Projeksiyon

3.5K 210 21
                                    

Tarık'ın ortalarda olmadığını o kadar hissediyordum ki, günlük işlerim sırasında doğru dürüst görmediğim bir adam olmasına rağmen, sarayda her an bir köşe başında karşılaşacağımız fikrinin beni canlı tuttuğunu, ülkeden gittiğinde anlıyordum.

İstanbul'daydı, bildiğim kadarıyla oradan Avrupa'ya geçecekti ve ben sarayda, sahildeki bir kum tanesinden farksızdım onun için bittabi. Birden fazla muhbiri olduğunu da biliyordum, bana davrandığı gibi nazik de davranıyor olmalıydı hepsine. Dolayısıyla evet, kafasında büyüten de bendim anlam yükleyen de. Onun saraydaki varlığının, görmesem de bana enerji verdiğini gidişiyle iyice anlamıştım. Hadi ama Merva­, bu tarz bir platonik aşkı sanırım en son altıncı sınıfta yaşamıştın, yan sınıfta boyu hızlı atan bir oğlan çocuğuna karşı.

Hümeyra ile Doha'nın elit restoranlarının bulunduğu West Bay bölgesinde Labanias yemeye karar verdik, birkaç korumanın bize eşlik edeceği bu akşam kaçamağında saraydan biraz uzaklaşıp sıradan hayatıma yaklaşmak da iyi gelirdi. Zahira bana güveniyor ve artık Hümeyra'yı bana daha geniş zaman aralıklarında emanet etmekten çekinmiyordu. Etrafıma her baktığımda, beyaz çarşaf giymiş erkeklerin her birini Tarık'a benzetiyor ve yerimde tedirgin oturuyordum.

Neydi şimdi bu, aşık mı olmuştum? Hayır, aşık olmamıştım ama çok uzun zamandır yalnızdım. Çok uzun zamandır bir erkekle haşırneşir olmamış, geceler boyu kendime sarılıp bitmiş olan ilişkime ağlamıştım. Severek ayrıldığım- dönmemin mümkün olmayacağı, artık elimi uzatamayacağım, uzatacak halimin kalmadığı, imkanları imkansızlaştıracak kadar beni kırmış olan Batuhan'a ağlamıştım.

Netice itibariyle benimle biraz yakınen ilgilenen ve soğuk duş kadar ayıltıcı derecede çekici bir adamın, dev Jupiter'in yörüngesine giren minnak bir meteor tanesi gibi yörüngesine girmiştim, enerjisel anlamında etrafında dönüyordum. Tarık'ın buğday teninde siyah elmaslar gibi parlayan keskin gözleri, nasıl doğal olarak o kadar geniş olduğuna inanamadığım omuzları sürekli kafamdaydı ve aslına bakarsanız onu sürekli hayal etmem için fiziksel çekiciliklerine gerek bile yoktu; etrafında fıldır fıldır dönen bütün atom zerrelerini ağır çekime alan bir çekim gücü vardı adamın. Panik duygusu onun etrafına yatışıyordu, onun bakışıyla sanki tüm korkular sakinleşiyordu. Ben de o kadar uzun zamandır mücadele eder bir ruh halindeymişim ki sakinlik karşısında elim ayağıma dolanmıştı.

Ama ben aşık olmadığıma, bunun salt bir arzu olduğuna ve eğer ki evli olmasa, saraydaki işim biter bitmez onunla baş başa kalmanın yolunu yapacak olduğuma emindim. Ama evliydi, üstelik iki kadınla. Bu benim defterimde yazmıyordu. İcraatlerimde asla başka bir kadını incitmek yoktu, olamazdı.

En son görüşmemizde evlilik ve din kavramlarını sarkastik bir uslupla eleştiren bu adamın, iki evlilik yaparak kendisiyle çeliştiği gerçeği de arka planda kafamda dönüp durmuyor değildi.

--

Günlerin göz göre göre Tarık'ın yüzünü görmeden geçmesi bünyemde bir tür susuzluk, yoksunluk benzeri bir his yaratmaya başlamıştı. Tabii ki çok uzun zamandır yalnız kalmıştım ve kendimce bir transferans yaparak aç kaldığım tüm duyguları Tarık'a yüklemiş olmalıydım.

Pearl'in cayır cayır güneş alan geniş marinasında yürürken telefonumun çalmasıyla irkildim.

Annem.

Bütün vücudumdan bir elektrik geçti. Annem başarı odaklı bir kariyer kadınıydı ve Nasa'ya çalışmaya giremiyorsanız, hatta Nasa tarafından Mars'a yollanmıyorsanız her şekilde başarısızdınız. Öyle bir şeydi ki, sanki çocuğu olduğu için çıkmak istediği kariyer basamaklarını çıkmakta benim yüzümden gecikmiş ve yapmak istediği çoğu şeyden benim yüzümden geri kalmıştı. Ben günahsız bir bebek olarak onun kucağında anne ilgisi ve sevgisi için beklemiş, fakat çocukluğum boyunca hissiz, sevgisiz, "sen nereden çıktın ya" dercesine suratıma bakan bir anne ile muhatap olmuştum.

Çöle Doğru Bir FersahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin