Akşamüstü Minho çalışırken Jisung onu aramıştı ve buluşmak istemişti. Bu Minho'yu oldukça mutlu etmişti. Jisung çok şirin bir çocuktu ve onun meraklı ifadesini görmek Minho'nun oldukça hoşuna gidiyordu. Bu yüzden Jisung onunla buluşmak istediği zaman, bütün işini bırakarak onun yanına gitmek için yola çıkmıştı.
Parka gittiği zaman sokak lambasının ışığının altında bir adamın Jisung'u duvara fırlatışını gördü. Tam o adiye haddini bildirmek için adım atacakken o tarafa doğru birinin hızlı adımlarla gittiğini gördü. Oğlan adamın omzuna dokunduğu zaman adam resmen ciyaklamıştı. Daha sonrasında ise adama daha çok baskı uygulamaya başlamıştı. Adamdan buharlar çıkıyordu resmen. Minho adamın bayıldığını gördüğü zaman Jisung'un yanına gelerek onun doğrulmasına yardımcı oldu. Arkasını döndüğü zaman gördüğü görüntü ile ağzı açık kaldı. Karşısındaki adamın irislerinde alevler vardı. Karşısındaki alevli irislerini ona çevirdiği zaman sertçe yutkundu Minho.
"Sanırım" diye fısıldadı gecenin karanlığına. "Sanırım insanlık tarihindeki ilk Fuego'yu bulduk..."
---------
Jisung, hala Hyunjin'in gözlerinden kendini alamıyordu. Gözleri alev küresiyken saçları da kırmızının en güzel tonu gibi gözüküyordu. Saçlarının öyle gözükmesinin sebebi, üzerlerine düşen sokak lambasının ışığı da olabilirdi.
Hyunjin ise o sırada Jisung'un yanındaki adama bakıyordu. Diğer şerefsiz arkadaşına zarar vermişken bu adam Jisung'un kolunu tutuyordu. Tam onlara doğru bir adım atacakken karşıdaki adam ona doğru elini dur anlamında kaldırdı.
"Dur! Sakinleşmeden onun yanına gidersen ona zarar verirsin. Şuanda alevlerini kontrol edemiyorsun. Kendini sakinleştirmen lazım."
Hyunjin karşısındaki adamın dediklerini anlamamıştı. Alevleri mi? Hyunjin'in alevi mi vardı?
O sırada alevli irisleri yerde yanmış bir şekilde bayılan adama kaydı. O... O daha demin adama sadece dokunarak zarar vermişti. Bunu nasıl yapmıştı?
Hyunjin'in alev küreleri yavaş yavaş normale dönerken, saçlarındaki kırmızı tutamlar da solmaya başlamıştı.
Derin bir nefes çekti Minho ciğerlerine. Karşısında yeryüzü üzerindeki en büyük güce sahip ilk ve tek kişi vardı. Onun gücünün kullanışına şahit olmuştu. Bu durumda ne yapacaktı peki? Bu konuda araştırmalar yapan ve tek güvendiği arkadaşı Chan'ı mı aramalıydı?
Chan'ın babası psikologtu. Bu yüzden Chan, babasının kliniğini ziyaret ettiği sırada öğrendiği yöntemler ile Taşıyıcılara psikolojik destek veriyordu. Bir yandan da taşıyıcılar hakkında araştırmalar yapıyordu.
Minho gücünü ilk öğrendiği zaman bunun psikolojik yükü ona çok ağır gelmişti. Ne yapacağını bilememişti. O zamanlar henüz gücünü kontrol etmeyi bilmezken yanlışlıkla bir adama zarar vermişti. Bu durumda da Chan ile tanışmıştı. Chan ona bu dönemde oldukça destek olmuştu. Minho, Chan'In hakkını ödeyebileceğini düşünmüyordu. Zaten o dönemden sonra da çok yakın arkadaş olmuşlardı.
***
Hyunjin sakinleşmişti. Üçü birlikte bir banka oturmuştu ve ortamda gerginlik verici bir sessizlik vardı. Sessizliğe katlanamayan Hyunjin en sonunda aklındaki soruyu sormuştu.
"Neyim ben?"
"Tahminlerime göre Fuego'sun." diye onu yanıtladı Minho.
"Fuego mu? O da ne?"
"Ateş taşıyıcısı. Daha önce hiç görülmedi. Bu yüzden dünyadaki ilk Fuego sensin. Fuegoların bu nadirliği de onları diğer taşıyıcılara göre daha güçlü yapar. "
"Ne yani? Benim en yakın arkadaşım tarihteki ilk ateş taşıyıcısı ve taşıyıcıların da en güçlüsü mü?" diye bir kez daha sordu Jisung.
"Evet öyle." diyerek onu onayladı Minho.
Jisung birden banktan kalkıp bulunduğu yerde zıplamaya başladı. "İnanmıyorum! Ben- Ben Dünya'daki en güçlü insanın best friendy'im. Bununla gurur duymam lazım. Ay çok heyecanlı!"
Minho bu kadar gerici bir ortamdaki Jisung'un neşesine karşı gülümsemişti. Bir gün
Hyunjin ise aklında yüzlerce soru vardı ancak bunlardan en çok kafasına takılanı sormaya karar verdi. Karşısındaki adamın bu konuda oldukça bilgiye sahip olduğunu düşünüyordu.
"Ben tarihteki ilk Fuego isem bundan sonra benden başkarı da mı olacak yani."
Bu soru Minho'yu şaşırtmıştı. Açıkçası bu sorunun cevabını kendisi de merak ediyordu. İlk Fuego bulunduğu gibi ilk Aire de bulunmuştu. Bu durumda nesilleri devam etmez miydi? Yarın mutlaka Chan ve Hyunjin'i tanıştırmalıydı.
Chan bu konuda Hyunjin'e en çok yardım edebilecek ve sorularını cevaplayabilecek tek kişiydi.
"Açıkçası bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. İlerleyen zamanlarda bunu göreceğiz. Yarın bir arkadaşım ile seni tanıştırmayı düşünüyorum. Senin için en iyi yardımı o yapacaktır."
"Sizi derken beni de değil mi? Yani bensiz gitmezsiniz. Hem kitabı da bir an önce okumak istiyorum." diye atıldı Jisung.
Minho kıkırdadı. Jisung gerçekten fazla tatlıydı. Ona kıyabileceğini fazla düşünmüyordu. Gülümsemeye devam ederken kafasını olumlu anlamda salladı.
"Tabii. Sensiz olmaz zaten."
Herkese merhaba! Bunu çerez bölüm olarak düşünebilirsiniz. Kafamdakileri toplamakta hala zorlanıyorum. İlerleyen bölümlerde bol bol kaos yazmayı düşünüyorum.
Bu arada hala Felix ile Hyunjin'i karşılaştıracağımı bilmiyorum. Tanışmalarının zamanı geldi artık. 5. bölüm bitti ama Felix hala ortalarda yok.
Oy vermeyi unutmayınn
Bu arada gözünüzde daha iyi canlanması adına Çağla'nın çizimini buraya koyacağım.
Tarih: 01.07.2021
Kelime: 722Sağlıcakla kalın ♡︎
YOU ARE READING
nightmare | hyunlix
Fanfiction"Hyunjin'in aynada gözüken yansıması bulanıklaşmaya başladı. Karşısındaki yansımada başka bir beden belirmeye başladı. Yansımadaki kişinin bulunduğu yerde çok kuvvetli rüzgar esiyordu. Fırtına kopuyordu adeta... Karşısındaki kişinin sarı saçları bir...