FİNAL

919 39 55
                                    

Uyandım. Saate baktım, saat 14.36 olmuştu. Baya uyumuştum. Kalktığımda hoca evde yoktu. Acıkmıştım ama benim evim değil, ayıp olmasın diye bir şeyler yemeden evden çıktım. Kendi evime geldim. Saat 15.02 olmuştu. Üstümü değiştirdim, saçlarımı  yıkadım. Fön çekerek şekil verdim ardından bir şeyler hazırlayıp yemek yedim. Saat 15.58 oldu. Zaman daralıyordu. Cemre'ye mesaj attım. ''Bu akşam 18.30'da Holly cafede olacağız. Lütfen gel ve bizi izle. Ters giden bir şey olursa polise haber verirsin. Ölüm kalım meselesi. Eğer bana bir şey olursa, seni hep seveceğimi sakın unutma. Ve gelirsen, beni sevmesen bile, geçmişte birazcık da olsa sevdiysen benim için gerçekten son iyiliğini yapmış olursun.''

Evden çıktım. Zaman geçirmek amaçlı çarşıda gezinecektim. Birkaç tur attıktan sonra bir cafeye geçip oturdum. Bir şeyler içiyordum. Ve hemen benim oturduğum cafenin çaprazındaki cafede Hakan ve Murat'ı gördüm. Murat bana dün telefonda çok yoğun olup gelemeyeceğini söylemişti. Ama burda gördüğüme göre pek de yoğun bir işi yoktu. Saat 16.30 oldu. Ben çaktırmadan Hakan ve Murat'ı izlemeye devam ediyordum. Hakan sinsi bir gülümseme yapıyordu. Murat ise kahkahalar atarak gülüyordu. Hesabı ödeyip kalktılar. Ben de gidip hesabı ödedim ve onları takip etmeye başladım. Murat ve Hakan caddenin sonunun 100 metre ilerisinden sola saptıktan sonra ileride köşede bir evin bahçesine girdiler. Kapıyı çaldılar. Siyah giyimli büyücü tipli bir kadın gülümseyerek kapıyı açtı, alt dudağında yıldız şeklinde bir dövme vardı. Sanırım kına ile yapılmıştı. Orada ne yapacaklarını çok merak ediyordum. Yarım saat sonra evden gülerek çıktılar. Hakan sağ tarafa, Murat cadde tarafına doğru ayrıldı. Nasıl olsa Hakan'la 1.30 saat sonra görüşeceğim diyerek Murat'ın peşinden gitmeye başladım. Hakan'la arasındaki mesafenin açıldığından emin olunca tenha bir yerde Murat'ın yanına yaklaştım ve  şaşırmış bir ses tonuyla;

- Aa Murat? Bu ne tesadüf? dedim.
- Ahahah ya Sinan, naber kardeşim?
- Ben iyiyim de, sen şaşırmış gibi gözüküyorsun. Hayırdır? Rengin değişti bakıyorum.
- Hiç ya ne olsun yorgunum biraz iş güç koşturuyorum sabahtan beri.
- İş güç koşturuyosun he?
- Ahahah evet ya.
- Murat! Oğlum sen çocuk mu kandırıyorsun lan! Ne işin vardı senin Hakan'la?
- Ya kardeşim sakin ol ne Hakan'ı, ben sabahtan beri iş yerindeyim.

 Yanına iyice yaklaştım iki elimle yakasından tutarak kafa attım. Yere yığıldı. Burnu kanıyordu.

- Ya Sinan n'apıyorsun? dedi korkak bir şekilde.
- (İyice sokuldum, çömeldim) Bak Murat, seni burda öldürürüm. Kimsenin ruhu duymaz. N'aptınız anlat?
- Ya Hakan yoktu diyorum anlamıyor musun?
- Yeter lan! 

Üstüne çıktım. ''Bana yalan söyleme lan!'' diyerek ölümüne yumrukluyordum. Ağzı burnu kan içindeydi. 

- (Ağlayarak) Yeter, vurma... dedi.
- Konuş lan! Konuşacaksın o zaman!
- Tamam her şeyi anlatacağım sakin ol.
- Çabuk ol lan çabuk!
- Bak Sinan, nedenini bilmiyorum ama Hakan senden çok kötü bir biçimde nefret ediyor. Sana büyü yapmış. Senin başına gelecekleri en başından beri biliyormuş. Ama sen ölümden bir şekide kurtulmuşsun.
- Neden uyuz oluyor bana neden ölmemi istedi söylesene lan!
- Sinan gerçekten bilmiyorum!
- O kadının evinde ne işiniz vardı?
- O kadın Hakan'ın sana büyü yaptırdığı kadın. Bugün büyünün en sonuncu ve ölüme en etkili olan seansını yaptı ayrıca ciddi bir miktar para ödedi. (Gülümseyerek) Bugün senin ölüm günün Sinan.
-(iki tane daha yumruk attım) Büyücü kadının evine gidiyoruz kalk ayağa.
- Hiçbir yere gelmiyorum. Beni hiçbir yere götüremezsin.
- Bana büyü yaptırdığını kendin söyledin.
- Bunun için bir kanıtın yok. Ahahah.
- (Gülümsedim ve telefonumu cebimden çıkarıp ona ses kaydı aldığımı gösterdim) Geliyor musun? Yoksa hakkınızda tutuklama emri mi çıksın?

Yerden kalktı ve yola koyulduk. Büyücünün evine geldik. Saat 16.49 olmuştu. Kapıyı çaldım. Büyücü açtı;

Büyücü: Buyrun?
Murat: İyi akşamlar Anna hanım az önce gelmiştik hatırlıyorsanız?
Ben: Anna?
Büyücü: Adım Anna. Beğenemedin mi  Sinan?
Ben: Bakın büyücü müsünüz bilmiyorum her neyseniz bana büyüyü siz yaptınız. Ve Murat bugün öleceğimden bahsetti.
Anna: Hımm.. Evet öyle oldu biraz.
Ben: Benden ne istiyorsunuz?
Anna: Ben bir şey istemiyorum. Hakan istiyor.
Ben: Ne istiyor?
Anna: İçeri gel.

CİN TUZAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin