12-Yeni başlıyoruz

160 7 4
                                    

Olanların üzerinden 2 hafta geçmişti. Saçma sapan kavgalarımızla da olsa bir süredir sanırım sevgilicilik oynuyorduk ve kendime itiraf etmeliyim ki kız kardeşimin ölümünden sonra ilk kez bu kadar mutluydum,eğleniyordum. Barış çok salaktı kabul bazen beni utandıracak hareketler yapıyordu yine de mutluydum. Bu sabah bir saat süren kahvaltımızın ardından havanın güneşli olmasını değerlendirmek için sahile indik dışarıda birer kahve içtik. Akşam üzeri eve döndüğümüzde pijamalarımızla televizyonun karşısında ki ikili koltuğa uzanmış haberleri seyrediyorduk. Haberler Gizem adlı bir kızın sevgilisi tarafından iç organlarının deşildiğini bas bas bağırıyordu. O an aklıma bu çocuğu kazıdım ve Barış'a bu konu hakkında düşüneceğimi söyleyip odama çıktım. Laptobumu alıp olay hakkında detaylı araştırmalar yaptım. Kızın sevgilisinin adı Keremdi onunla birlikte olmadığı için organlarını değiştirip yakmıştı. İçimdeki tüm sinir hücreleri alev aldı bu çocuğu aklıma kazıdım. Soylu bir ailenin tek oğluydu tüm o mirasın varisiydi. Benim parada gözüm yoktu ama Barış'ın borçlarını ödemek içinde yeterli paraya sahip değildim bu yüzden bir taşla iki kuş vurmam gerektiğini düşündüm. Hem bu Kerem denen illet adamın işini bitirecektim hem de mirasından küçük bir miktar yürütücektim. Tamam belki çok küçük bir miktar olmayabilirdi. Her neyse kimin umrunda ki? Kerem'in bilgilerini öğrendim. O kadar yoğun çalışıyordu ki hayliyle bu da benim işime geliyordu. Tabiki bu olay için büyük bir plana ihtiyacım vardı. Ve bu şuana kadar ki cinayetlerin en büyüğü olacağından büyük tedbirler almalıydım. En büyüğü olduğu kadar en tehlikelisi olduğunuda söylememe gerek yoktu sanırım. Herşey bir yana da aklımda herhangi bir plan yoktu her zamanki planlarımdan birini uygulayamazdım çünkü bu iş o kadar kolay olmayacaktı. Bir anda içimden bir his bu düşüncelerimi Barışla paylaşmam gerektiğini söyledi. Hışımla yerimden kalkıp Barış'ın yanına doğru yol aldım. Bıraktığım yerdeydi çift kişilik koltuğa elinde kahvesiyle televizyon karşısına uzanmış film izliyordu. Koşuşturarak yanına gittim ve koltuğu resmen yıkacak şekilde hoplayarak yanına uzandım.

"Hey hey heeey. Kahveyi dökecektin az daha" diye bana sitemlerini iletti.

"Şimdi onu bunu bırakta sana önemli birşey söylemem gerekiyor" şaşırmıştı bende uzatmamak adına konuşmaya girdim.

"Demin televizyonların o bas bas bağırdığı sevgilisini öldüren adamı iyice bir araştırdım şu Kerem Parlak ve ölümü hakettiğine kanaat getirdim sen ne diyorsun" diyerek en sevimli ama bir o kadar da hınzır bakışlarımı ona ilettim. Suratında işte şimdi faka bastık ifadesi vardı.

"Minel yine mi? Daha geçen gün yakalanabileceğini konuştuk. Tamam şuana kadar bir çok şey yapıp yakalanmamış olabilirsin ama bu olay büyük fazla büyük görmüyor musun adam ne kadar zengin ve ünlü. İnan bana bu kadarı bizi aşar"

"Barış anlamıyorsun ben masum insanlara işkence etmiyorum sonuçta. Dünyada olmayan adaletin işlemesini sağlıyorum o kadar. " ikna etme derdindeydim çünkü bu sefer çok kararlı görünüyordu. Aslında derdim Kerem değildi parasıydı Barış'a yardım etmekti. Tamam tabiki hala hayat felsefemden caymamıştım. Adaletin yerine gelmesini ve o adamında yanarak ölmesini istiyordum ama Barış için en azından bunu yapmam gerektiğine inanıyordum. Fakat ona söyleyemezdim. Söylesem kabul etmezdi ve söylesem olmazdı işte kendini kötü hissetmesini istemiyordum. Zaten aklımda daha farklı planlar vardı. İlk önce bu Kerem işini halledip Barış'ın borçlarını halledecektim. Sonrasında ikimiz yurt dışına kaçıcaktık bir nevi kendimizi garantiye alıcaktık.

"Minel kesinlikle olmaz uzatma artık."

"Barış sen bilirsin. Ben kafama koydum ve bunu yapıcam. İster bana yardım edersin ister saatlerce bu koltukta yayılıp film izlersin"

The Symra.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin