hasta olacaksın, bekle burada." deyip odadan çıkıp kurutma makinesini alıp geri geldim. Fişe sokacağım zaman Hyunjin ayağa kalmış ve kurutma makinesini elimden alıp masaya koymuştu.

"Gerek yok Jeongin, konuşmamız gereken konular var." derken her bir kelime de daha da yaklaşmıştı bana. Islak saçları yüzüne dökülürken aklımdan sadece onu öpmek geçiyordu.

Gözlerimi dudaklarından ayırmak için ne kadar çabalasam da pek başarılı olduğum söylenemezdi. Sadece bir anlığına gözlerine baktığımda onun da aynı şekilde dudaklarıma odaklandığını gördüm.

Ayak parmaklarımı üstüne çıkıp onu öpmek için boyumu yükseltmeye çalıştım ama aynı anda Hyunjin'in eğilmesiyle çarpışıp birbirimizden uzaklaştık.

Şu an içinde bulunduğum durum o kadar utanç vericiydi ki yok olmak istiyordum sadece..

Bir süre sessiz kaldıktan sonra Hyunjin yatağa gelip tam karşıma oturdu. Utancımda başımı kaldıramıyordum ama Hyunjin eliyle nazikçe çenemden tutup gözlerinin gözlerimi bulmasına izin verdi.

Gülümseyerek bana baktıktan sonra kaşları aniden çatılmıştı. "Ne oldu?" diye sordum. Aniden ne olmuştu da birden böyle çatmıştı kaşlarını.

"O sarı çocuk kimdi?" derken sesi az önceki kızgınlığının aksine oldukça yumuşak ama bir o kadar da hüzünlüydü.

"Arkadaşım." dedim gözlerimi gözlerinden ayırmayarak.

"Sadece arkadaşın mı? Yani benim gibi.." dedi sonda burukça gülümsemişti.

İşte o zaman emin oldum Beomgyu haklıydı ve bu gece de benim itiraf etmem gereken zamandı. Derin bir nefes alıp kafamı kaldırıp gözlerine odaklandım.

"Hyunjin o sadece arkadaşım yani senin gibi değil..."

"Ah doğru ben en yakın arkadaşındım dimi?"

"Hayı-"

"Çok iyi bir komşuyum evet başka bir şey var mıydı?"

Sinirlenmiştim. Sanırım o da sinirlenmişti ki benimle alay ediyordu, farkında değilim sanıyordu. Oturduğum yerden kalkıp Hyunjin'in dizlerine oturdum. Ne olduğunu anlamaya çalışarak bana bakarken ben vakit kaybetmeden konuşmaya başlamıştım bile.

"Sen benim hem en yakın arkadaşımsın, hem ilk arkadaşımsın hem de ilk aşkımsın. Büyük ihtimalle anlamışsındır zaten ama söylemek istiyorum yine de o fake hesaptan sana yazan da bendim çünkü sana söylemeye korkuyordum. Seni kaybetmekten korkuyordum, o yüzden böyle bir şey yaptım. Şimdi eğer istersen beni reddedebilirsin ama arkadaş kalmamı-"

Cümlemin yarım kalmasının tek sebebi dudaklarımın üzerinde hissettiğim yumuşak dolgun dudaklardı. Elleri belimi sıkıca kavrayıp beni iyice kendine çekmişti. Dili dudaklarımın üzerinde gezinirken ne zaman oraya götürdüğümü bilmediğim ellerim Hyunjin'in saçlarını çekiştiriyordu.

Hyunjin belimi sıkıca tutmuş kendini yatakta geriye bırakmıştı. Ben de tam olarak üzerindeydim. Belimde ki ellerinin hareketlerinden sürtünmemi istediği oldukça belliydi.

Ellerinin de yardımıyla altımdaki sertliğin üstünde sürtünmeye başlamıştım bile. Hoşuna gittiği gözlerinden belli oluyordu. Hızım artarken Hyunjin birden doğrulmuş tekrar dudaklarıma yapışmıştı.

