I. Yaz

1.5K 130 200
                                    

❝ belki de bu tam anlamıyla bir aşk değildir ❞

Aslına bakarsanız Na Jaemin ile tanışmam oldukça sıradan ve belleğimde zaman zaman görünüp kaybolan türden bir andı. Mucizevi bir zaman dilimi değildi,  romantik komedilerdeki tatlı tesadüflerden değildi, bir kahramanlık yapıp Jaemin'in hayatını kurtarmamıştım veya Jaemin bir sakarlık sonucu bana çarpmamıştı. Zaten hikâyemiz de bu gibi aşk öğelerinden oldukça uzak.

Jaemin ile tanışmam 2013 yazına denk geliyordu. 28 Haziran 2013. Aslında tarihe günü gününe dikkat etmemiştim fakat sonradan, bazı şeyler önem kazanınca hafızamı yoklayıp o günün 28 Haziran olduğunu hatırladım. Cehennem gibi sıcak bir yaz günüydü ve ben yalnızca evdeki kanepenin üzerine, klimanın tam karşısına uzanmak istiyordum. Ancak Donghyuck o öğleden sonra kapımı çaldı, "Dondurma yemeye gidelim." dedi ve dakikalarca onlarla takılmam için ısrar etti. Ben de gittim. Kırmızı, yazlık şortum, terliklerim ve dağınık nemli saçlarımla Mark ve Donghyuck'un peşine takıldım. Renjun'u gelmesi için ikna edememişlerdi ve o zaman neden onları hiçbir zaman kıramayan biri olduğumu sorgulamıştım.

Dondurmalarımızla Donghyuck'un evinin önündeki kaldırımda yan yana oturuyorduk. Donghyuck ayaklarını yola doğru uzatmış, yıpranmış Converse ayakkabılarının bağcıklarını sağa sola sallıyordu ve çubuğa doğru akan dondurmasını yalıyordu. Mark ise tam karşımızda, yolun ortasında siyah kaykayıyla bir ileri bir geri gidiyor, henüz bu işte yeni olduğu için durmadan düşüyor ve Donghyuck buna her seferinde kahkahalarla gülüyordu. Mark ona sinirle söylenirken ben ellerimle kaldırıma desteklenerek oturuyor ve Mark'ı, bulutsuz gökyüzünü, tepemizde salınan söğüt ağacının dallarını ve sokağın karşısındaki evleri seyrediyordum. Tatlı şeylerden nefret ettiğim için dondurma yemezdim ve evet, Donghyuck buna rağmen beni dondurma yeme bahanesiyle çağırmıştı. Gözlük camlarım güneşin ışığıyla parlarken ve ensemde ufak ter birikintileri peyda olurken, kocaman bir nakliyat kamyonu sokağa girdi ve tam olarak oturduğumuz kaldırımın karşısındaki iki katlı koyu yeşil evin önünde durdu. Kamyonun hemen arkasından, turuncu, tek kapılı, küçücük bir araba ani bir frenle evin önünde, karşımızda durdu aynı şekilde. Sürücü koltuğundan kırmızı çerçeveli gözlükleri olan, sarıya boyalı saçları, uzun çiçekli elbisesi ve kaplumbağa şeklindeki sırt çantasıyla bir kadın indi. Kırmızı ruju âdeta güneşte parıldıyordu ve hızla nakliyat kamyonunun kapılarını açan adamlara bir şeyler söyledi.

Üçümüz de durmuş onları izliyorduk. Sonra yolcu koltuğu tarafındaki kapı açıldı, gördüğüm ilk şey siyah bir kafaydı. Ardından arabadan zıplayarak inen, ufak, hemen hemen bizim yaşlarımızdaki bir oğlan çocuğunun bedeni. Koşarak annesinin yanına geldi, durdu ve koca gözleriyle etrafı seyretti. Simsiyah saçları alnının üzerine bir kase kapatılmış gibi dümdüz kesilmişti, suratı ufak ama gözleri büyüktü, üzerine Sünger Bob baskılı bir tişört giymişti ve esmer, zayıf kolları tişörtünün altından bedeninden bağımsızmış gibi sarkıyordu. O yuvalarında durmadan dönen meraklı gözleri bize uğrar uğramaz aniden durdu, kocaman gülümsedi ve bize el salladı. Biz ise öylece bakmakla yetindik. Sadece durdum, oturuşumu bile değiştirmedim ve dümdüz suratımla ona baktım.

"Onu tanıyor musunuz?" dedi Mark.

"Hayır, görmüyor musun yeni taşınıyorlar belli ki." dedi Hyuck ve ben konuşmaya katılma gereği duymadım.

Yalnızca o sıska çocuğa bakıp geçtim, gözlerim üzerinde uzunca oyalanmadı. Seneler sonra o çocuğa asla bakıp geçemeyeceğimden, gözlerimin dünya üzerinde başka durak yokmuş gibi her zaman onda durup soluklanacağından habersizdim. Onun kalbimin ritmini yoldan çıkaracağından habersizdim. Oysa ki ilk karşılaştığımız o anda, yüzüne bakarken her zamanki düzenindeydi kalp atışlarım. Tik tak. Tik tak. Tıkırında bir saat. Jaemin'i beyaz bir ışığın içinde görmedim, dünya durmuş gibi hissetmedim, etrafta çiçekler ve böcekler yoktu. Her şey gayet düz ve basitti. Tıpkı Sarmaşık'ta yaşayan herkesin olağanüstü sıradan hayatı gibi. Fakat henüz hiçbirimiz, siz de, ben de, bilmiyoruz ki, Jaemin Sarmaşık'a, onun bütün sıradanlığına, basit ve renksiz olan her şeye son derece aykırıdır.

aşk çileği, nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin