13.06.2021
Özür dileyerek yayınlıyorum. Unutkanlık.
İyi okumlar...Kahvaltı tabağımı doldurken her zaman yaptığım gibi yanımdaki adamın tabağınıda dolduruyordum. Tamamen alışkanlıktan ibaretti. Her zaman az yiyordu. Zayıflığı hoşuma gitmiyordu fakat yesede kilo almıyordu. Babamın önündeki zeytini istemek için kafamı kaldırdığımda herkesin beni izlediğini fark ettim. Utandım bir an. Yan gözle herkes gibi beni izleyen Şuayb'ın gözlerinin içinde parlayan mutluluğu görmek için uğraşmam gerekmiyordu. O arada babam konuşmuştu sert sesiyle.
"Bebek mi bu adam?! Bırak kendi yemeğini kendi alsın." Dediğinde ona döndüm elimdeki çatalı masaya sessizce bıraktım. Kaşlarım havalandı.
"Kocamla ilgilenmem için bebek mi olması gerekiyor baba? Annem hiç sana yemek koymadı mı?" Dedim saygımı bozmadan sakince. Sinirle ağzına açtığında gözleri Şuayb'a döndüğü an kapattı ağzını. Başını önüne eğip yemeğine döndü.
Bende hiçbir şey demeden ayağa kalkıp babamın önündeki zeytin tabağıyla yerime geri oturdum. İkimiz tabağına koydum babamın bakışları beraberinde. Şuayb içten bir teşekkür edip güzel güzel gülümsediğinde benimde yüzüm gülmüştü. Kahvaltımızı etmeye başladığımızda yediklerimden tat alamadım. Yanımdaki Şuayb benim yaptığım hareket sayesinde keyifli keyifli kahvaltısını etsede ben onun istenmediği yerde rahat edemiyordum. Kahvaltı sessizlikle devam ederken annem sessizliğe savaş açma kararı alıp boğazını temizliyerek taaruz emri verdi.
"Ne yaptın Konya'da kızım?" Dediğinde bizi umursamamaya karar vermiş Merve dışında herkes ona dönmüştü. Tamamen sorunun muhatabı bendim. Şuayb da gitmişti fakat onu muhattap saymıyordu annem. Ne yaptınız değil, ne yaptın diyordu. Belki normal bir yaşantımız olsaydı böyle bir şeye takılmazdım ama şuan o kadar göze batıyordu ki.
"Şuayb'la evimizi ziyaret ettik. Ben buraya gelmeden önce yangın çıkmıştı. Komşuları, dostlarımızı gezdik öyle kocamla." Dediğimde kocam kısmana yaptığım belirgin vurgu net bir uyarı niteliği taşıyordu. Çayından bir kaç yudum aldı annem.
"Hep gitmek istemişimdir Konya'ya. Mevlanaya gittin mi? Üç yıl kalmışsın orada, etli ekmeği nasıl?" Etli ekmeği çok pahalı anne. Onun dışında bir bilgim yok.
Olası bir yalan düşündüm Şuayb'ı mahçup etmemek için. Onu karısına bir şey bile almamış durumuna düşürmek istemiyordum. O kadar çok dert ve iş vardı ki etli ekmek mi gelmişti aklımıza. Tam konuşacağımda Şuayb masada duran elimi kavrayıp beni durdurdu. Ona dönerken babama bakarak konuştu.
"Durumumuz yetmedi. Hiç deneyemedik. Bir gün nasip olur inşAllah." Dediğinde yalan söyleyeceğimi fark ettiğini anladım. İçten içe bana kızdığını hissettim tutuşundan.
"Durumunuz mu yetmedi?" Dedi annem şaşkınlıkla. Babam alayla güldüğünde annemdeki gözlerimi ona çevirdim.
"Ne bekliyorsun şu adamdan. Kızımı kaçırdığı yetmemiş bir de sefalette yaşatmış. Görmüyorsun elbiselerini parasız pulsuz itin, serserin teki." Tam sinirle atılıyordum ki Şuayb elimi sıktı.
"Ben parası olmayan bir adamım baba ama hiçbir zaman giydiğim elbiseden utanmam. Ne giyiyorum ben? 5000 dolarlık smokin mi, altın kaplama bornoz mu? Gayetde adam gibi giyinmişim. Sizin gözünüzde insanların değeri üzerindeki elbisenin fiyatı kadar mı? Peygamber efendimiz Musab bin Umeyr'in kefeni üzerine yetmedi diye onu sevmedi mi? Bilal-i habeşinin işkence izleri dolu elbisesini görünce onu sevmeyi bıraktı mı? Artık ezanları sen okuma mı dedi? Bu dünyada yükümüz ne kadar az olursa sorgumuz o kadar kolay olur baba. Sen bu elbiseyle beni fakir görebilirsin ama ben Allah'ın gördüğüne bakarım." Elimi tutan elinin üzerine elimi koyup bende elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuklacının Kelebeği (✓)
Teen Fictionİslami bir kurgudur... Evden kaçmak doğru bir şey mi? Peki ya zorunda kalsanız? Hiçbir türlü haklı gibi gelmiyor değil mi göze? Bir de Yaren'in neden ve sonuçlarını dinleyelim. Ama bunu o bile unutmuşken onunla beraber yavaş yavaş öğrenelim. Unuttuğ...