Bu sefer daha sertti ama canımı yakacak kadar da değildi. Bu sefer beni geriye itip üstüme çıkmıştı. Dudakları dudaklarımın üzerinde daha yavaş hareket ederken eli çoktan sweatimin içine girmiş vücudum da geziniyordu.

Bir eli saçlarımın arasındayken diğer eli aradığını bulmuşçasına göğüs ucumun etrafın da durmuş daha sonra ise iki parmağı arasına alarak sıkmıştı. Kendime engel olamayıp ağzımdan küçük bir inleme kaçırmıştım.

Öpüşüyor olduğumuz için tam anlamıyla ağzına inlemiştim. Hyunjin bu durumu hoşnutla karşılamış daha sonra dudaklarımızı ayırmıştı.

Bir eliyle sweatimi yukarı kaldırmış az önce iki parmağı arasına aldığı göğüs ucumu bu sefer de dudaklarının arasına almış ve ağzımdan daha büyük inlemelerin kaçmasına neden olmuştu.

Şuan tam anlamıyla Hyunjin'in altında zevkten kıvranıyordum. Bir süre sonra Hyunjin üzerimden çekilip kendini yanıma atmıştı ama ben daha fazlasını istiyordum, özellikle şuan daha fazlasına ihtiyacım vardı.

"Neden durdun?" diye sordum nefesimi hala düzene sokamamıştım.

"Daha fazla ileri gidersek duramayız çünkü." dedi gözleri kapalıydı, sanırım kendine gelmeye çalışıyordu.

"Durmak istemiyordum ki." dedim ve daha sonra aklıma gelen şeyle konuşmaya devam ettim. "Hoşuna gitmedi mi? Sen istemiyor musun daha fazlasını."

"Jeongin saçmalıyorsun şuan, seninle tanıştığımdan beri seni seviyorum ben nasıl hoşuma gitmeyebilirsin? Nasıl daha fazlasını istemem ama buna hazır olduğunu düşünmüyorum ve seni incitmekten oldukça fazla korkuyorum.."

Hyunjin'in söylediklerini düşünürken gözlerini açmış ve kafasını göğüsüme koymuştu. "Evet Jeongin seni gerçekten tanıştığımdan beri seviyorum küçük çocuklardık biliyorum zaten o zaman bunun sadece arkadaşça bir sevgi olduğunu sanıyordum ama büyüdükçe farkına vardım ki ben seviyormuşum seni.." demiş tekrar gözlerini kapatmıştı.

Her şeyin bu kadar hızlı gelişmesi içimde bir çok duyguyu aynı anda ortaya çıkarırken Hyunjin kafasını göğüsümden kaldırmadan ve gözlerini açmadan "San meselesini unutmadım ama şuan ki huzurumuz bozulsun istemiyorum. O yüzden sabaha bırakıyorum." demişti.

Bir şey söylememiş sadece saçlarından öpmüştüm, gülümsediğini fark etmiştim. Kısa sürede uykuya dalmıştı. Ben ise hala gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Eğer bir rüyaysa asla uyanmak istemeyeceğim bir rüyaydı.

Göğüsümde uyuyan bir melek vardı ve biz kusursuz yerde ve zamandaydık.

Komodinden telefonuma uzandım alarm kurmak için, saate baktığımda gece yarısı olduğunu fark ettim fakat gördüğüm tarih yüzümün düşmesine içimdeki sevincin bir anda üzüntüye dönüşmesine neden olmuştu.

Hyunjin'e son bir kez daha bakıp gözlerimi kapattım. Kokusu burnumu doldururken düşündüğüm tek şey sabah beni yanında bulamayınca üzülebilecek olmasıydı...

***
[Bölüm hakkındaki düşünceleriniz lütfen belirtin.]

the elysian fields | hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin