Felix uçağından inmiş, bavulunu bekliyordu. Uzun bir zamandan sonra Kore'ye tekrar gelmenin verdiği heyecan vardı üzerinde.
Telefonunu uçak modundan çıkardı ve direkt bildirim düştü ekranına.
Chan Hyung
Havaalanının giriş kapısında bekliyorum LixieFelix
Tamam Hyung
Bavulumun gelmesini bekliyorum şuanda
Geldiği zaman yanına geleceğimChan Hyung
Tamam
(görüldü✔️)Sonunda gözüken bavulunu yanına çektikten sonra kolunu yukarı kaldırıp, bavulunu sürükleyerek çıkış kapısına doğru yürümeye başladı Felix.
Çıkış kapısında siyah bir hoodie ve siyah yırtık dar pantolon giyen hyungunu gördüğü zaman hızlı adımlarla yanına gitti. Çok yakın olmasalar bile Chan ona sıkıca sarılmış ve Felix de ona karşılık vermişti ki Felix zaten temas bağımlısı bir insandı. Sarılmak onu hiçbir zaman rahatsız hissettiremez, aksine onu çok mutlu ederdi.
Chan Felix'in bavulunu alıp arabasının bagajında koydu. İkisi de arabaya bindiler ve Chan, arabayı kendi evine doğru sürmeye başladı. Yolda Felix kulaklığını takıp kafasını cama yasladı.
Gücünü öğrendiği ilk zamanlar çokça dişünmüştü. Kendini Aire olduğuna ve gücü olduğuna inandırmaya çalışmıştı. Bu onun için çok, çok farklı bir şeydi. Şuanda eğitimli olmasa bile artık havayı kontrol edebilmeye başlamıştı. Odasındaki cisimleri havaya kaldırabiliyordu ancak indirebilmeyi henüz becermiş değildi. Her defasında sert bir şekilde indirmeye çalıştığı cisim yere çarpıyordu.
1 hafta önce ise Chan Hyung'u onu aramış ve isterse Kore'ye -kendisinin yanına- kendisini ve güçlerini eğitmek için gelebileceğini söylemişti.
Felix bu fikri duyar kabul etmişti. 1 hafta boyunca ailesini ikna etmeye çalışmış, ikna eder etmez ilk uçakla Kore'ye gelmişti. Beklemeye lüzum yoktu sonuçta.
***
Yaklaşık 2,5 saat geçen yolculuğun ardından sonunda Chan'ın evine varabilmişlerdi.
Felix düşünce havuzunda boğulurken belli bir yerden sonra kendini uykuya teslim etmişti. Şimdi de uyku mağduru gözleri ile 2 katlı villa tipi evi inceliyordu. Ev, tek kalan birisi için oldukça büyüktü. Chan'ın maddi durumunun yerinde olduğunu bindiği arabaya bakarak da anlamıştı zaten Felix.
Eve girildiği zaman koca bir salon karşılıyordu sizi. Koltuklar ve duvarlar bej rengindeydi. Diğer mobilyalara ise genel olarak siyah renk hakimdi.
Salonun sağ tarafında mutfak vardı. Mutfağın ortasında bir ada ve adanın üstünde çeşitli boyutlarda bir sürü tava vardı. Felix bu tavalar ile bir sürü güzel yemek ve tatlı yapabileceğini düşündü.
"Gel sana odanı göstereyim. Çok yorgun gözüküyorsun. Biraz dinlen daha sonra da evin diğer kısımlarını gösteririm sana." diyerek üst kata çıkan merdivenlere yöneldi Chan. Felix de onaylayan mırıltılar çıkartarak peşinden gitti.
Üst katta upuzun bir koridor vardı. Yerlerde siyah parkeler ve tavanda da aynalar bulunuyordu.
Uzun koridoru incelemesi bittikten sonra sadece 4 tane kapının olduğunu fark etti Felix. Bunlardan birisinin zaten tuvalet olduğunu düşünüyordu.
Koridorun sonundaki odaların önünde durdu Chan. Soldakinin kapısını açtı ve içeri girdi.
"Burası artık senin odan. Eskiden misafir odası olduğu için biraz sade. İstediğin gibi odayı değiştirebilir ve renklendirebilirsin. Karşıdaki oda da benim odam. Bir şey olduğu zaman çekinmeden gelebilirsin. Burası artık senin de evin ne de olsa."
Felix, hyungunun söyledikleri ile kocaman gülümsedi.
"Teşekkür ederim Hyung. Hem bana evini açtığın hem de bana oda verdiğin için."
"Rica ederim Lixie. Sen biraz dinlen daha sonra da yemek yeriz." diyerek Felix'in saçlarını karıştırdı ve gülümseyerek odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Felix kapanan kapı ile derin bir iç çekerek odayı inceledi. Odaya tamamen beyaz renk hakimdi. Bu görüntü Felix'e hastane odalarını anımsattı. Geniş bir çalışma masası yanında rastgele kitaplar ve dergiler yerleştirilmiş kitaplık vardı. Aynı zamanda odada bir giysi dolabı ve geniş bir yatak vardı.
Yatağının geniş olmasını görmek Felix'i mutlu etmişti. Dağınık uyumayı seven birisiydi. Hızla kendini yatağın üstüne attı ve bir süre tavanı izledi. Daha sonrasında ise kapanan gözkapakları ile kendini derin bir uykuya teslim etti Felix.
***
Boş bir sokağın ortasında öylece duruyordu. Sarı saçları birbirine girmiş, yüzünü örtüyordu. Etrafta şimdiye kadar gördüğü en şiddetli fırtına vardı. Adeta hortum kopuyordu. Her yer birbirine girmişti ama rüzgar ona biraz olsun zarar vermiyordu. Sanki onun bir parçasıymış gibi hissediyordu.
Etrafı incelemeye devam ederken sokağın sonundaki öylece duran ayna çarptı gözüne. Tüm o rüzgar ve karmaşanın içerisinde ışıl ışıl parıldıyordu. Oldukça dikkat çekiciydi..
Ağır adımlarla aynaya ilerledi. Aynanın karşısına geldiğinde ilk önce kendini gördü. Sarı saçları ve ışıldayan çilleri ile yine aynı kişiydi. Aynada kendini süzmeye devam ederken görüntüsü bulanıklaşmaya başladı. Karşıda sarı uzun saçları olan bir oğlan belirdi. Güzel, kemikli bir yüzü vardı. Gözlerinde normal gözbebekleri yerine alev küreleri vardı. O... O çok yakışıklı görünüyordu.
Kendi arkasında fırtına koparken onun arkasında yangın vardı. Alevler onun her yerini sarmalamıştı ama sanki ona zarar vermiyor gibiydi. Şaşırdı Felix. Son derece yakıcı gözüken alevler, nasıl oğlana zarar vermiyordu?
Bölüm yazmak nasıl bu kadar zor?
Kendinize iyi bakın♡︎
Tarih: 05.08.21
Kelime: 728
YOU ARE READING
nightmare | hyunlix
Fiksi Penggemar"Hyunjin'in aynada gözüken yansıması bulanıklaşmaya başladı. Karşısındaki yansımada başka bir beden belirmeye başladı. Yansımadaki kişinin bulunduğu yerde çok kuvvetli rüzgar esiyordu. Fırtına kopuyordu adeta... Karşısındaki kişinin sarı saçları bir...