Lalisa'dan
"Hayır Lisa. Param kalmadı, ona binemeyiz."
Kaşlarımı çattım, "Bunu Jeon Jungkook mu söylüyor? Senin ömrün biter paran bitmez. Hadi! Lütfen binelim."
Ofladı. "Tamam. Binelim." diyip cüzdanına baktı. Sanırım parasını bitirdim. Ama imkansız bu.
O ışıklı kocaman dönme dolap bana, "Bana bin." dermiş gibi bakıyordu. Ama o kadar çok şeye binmiştik ki biletlerimiz bitmişti.
"Tekrar bilet almalıyız bebeğim. Kimseyi bedavaya bindirmezler."
Elimi tuttu. Bunu yaptığı zaman kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Bilet satan adamın yanına gittik. İki bilet aldıktan sonra dönme dolabın yanına gittik.
Yavaşça beni bindirdi. Ardından da kendisi bindi. Dönme dolap yavaşça havalanınca düşmekten korkup ona sarıldım. Kokusunu içime çektim. Rahatlamaya birebirdi. Şuan o kadar güzel hissediyordum ki. Ellerim ellerinde, başım koynunda, kokusu burnumda. Harikaydı.
Dönme dolap da bitince indik. Bir süre gözleri sanki birinde takılıp kaldı. Telaşlı gözüküyordu. "Benim evime gidelim mi?" diye sordu. "Ama daha geleli yarım saat bile olmadı ki!" Evet, daha geleli yaklaşık 20 dakika olmuştu. Ama 20 dakikada o kadar çok şeye binmiştik ki...
"Lisa, eve gitmeliyiz güzelim."
Bir bokların döndüğünü anlamıştım. Gerçekten çok telaşlı gözüküyordu. Kalbinin hızla attığını hissedebiliyordum hatta.
"Jungkook, bi' sorun mu var?"
Sonra Jungkook'un yanına bir kız geldi. Siyah dalgalı saçları, kocaman çekik gözleri ve uzun boyu ile çok çekici duruyordu. Fazla güzeldi. Çok fazla.
Bundan banane ya! Bu sürtük neden Jungkook'un yanına geldi?
"Jungkook, bu kim?"
Kız imalı bakışlar attı bana. Pis pis bakıyordu. Bana bakışlarını çekip Jungkook'uma yöneldi. Sen kim köpek?
"Ah Jungkook! Demek beni bırakacak kadar sevdiğin, o güzel çocukluk aşkın olan yeni sevgilin bu. Ha?"
Sinirim kafama kadar çıkıyordu. "Benim ismim bu değil. Hem ne sikim saçmalıyorsun lan? Kimsin sen de hem bana hem sevgilime sallıyorsun." Jungkook öylece bizi izliyordu. "Jungkook konuşsana!"
Jungkook hâlâ bana öylece bakıyordu. Pişman gibi bakıyordu. "Bana neden öyle bakıyorsun?"
O kıza yöneldim. "Kimsin sen ha?"
Sinir bozucu bakışlarını Jeon'uma yönelirken konuştu, "Neden sevgiline sormuyorsun?"
"Jungkook, kim bu kız?"
Bana hâlâ öyle bakıyor. Çıldıracağım valla şurada. “Cevap ver! Neden öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun? Kim bu kız? Söylesene!”
"Ah, tabi cevap veremez. Bende sevgilimi çıktığımız günün akşamında aldatsam, bende sevgilime cevap veremezdim."
Yıkılış.
Her şeyin bittiğine dair hisler.
Göz yaşları.
Devamını duymamıştım. Kaçmıştım. Ağlamamıştım da. Sadece koşmuştum. Jungkook bana bağırıyordu. Şu milli aldatan şerefsiz erkeklerin sözünü söylüyordu. "Açıklayabilirim."
Neyi açıklayacaklar ki? Bu iğrençliğini nasıl yaptığını mı?
Erkeklere asla güvennemiştim. Hepsi iğrençti. Şerefsiz. Asla sevgilim olmamıştı Jungkook'a kadar. Oysa olmamalıydı. Hayatımın sonuna kadar olmamalıydı.
Jeongguk'u farklı sanmıştım. O aptal diğer erkeklerden farklı. Ama o da aynıydı. Hepsi gibi.
Şimdi sadece uyumak istiyordum.
Uyuyup uyanmamak.
Çünkü bu dünya çok kötüydü.
Hep kötü şeyler yaşamıştım zaten. Neden iyi şeylerin olacağına inandım ki?
Ben o yolda koşarken uyumayı diledim.
Ve hiç uyanmamayı.
Sonra gözlerim kapandı.
Tek dileğim bir daha açılmamasıydı.
angst mı bitirsem🥺sizi seviyorum, ilginiz için teşekkür ederim<3🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my old friend ✿ liskook
Fiksi PenggemarJeongguk, eski çocukluk arkadaşı, ilk aşkı olan Lalisa'ya yazar. Ama Lalisa onu hatırlamıyordur bile. fanfiction for liskook.