203 21 2
                                    

Ten yattığı koltuktan gözlerini aralayarak doğrulduğunda masada iki büklüm uyuyan Johnny'i gördü.

"Patron şey-"

Ten elini ağzına götürüp odaya dalan Jungwoo'ya sessiz olmasını söyledi. "Uyuyor, sonra gelsen olmaz mı?" Jungwoo başını aşağı yukarı sallayıp kapıyı yavaşça kapatarak gitti.

Sağdan soldan fırlamış, yakası kaymış gömleğini giyip Johnny'nin kolunu çok oynatmamaya çalışarak kaldırdı ve bilgisayarı aldı.

Ustalıkla hazırlanmış teklifler ve sunumları görünce karşısındaki adamın asla hafife alınmayacak biri olduğunu bir kez daha anladı. Bu adamın etrafında bir sürü yakışıklı adamlar çekici kadınlar varken niye kendisini seçmişti? Ten kafasındaki soruları bir kenara süpürürken ayılmak amacıyla kahve makinesinin tuşuna bastı.

"Bu niye bağırıyor? Sessizce bir kahve veremez misin?" kahve makinesine vuruyordu. "Ya sus bak uyanacak adam, bırak uyusun. Niye bu kadar gürültülü çalışıyor bu?"

Beline sarılan kollarla elindeki bardağı yere düşürdü.

"Günaydın, bilgisayarı alırken kokun cennetten düşmüşsün gibiydi, izin ver biraz böyle duralım."

Ten ayak serçe parmağının bile titrediğini hissediyordu. "Kalbim niye çıkacak gibi atıyor?" düşüncesini sessiz söylediğini sanıyordu ama bunu tüm duvarlar ve tabii ki Johnny de duymuştu

"Çok çekiciyim, belki sende bana aşık olmuşsundur." Vücüdunu kendine çevirip elini kalbinin üzerine koydu. "Sakin ol, sadece bana dayanamıyorsun."

Yuta'nın odaya girmesiyle romantik an toz olup uçmuş Ten'in kahve makinesinden dökülen kahveleri temizlemesine dönmüştü.

"Adamlar inmişler, almaya gitti Taeil. Toplantı salonu hazır, sunumlar hazırsa alayım bilgisayarı.."

Johnny'nin onayından sonra Yuta kolay gelsin dileklerini ileterek gitti.

"Ben ilk defa uluslararası bir toplantıya katılacağım Johnny, çok gerginim." Elindeki kahveli peçeteleri çöpe attı.

"Gergin olma, senin gergin gözükmen bizi de yakar. Çevirmenlik yaparken hata yapmana ya da geç kalmana sebep olur, çok tuhaf insanlar bunlar, kuralcı, mükemmeli hedefleyen..."

"Sağ ol ya, içime su serptin."

Ten odadan çıkıp toplantı odasına giderken Johnny masaya yumruk attı.

"Lan dur ikramlar, ikramlarda meyve vardı." Aklına bir anda gelen meyveler Ten'in başına yine bir şey gelmemesi için önemliydi.

"Jungwoo, Jungwoo! Çabuk meyveleri toplattır Jungwoo, koş. Ten girmeden toplanmış olsun."

Şansa Jungwoo katta geziniyordu. Hemen yönünü ters tarafa çevirip koşmaya başladı.

Vardığında Ten'in kapı kolunu aşağıya indirmek üzere olduğunu gördü.

"Lee Youngheum! Dur!"

Kapının kolunu bırakıp sesin geldiği yere döndü.

"Ne vardı?"

"Sizi patron çağırıyor, önemliymiş."

"Tamam" diyerek az önce çıktığı odaya geri döndü.

"Beni çağırmışsın Johnny!"

"Yoo çağırmadım."

"Jungwoo öyle dedi, yanlış anlamış sanırım, geri gidiyorum o zaman ben."

first love | johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin