Bölüm Şarkısı :Halsey / Still Learning.
Bu şarkıyı dinlediğimde nedense aklıma hep Yağmur gelir bu yüzden bölüm şarkısını bu seçmek istedim.
Keyifli okumalar dilerim. ❤️
Dilenci değilim ama oy ve yorum istiyorum lütfen. Emeğimin karşılığını görmek beni mutlu ediyor.
Sizi seviyorum. 😘💋
Hayatta en beklemediğimiz an da bir çok şey yaşarız, bir çok kayıplar veririz. En değer verdiğimiz şeyler bir an da yok olur. Ama bence bunlardan daha önemli bir şey varsa da o; kayıplarımızdan sonra dimdik ayakta kalabilmektir. Her ne olursa olsun, hayat devam ediyor ve bir şekilde yaşıyoruz. Kayıplar mı verdik? Canımız mı yandı? Yorulduk mu? Hepsine karşı ayakta dimdik durmak kadar güzel bir şey var mı?
Kendi kabuğuna çekilip, hiçbir şey için savaşmadan öylece durarak, eline ne geçebilir? Ben her daim ne kadar çok şey yaşarsam yaşayayım kendime şunu dedim :"Her şeye rağmen ayaktayım ve savaşacağım. Her halime şükredeceğim, her anımın tadına varacağım. Hayat çok kısa; bir saniye sonranın garantisi yokken, ben neden her anımın değerini bilmeyeyim?"
Ölüm her zaman kapıda, bu yüzden her anımın değerini biliyorum. Her anıma şükrediyorum.
Ayvaz diye bağırdığımda direkt silahı, arkasındaki adama yöneltip bir an bile düşünmeden ateş ettim. Benimle birlikte o da silahını ateşlemişti. Ayvaz sırtından vurulurken, adamı kafasından vurmuştum. Herkes şok olmuş bir şekilde bir bana bir Ayvaz’a bakıyordu.
Ayvaz yere düşerken olayı idrak eden Bora ve diğerleri bağıra bağıra yanına gittiler. Ben ise ifşa olmamak için yerimden çıkamıyordum. Yüzümü görmemeleri lazımdı. Endişeyle etrafına toplanmışlardı. "Ayvaz," diye bağırdı Bartu korkuyla. Hepsi bağıra çağıra gözlerini açması için çırpınıyordu. Görebildiğim kadar Ayvaz bilincini kaybetmeye başlamıştı.
Sert bir şekilde sarstı onu Bora uyanması için. " Kalk lan oğlum. Bir kurşun alt tarafı, ilk kez yemedin bu kurşunu."
Aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu sadece bu manzaraya bakarak anlayabilirsiniz.
Diğerleri Ayvaz’ın yanında dururken ben de onları korumak için olduğum yerden ayrılmadan onları korumaya çalışıyorum. Az önce birinin kafasını uçurdum ama bu beni etkilemedi. İlk kez olan bir şey değildi, daha önce de dedim mazluma elini uzatanı gözümü kırpmadan öldürürüm.
O adamı vurma sebebim, hem Ayvaz’ı vuracak olması hem de yaptıkları pislikler. Bunlar Bora’yı tehdit eden adamlardan başkası değildi. O leş masanın koruyucusu olmaktan öteye gitmiyor varlıkları.
"Ayvaz, kendine gel kardeşim. Aç gözlerini hadi," dedi Bora bağıra çağıra. Sesi, silah seslerine rağmen tüm araziye yayılıyordu. Durumunu deli gibi merak ediyorumdum ama lanet olsun ki yerimden ayrılamıyorum. İfşa olursam her şey başlamadan biterdi.
"Oğlum sen bir kurşunla gözlerini kapatacak adam mısın? Kalk lan ayağa," dedi Bartu kollarından sarsarak. Sırtından vurulmuştu ama tam olarak neresine geldi kurşun bilmiyorum. Burada öylece durmak sinirlerimi bozmaya başlamıştı ki adamlar silahlarıma karşılık vermeyi bırakıp geri çekilmeye başladılar.
Geri çekilirken içlerinden biri biraz ön tarafta kalıp bağırdı ;" Bu sana olan son uyarımız Bora Daltekin. Bundan sonra olacaklardan biz sorumlu değiliz."
Bunu duyan Bora sinirle ayağa kalktı. "Ulan sizin sıfatınızı sikmezsem bana da Bora Daltekin demesinler." O kadar korkunç gözüküyordu ki onu ilk kez böyle görmüştüm. İçinden bambaşka biri çıkmış gibiydi şuan, Kübra’ya o güzel vaatleri veren adamla bu aynısı olamaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Leyl Misali
Tiểu Thuyết Chung"Beni o işe koyacaksın. Eğer koymazsan beni unut," dedim boğazım düğümlenirken. Gözlerim dolmuştu ama akmasına izin vermedim. Onu bırakamazdım ama başka türlü de onu ikna edemezdim. Onu tanıyorum, kendimden daha iyi tanıyorum. "Lara'm. Yapma nolur...