Kapıya yaslanıp duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Az önce 'seni seviyorum' mu demişti. Aslı. O da kim ya adını ilk defa duyuyorum. Okuldan olsa tanırdım herhalde. Demek okuldan değil. Ama bu olanlar çok saçma Can beni seviyordu. Ama ben onu sevmiyordum. Bana sevgimi kalbime gömer susarım demişti ama görünüşe bakılırsa kendine bi sevgili yapmış. Bu benim için iyi bişey mi yoksa kötü bişey mi karar veremiyorum. Aslında iyi bişey dimi onun da mutlu olmaya hakkı var. Evet, ama kötü olan tarafı, benim artık burada kalıp kalamayacağım. En iyisi çok vakit geçmeden buradan da gitmek. Ama bugün değil. Çünkü nereye gideceğim belli değil ve açıkçası sanırım Can'a ihtiyacım var.
Güneş gözlüğünü elime aldım ve yakama astım. Dünden buyana kapalı olan telefonumu cebimden çıkartıp açtım. Cevapsız aramalar ve mesajlarım vardı. Cevapsız aramaların 5'i Zeynep'ten, 3'ü Mete'den di. Babam beni hiç merak edip aramamış mı yani. Ya da acaba kaçtığımı fark etti mi? Mesajları az çok tahmin ettiğim için açmadım ve telefonu kapatıp cebime geri koydum. Kulaklığım her zaman sol cebimde bulunur zaten hiç çıkarmam. Güneş gözlüğünü tekrar elime alıp kapıyı açtım. Kapıyı açmamla Can'la burun buruna geldim. O da benim gibi ne yapacağını bilemeden bir iki adım geriye doğru adım attı. Gözleri giydiğim tshort une gitti ve çarpık bir şekilde gülümsedi.
" Bana böyle yakışmıyordu." Bu sözü üzerine kaşlarımı çattım. Sevgilin var başka kızlara nasıl yavşıyorsun?
" Ben hazırım, hadi çıkalım."dedim. Afallamış bir hali vardı. Sanırım benden bu tepkiyi değilde kızarmamı, ne diyeceğimi şaşırmamı bekliyordu. Olmaz dostum, sevgilin olduğunu öğrendim.
" Olur, hadi çıkalım."dedi ve önden yürümeye başladı. Ben de arkasından. Kapıyı açmadan önce askıdan anahtarlığını aldı. Bana tuhaf gelen anahtarların arasında wolksvagen amblemi görmüş olmamdı. Anahtarlığa tuhaf bakışlar atarken askıdan bi tane daha anahtarlık aldı ve ikisini de havaya kaldırıp gösterdi.
"Arabayla mı gitmek istersin, motorla mı?"dediğinde beynim çalışmayı durdurup iflas etti. Ne dedi bu?
" 'Otobüs mü, taksi mi' diyecektin herhalde."
" Yoo, araba mı motor mu? dedim."dedi.
" Ama biz daha 15 yaşındayız, yani ehliyetin yok ve sürmezsin."dedim. Alayla güldü.
" 17 yaşındayım."deyince şaşkınlıktan gözlerim ne kadar büyüdüyse ağrımaya başladı.
"Aaı...Olsun yine de süremezsin ki."dedim. Mantıklı düşünüyorum.
" Tamam, arabayla gidiyoruz."deyip kapıyı açtı. Siyah ayakkabılarını ayağına geçirip sağa döndü ve yürümeye başladı. Bende ayakkabılarımı giydim ve güneş gözlüğünü taktım. Peşinden yürüdüm. Ama nasıl olur ya, hala aklım almıyor bu kaçıncı şaşırışım. Eminim bilmediğim daha birçok şey vardır.
Biraz ilerdeki garajın önünde durup kumandayla açtı. Garajın kapısı yavaş yavaş açılırken benimde ağzım açılıyordu. Oha...
Simsiyah wolksvagen kırmızı jantlarıyla dehşetti. Can sürücü koltuğunun kapısını açıp oturduğunda ben hala mal mal dikiliyordum. Arabayla aramda olan iki üç adımlık mesafeyide kapatıp öndeki yolcu koltuğunun kapısının dibinde durdum. Aklımda tonlarca soru işareti dönüyordu. Eminim ki benim Can'a anlatacaklarım varsa onun da bana anlatacak bir sürü şeyi vardı. Yolcu koltuğunun camını indirip öne doğru biraz eğildi.
" Binmeyi düşünüyor musun?"dedi. Kendime gelip arabanın kapısını açtım ve oturdum. Ne olur ne olmaz diye de hemen emniyet kemerimi taktım. Can'a döndüğümde bana bakıyordu. Sırıttım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASAL
Teen FictionElif Korkmaz. Hikayenin başrol oyuncusu. Şu an 15 yaşında. İstanbul'un şehir merkezinden uzak bir yerde babası ve üvey annesi ile yaşıyor. Yüzünün sağ tarafında üvey annesinin yaptığı bir yara izi var. Kendisi esmer, koyu kahverengi- siyah gibi ama...