20 Haziran 2018
ღ
Boş koridorda yankılanan her adım sesiyle kalp atışları git gide hızlanan genç kız elinde tuttuğu kağıt parçasına bakarken tam olarak ne yaptığını düşünüyordu. Birkaç dakika önce en yakın arkadaşının çantasından çalmıştı ve bu konuda hissettiği heyecan, yakın gelecekte hissedebileceği pişmanlık duygusundan şimdilik ağır basıyordu.
İçinden kendi kendine doğru şeyi yaptığını mırıldandı, en yakın arkadaşı Chaeyoung'un dışarıdan görünen buzlar kraliçesi aurasına rağmen içten içe beyaz atlı prensini bekleyen bir prenses olduğunu hep biliyordu fakat birkaç hafta önce belli bir tavşan dişli çocuğa melül melül baktığını fark ettiği an o prensin geldiğini anlamıştı. Chaeyoung kendisini çok çabuk kaptırmamak adına onu gördüğü an her arkasına bakmadan kaçsa bile beyaz atlı prens olduğu anlaşılan çocuğun da ısrarla onunla konuşmak için çabalıyor olmasıydı 24 yaşındaki İngilizce öğretmeni Kim Jennie'ye bunu yaptıran.
Çocuğun çantasını resim atölyesinde bulması uzun sürmedi. İçeride kimsenin olmaması avantajıyla rahatlıkla elindeki kağıt parçasını çocuğun çantasına koydu, ardından atölyeden çıkıp hiçbir şey olmamışçasına yalnızca topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok seslerin yankılandığı ıssız koridorda adımlamaya devam etti.
Az önce yaptığı hareketin, uzun bir gelecek vaat edeceğinden bihaberdi.
***
ertesi gün
"Bulamıyorum Jennie!"
Chaeyoung çantasını ellinciye boşaltıp her bir gözüne tekrar bakmaya devam ederken masaya yaslanarak onu izleyen Jennie bıyık altından güldüğünü gizlemeye çalışmıyordu bile, fakat Chaeyoung bunun farkında değildi. Böyle bir şey ilk defa başına geliyordu, bu zamana kadar yazdığı mektupları özenle saklayabilmişti. Ancak bir aydır çantasında gidip gelen mavi defterinin arasına koyduğu mektubu dün akşam eve geldiğinden beri bulamıyordu.
"Bir yerde düşmüş olabilir mi?" diye sordu Jennie. Mektubun sahibi Jungkook'un şimdiye kadar tek bir kelime etmemiş olması bir noktada onu endişelendirmiyor değildi, arkadaşının iyiliği için mektubu Jungkook'un çantasına yerleştirmişti ve beklemediği bir tepki alırsa, Chaeyoung'un üzülmesine sebep olursa ona nasıl söyleyeceğini bile bilmiyordu.
"Bu okulda düşmüşse herhangi biri kolaylıkla bulabilir," dedi Chaeyoung oflayarak. "Koskocaman üniversite ve onu tanımayan yok."
Yeniden çantasını aramaya başlayacağı sırada Jennie gözlerini devirerek çantasını elinden çekti "Burada yok işte kızım," diyerek. Bir süre ne yapacaklarını düşünerek kafeteryada oturmaya devam ettiler. Daha doğrusu Chaeyoung Jungkook'un bulmuş olma ihtimali ile ona nasıl bir açıklama yapacağını düşünüyor, Jennie ise arkadaşının ne kadar telaşlandığını gördüğü için pişmanlık duymaya başlıyordu.
Sonra Chaeyoung duraksadı, ellerini yasladığı başını kaldırmış Jennie'nin arkasında kalan bir yere kocaman açtığı gözleri ile bakıyordu. Yaklaşan adım sesleri ile arkasını dönen Jennie, bir elinde tuttuğu mektup ile onlara doğru yaklaştığını görmüş ve rahat bir nefes almıştı içinden nihayet, diye mırıldanarak.
Ancak Chaeyoung, ne Jungkook'un ne de Jennie'nin beklediği bir harekette bulunarak onlara doğru gelen çocuktan bakışlarını kaçırıp bir anda kafeteryanın dışına doğru koşmaya başladığında geride kalan ikili şaşkın ifadelerle birbirine baktı. Daha sonrasında "Ne duruyorsun?" diyerek sessizliği bozdu Jennie. "Gitsene peşinden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven letters ღ
FanficChaeyoung, hayatı boyunca hoşlandığı 7 erkeğe 7 mektup yazar. (to all the boys i've loved before filminden esinlenilmiştir.) ღ rosé × bts ღ rosékook