4.Bölüm - Karar

482 17 6
                                    


  Pişmanlıklar en güçlü aşklardan sevgilerden daha ağır bir yüktür insanın kalbine. Selim Kara yıllarca ertelemişti hayatının aşkı Canan'ı, annesini koruyamamanın verdiği pişmanlıkla, şu son 5 yılda ise ayda en az iki kere gidiyordu Canan'ın yanına İzmir'e. Sevdiği çiçekleri alıp, özenle giyinip sanki sevdiği kadınla buluşuyor gibi heyecanla gidiyordu o mezarlığa. Tüm bunlar olurken yine farkında değildi Canan'a duyduğu pişmanlıklar yüzünden çocuklarını ertelediğini. Canan'a olan borcunu ödemek için bir hayat yaşamadığını. Selçuk Taşkın'ı bulmadan rahat etmeyecekti. Son 5 yıldır her gün sadece Selçuk Taşkın'ı bugün köşeye sıkıştıracağım motivasyonu ile uyanıyordu. Yakalasa ne yapacağını o da bilmiyordu. Belki kafasına sıkardı, belki bir depoya kitlerdi. Aslında en çok canını nasıl acıtır biliyordu işte ama Selim, Akgün ile çok farklı bir bağ kurmuştu. Çocuğu gibiydi, arkadaşı gibiydi, kendi küçüklüğü gibiydi en önemlisi kimsesizdi. Kimsesiz bir çocuğa dokunamazdı Selim, hem de bu kadar bağrına basmışken. Canan da çok dile getirmese de çocuklar diye bahsederken son zamanlarında Akgün'ü de katıyordu. Tüm bunları düşünmek Selim'in mavilerine cehennem ateşi katıyordu. Selçuk Taşkın'a ulaşamamak Selim'i her geçen gün daha da tüketiyordu. İncelemediği dosya, kaldırıp altına bakmadığı taş kalmamıştı Selim'in. Artık emin gibiydi Selçuk Taşkın'ın sırtını dayadığı pisliklerini örten, arkasını kollayan daha güçlü isimler vardı. Bu isim savcı, polis, avukat gibi değildi. Daha yukarılardan, daha güçlü bir isimdi. Selim hatırını geçirebildiği, ulaşabildiği kim varsa yukarılardan tanıdığı hepsi ile görüşmüş alabileceği kadar hatta daha da üstünde bilgi toplayıp yine de bir sonuca ulaşamıyordu. Selim başsavcı olsa da eli bir yere kadar uzanıyordu daha da yukarılara uzanamıyordu. 5 yıl sonra fark etmişti kendi ne kadar çabalarsa çabalasın ulaşamayacaktı o pisliğe. Bir kişi vardı aslında tanıdığı, eli kolu her yere yetişebilecek bir konumda olan. Haldun Karduman yani dünüründen başkası değildi bu isim. Bu kadar peşinden koştuğu hele ki bu kadar hassas bir konu için herkese güvenemezdi, hele Haldun beye asla güvenemezdi. Tanıştıkları andan itibaren kanı ısınmamıştı o adama, neden sevemediğini açıklayamasa da bir sıkıntı olduğunu biliyordu o adamda. Selim 5 yılının sonunda o kadar takıntı haline getirmişti ki bu konuyu kendi kızından yardım isteyecekti. Haldun beyin evine rahatça girip çıkabildiğini biliyordu. Bir plan yapması gerekiyordu. Kendi kızını riske atmadan daha derin bilgilere ulaşmalıydı. Riski sıfıra indiremeyeceğinin farkındaydı çünkü Yağmur'dan isteyeceği belgeler, bilgiler tek Haldun beyi ilgilendiren şeyler değildi daha büyük isimler daha büyük risklerde vardı. Belki Haldun beyden kendisi, Burak koruyabilirdi Yağmur'u ama diğer isimlerden korumak çok zordu. Tüm riskleri bilse de gözü dönmüştü. Yağmur'u aradı birkaç kere açmayınca da bir mesaj bıraktı. Kendi kızıydı, her ne kadar Canan büyütse de Yağmur birebir Selim'di. Kızı da kendisi gibi duracağı yeri bilmez, meraklı ve en önemlisi cesurdu. Selim kendi içini rahatlatmak için sürekli içinden şunu geçiriyordu, eğer Haldun bey'in yeraltı dünyası ile bir ilişkisi varsa kızını öyle bir aileden kurtarıp tekrar yanına alacak belki Rize belki başka bir şehir e gideceklerdi. Eğer zaten bir ilişkisi yoksa gönül rahatlığıyla kızını Haldun beye ve Burak'a emanet edebilecekti. Kendi kendini kandırmaya çalışıyordu Selim çocuk gibi. Yağmur, attığı mesaja geri dönmüş ve yanına gelecekti. Selim kızının kabul edeceğinden emin olsa da içi içini yiyip bitiriyordu. Yağmur gelmiş ve selim aklında olanları söylemişti. Beraber yemeğe çıkıp baba kız vakit geçireceklerdi. Selim kızını çok özlemişti. Altay yurtdışına çıktığından beri evde tek başınaydı. Yağmur daha okurken çalışmaya başlamış ve kendi evine çıkmıştı, dik durup kendi düzenini hayatını kuracağını söyledi Selim'e. Selim biliyordu, kendi kızıydı kafasına koydu mu yapardı zaten İstanbul da dik durabilecek, savaşabilecek bir kadın varsa o kendi kızı Yağmur'du. Yağmur ile geçirdiği günün ardından elinde olanları birleştirmeye başlamıştı. İnsanların birbirileri ile olan bağlarını araştırmaya başladığı zaman tüm bu kirli isimlerin çocukları ile damadı Burak'ın aynı lisede okuduğunu fark etti. Daha da didik didik araştırmaya devam etti sosyal medyada. Burak bu isimlerin çoğunun çocukları ile birbirlerini takip ediyor hatta birkaç yıl öncesinde aynı karelerde yer alıyordu. Selim iyice gerilmişti bu işe Haldun beyden duyduğu şüphe git gide güçleniyordu, direkt isim o olmasa da en azından ulaşabileceği bir bağlantısı olduğuna emindi. Zaten piramit gibiydi bu işler, yukarı çıktıkça daralıyor ve insanlar mecburen veya değil birbirlerinin arkasını kolluyordu. Tam bunların üstüne kızından bir mesaj geldi Selim'e. Mesajda şunlar yazıyordu " ne yapmam gerek, planın ne?" Selim huzursuz olsa da başlıyorlardı artık. Buradan bir yere ulaşacağını biliyordu, sona yakındılar artık.

SilsileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin