“Ne?” şaşkın yüz ifadesiyle dişlerinin mükemmel olduğunu fark ettirecek bir kahkaha attı.
“Beni duydun. O kadar şeyi neden yaptın bi’ söylesene. Popüler olmak için değil mi?” göz kırpıp onu taklit eder şekilde güldüm.
“Saçmalama. Bak, ben zenginim. Anlarsın ya. İstediğim her şeyi yapabilirim. Seni istedim ve yaptım.” gözlerini kapayıp ergen kızlar gibi dudaklarını büzdü.
“Çocuk mu yapıyorsun o ne öyle ‘yaptımlar’ falan. Canım, eğer yakın olmamızı istiyorsan böyle havalara gelemem ben. Cips paketindeki hava bile seninkinden daha az.”
“Sen ne asabi şeysin öyle. Senin teşekkür etmen lazım, bir tokat atmadığın kaldı.” ağzımı açmama bile izin vermedi.
Karanlık…
Kendimi bir arabada buldum o an. Gözlerimi deli gibi açıp iki yanıma baktım. Anlaşılan bu ^Gökkuşağı^biraz sapıktı. “Buda ne şimdi?” dedim sesimin sinirli çıkmasına izin verip. “Senin biraz rahatlaman gerek. Sen sormadan söyleyeyim karneni ben aldım bile.” devam etti. “İnek misin sen ya?” histerik kahkahası sayesinde kulak zarımın patlamamasına şaşmıştım. “Nereye gidiyoruz?” sinir kat seviyem o derece artmıştı ki.Ne sanıyordu bu kendini?!
Sinirli bi’ kedi gibi hırlamaya başladım. Kulaklarımdan ateşler püskürse şuan çok normal kaçardı. Bir süre o sırıttı, ben ise sinirime hâkim olmaya çalıştım. Cidden o gün ilk gördüğümde onun garip biri olduğunu düşünmekte çok düzgün bir karar vermişim.
Ani bir frenle durdu.
“İşteeeeeee. Sonunda geldik. Hadi in bakalım asabi şey.” onu umursamadan sinirli ve bıkmış tavırlarımla arabadan indim. Dışarıdan bakılınca harabe halde olan bir yerdeydik. “B-ben buraya hayatta girmem. Götür beni götkuşağı. Amacın ne senin?” derken bir yandan da ellerimle göğüslerinden ittirip geriye sendelemesini sağladım. Pes etmiyordu. Korkutucu derecede manyağın tekiydi.
“Götkuşağı..Hm, bunu sevdim.” bir şey düşünüyormuşçasına duraksadı. “Neyse, sende Siyah’ın Tanımısın benim için.Bunları bir kenara bırakalım.Yürü gidiyoruz.” deyip kolumdan tuttuğu gibi beni daha demin harabe görünen fakat içerisi saraydan farksız yere soktu.Şaşkınlığımı belli etmek amacıyla erkeklerin kızlara laf atarken yaptıkları gibi ıslık çalarak “Vay be.” dedim. Güldü. Tekrar kolumdan çekiştirdi ve bir odaya girdik. Ne yaptığını anlamış değildim, tek yaptığım ona ayak uydurmaktı.
Daha sonra çeşitli kıyafetler bulunan elbise askılığı tarzında bir şeyi tekerlekleriyle sürüp bana doğru getirdi.Bir elini beline koyup diğer eliyle terini siliyormuş gibi alnına götürdü ve derin bir nefes aldı. “Eee?” dedim.Bakışlarımdan amacını sorduğumu anlamıştı. “Sana yeni bir stil bulucaz yavrum.”
Odaya ilk girdiğimizde kenarda duvara monte edilmiş masada görmüş olduğum çantayı almak için adım attım.Kısa süren hareketimden sonra dönüp çantayı gelişine yüzüne vurdum. “Sen kime yavru diyorsun be? Seni yaşatmam ben geri zekâlı, sapık, götkuşağı.” ses tonumun desibeli altmıştan yukarıydı, buna emindim.
Ona vuruşumla, sendelemiş ve askılıktaki tüm kıyafetleri düşürerek yere yapışmıştı.Zafer sırıtışımla çantayı yere fırlattım. “Kıyafetler, inan bana şuan çok daha iyi görünüyor.”
Mırıldandığını duyar gibi oldum. “Bir şey mi dedin? Pardon aşağıdan sesin pek gelmiyor da.” kahkaha attım. “Sana bunu ödeticem, pişman olacaksın şımarık, asabi şeytan.” “Lütfen bana bir şey yapma, lütfen.” ağzımı aşağıya doğru büzdüm.Üzerini silkeleyip bana doğru yaklaştı, kollarımı göğsümün üzerinde bağladım ve her şeyi akışına bıraktım.Beni kenara çekip ona vurduğum çantayı almış olduğum masaya gitti.Ne yapacağını cidden merak ediyordum. Sonunda eline bir şey aldı ve yaklaştı. Avucunda saklıyordu. Elini açtığında garipsedim çünkü pudra vardı ve onunla ne yapacağı konusunda endişeliydim. “Evet, bücür gel bakalım.” diyerek omuzlarıma aşağı doğru bastırıp yere oturttu.Pudrayı birkaç deneme sonrasında açarak dudaklarını büzdü. “S-sen n’apıyorsun Efe?!” “Eğlence yavrum, eğlence.” sinir olduğum kelimeyi vurguladı.
