Alarmı duymayacak kadar ağır bir uykuya sahip olduğum için yine kendime lanet yağdırdım. Saat 19.30 du dünden kalma yorgunlukla uyumayı biraz abartmışım. Klasik ben. Doğruca duşa koştum sıcak bir duş alıp hemen hazırlanmam gerekiyordu. Güzelce ve olabildiğince hızlıca saçlarımı yıkadım,vanilyalı duş jelimi sürdüm. Bana göre ne kadar ters olsada vanilyalı duş jellerini her zaman sevmişimdir. Duştan sonra bornozla keyif yapacak zamanım bile yoktu kahretsin bu yüzden dolabımın başına geçtim ve güzel bir şeyler seçmeye koyuldum. Siyah askılı bluzum,siyah şortum,fileli çoraplarım ve tabiki siyah botlarımda karar kıldım. Bar için idealdi bence. Bir an önce hazırlanarak saçlarımı kuruttum. Araba anahtarlarını ve telefonumu portmantodan alarak sürücü koltuğuna geçtim. Telefonuma kaydetttiğim barın adresine bakarak yola koyuldum. ''Blue Night'' adlı bara gidecektim genelde ciddi anlamda yaşamayı haketmeyen insanları katlettiğim için bugün ki hedefimde Taner,Mert ve Oğuz adlı kişilerdi. Üçüde birbirinden aptallardı. Taner ve Mert geçen hafta üç kıza tecavüz ederek hayatlarını karartmış zengin oldukları içinde kolayca işin içinden sıyrılabilmişlerdi. Oğuz bi sebebi yok sadece hoşuma gitmedi o kadar. Zaten bu ikisiyle takıldığına göre pekte hoş biri olarak anıldığı söylenemez. Planım ilk önce Mert'i ayartmaktı çünkü genelde Taner ve Oğuzdan ayrı mini barda takılarak kafayı buluyormuş. Taner ve Oğuzsa paralarıyla klasik kız düşürmeye çalışan abazalardan. Bara yaklaştığımda arabayı barın arka tarafına park ettim zaten o taraf pek tekin değildi ve normal olan hiç kimse oradan çıkmazdı. Bu bara daha önce hiç gelmemiş olmama rağmen araştırmalarımı her zaman önceden yapan biri olduğum için en ince ayrıntısına kadar biliyordum. İlk önce Mert'i bayıltarak arka taraftan çıkaracaktım. Zaten gerisi gelecekti. Arka koltuktan çantamı alarak içini kontrol ettim tamamdı. Bara doğru ileyerek içeriye girdim. İçeride sigara içenler,kendinden geçenler,ayaküstü yapanlar,kafayı bulanlar hepsinden bir sürü vardı. İşime ilk önce Mert'i bularak başlamalıydım çantamı elime alarak mini bar bölümüne doğru ilerledim en sondaki taburede oturmuş içiyordu. Öğrendiğim kadarıyla her gün gelip aynı yere oturup saatlerce içermiş artık ne derdi varsa bugün son bulacak. Yanındaki tabureye oturarak bir içki söyleyecektim ki daha önce duyduğum bir sesle kafamı kaldırdım
"Sen o'sun? Adını söylemediğinde esrarengiz olduğunu düşünen kız" Of lanet olsun bu adam işimi zorlaştırabilirdi ne işi vardı ki burda?
"Evet,senin burada ne işin var?"
"Gördüğün gibi burada çalışıyorum üzerimdeki kıyafetlere bakarsan eğer" Ah hadi ama bu kadar basitmiydi cidden ne salağım.
"Tamam bana bir bira o zaman" neyse ki bay geveze buna cevap vermeyerek birşeyler hazırlamaya yöneldi beni şaşırttı doğrusu.
"Eylem?" ne Eylem'i ? Oo sanırım Mert Bey'in kafası bayağı bir güzel ki beni Eylem denilen biriyle karıştırıyor. Tamam bir süreliğine Eylem olmaya razıyım.
"Evet Mert"
"Neden geldin hani o herifle birlikteydin mesajımı aldın demek biliyordum beni sevdiğine emindim" bunlar işi bayağı ilerletmiş anlaşılan. Ne saçma tanrım şimdi kusucam.
"Kimse senin yerini almıyordu Mert,seni özledim" benden de iyi aşk böceği olurmuş cidden.
"Bebeğim kokunu nasılda özlemişim" mal herif şimdi de üzerime abandı. Ya tamam sevdiğin kızın tipini unuttun kokusunuda mı unuttun be adam.
"Siz sevgili falan mısınız? Yoksa bu herifin her gün adını sayıkladığı Eylem sen misin" ya buna ne ben anlamıyorum. Tanrım işimi mahvetmese bari şu Eylemde amma tanınıyormuş
"Evet ben Eylem. Barıştı değil mi memnun oldum şimdi iznin olursa ilişkimiz hakkında konuşmamız gereken şeyler var" saçma bir kahkaha patlattı ah hadi ama seninle mi uğraşıcam işine dönsene be adam. O histerik kahkahasından sonra tam cevap vermeye yönelecekti ki Mert efendimiz konuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Symra.
SpiritualSebebi bir hastalık olan ve neredeyse aynı acıları paylaşan iki farklı kişi,bambaşka iki kişilik. Tüm saflığıyla ve yaralarıyla Barış, yaşadığı olaylar sonucu gözü hiç bir şey görmeyen bir katile dönüşen Minel..