Efe sayesinde her yerim pembe pudrayla kaplanmıştı.Ona karşı koyamazdım intikam alması eşit olmamızı sağlayacaktı fakat bu biraz ağır kaçmıştı.Palyaçoya benziyordum ve ben palyaçodan nefret ederim! Ben aynanın karşısında saçımı şekle sokmaya çalışırken yerdeki kıyafetleri el çabukluğuyla askılığa tekrar astı.
“Ödeştiğimize göre artık stiline başlayabiliriz.”
“Senden yeni bir ‘stil’ isteyen oldu mu?”
“Güzellik sen böyle yapmaya devam edersen iletişimimiz hiç iyi olmaz ki bizim.” konuşurken bir yandan da kıyafetleri seçiyordu.Sesimi çıkarmadım.Ama siyahtan vazgeçmemi falan isterse çantadan daha ağır bir şeyi başka bir yerlerine geçirirdim.Uzun bir aradan sonra kolunda birikmiş kıyafetleri denemem için uzattı. “Al bakalım giy.” “Burada? Giyineyim? Yanında?” Meşhur kahkahalarından birini atıp “Evet n’olmuş?” dedi.Kaşlarımı ‘Ne?’ anlamında yukarı kaldırdığımda “Şaka şaka.Şurada.” eliyle deneme kabini olduğunu düşündüğüm yeri gösterdi.Kabine girip perdeyi çekmek üzereyken “Sakın bir şey yapmaya kalkma, sapık.” dedim.Omuz silkip güldü.Sinir şey.
Kıyafetlere üstün körü bakılınca bile midem bulanıyordu.Üstüne bir unicorn kusmuş bile olabilirdi.Elime ilk aldığım üzerinde minyonlar olan sarı bir tişörttü.Çılgın Hırsız’ı sevdiğim için bunu deneyecektim.Tişörtü giydikten sonra lacivert manzara desenli taytı giydim. Kombin yapmakta iyiydim ve bunlar siyah olmamasına rağmen hoştu. Tam perdeyi açmış dışarı çıkacakken “Dur! Hemen çıkma şu ayakkabıları da al.Uydur bir şekilde.” diyerek beş çeşit ayakkabı uzattı.Biri beyaz Converse, biri pembeli mavili düz bir spor ayakkabı, bir başkası siyah Vans, diğerleri ise sarı parlak bilekten bir spor ayakkabı ve pembe Ugg bottu. Ugg botları bakmadan kenara bıraktım. Sarı tişörte sarı ayakkabı güzel olabilir diye düşündüm ve ayağıma geçirdim. Farklı görünmeme karşın yüzümü buruşturdum. Kafam aşağıda perdeyi açtım. Efe ellerini arkasındaki masaya yaslamış bekliyordu. Çıktığımda, bana baktı. Ağzını açmıştı. Ne yani normal kıyafet. Sanki tuvalet giydik? Anlamıyorum şu erkekleri. “Eee ne diyorsun?” “Müthiş.” ağzını kapamamıştı. “Bence iğrenç.” Alınmış gibi yaptı. “Bunları ben seçtim, bir bakıma benim zevkime iğrenç dediğinin farkında mısın?”
“Ya onu bunu boşver de, burası neresi böyle?” Çenesini sıvazladı “Burası…Benim atölyem.Tasarladığım giysiler bunlar.” ekledi “Bu arada hem zevkime, hem tasarımlarıma hakaret ettin.Bunun acısı da fena olur bilesin.” dedi, omuz silktim.
“Neyse, bunlar güzel oldu.Bir kaç şey daha ayırdım senin için.” bir paket uzattı “Al, benimle olduğun zaman bunları giyersin.” dedi. “Bak sağ ol ama ben siyahtan vazgeçmem.Bunlar fazla renkli.” “Hayır değil.” “Öyle.”
Devam ederek “Ve ben çok naziksin ama bunları giyemem.Doğama aykırı.” dedim kafamı sallayıp omzumu silkme hareketimle.Bana doğru yaklaştı.
“Sen benim için hep ilk halinle, Siyah’ın Tanımı olarak kalacaksın.Tek isteğim biraz mutlu görünmen.İlk önce stilinden başlamış olmamız bunlarla biteceği anlamına gelmiyor.Sen rahat ol.Senin iyiliğini istiyorum.”
“Bir de ‘Hem iyi olursan sana şirinlerimi de gösteririm.’ deseydin.” gözlerimi devirdim “Ben zaten mutluyum.Siyah giyinmek mutsuzluk anlamına gelmez ki.”
“Evet, gelmez.Ama sen siyah giyinmiyorsun ki? Siyahın ruh halinle bütünleşmesine izin veriyorsun.Bu yanlış.Renkli giyinmeye başlarsan ruh halin onlara uyum sağlayacaktır.Bana biraz güven.Beğenmezsen söz yine Siyah olursun.”
“Psh.Nasıl istiyorsan.Söz verdin bak, beğenmezsem -işe yaramazsa- bunları geri alırsın.”
“Onları geri alıcam demedim. ‘Tekrar siyah olursun.’ dedim.”
“Ne fark eder?” önünden yürümeye başladım “Ha ayrıca…” “Neden mutlu olmamı istiyorsun ki?”
“Çünkü... Neden iste miyim?” göz kırptı. Hayatta nefret ettiğim şey varsa o da göz kırpması ve söz oyunlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah'ın Tanımı. (ASKIDA)
Teen FictionSiyah'ın gizemini çözmüş bir kızın, Gökkuşağı'yla buluşmasını anlatan hikaye..