II. Yaz ve III. Kış

720 105 132
                                    

❝kopan ipler ve cümleler ❞

"Beni kendinden kurtarma çabaların hüsrana uğrayacak."  Ortaokulun son yılında, 2014'te, John Green'in Aynı Yıldızın Altında isimli kitabında okumuştum bu cümleyi. Çünkü Jaemin o sıralar John Green kitapları okuyup duruyordu, elinin altında sürekli onlardan biri olurdu. Alaska'nın Peşinde'yi bitirdiğinde o kitaba ayırdığı üç sayfalık bir yazı yazdı defterine. İlk Aşk'ı bitirdiğinde çok etkilenmediğini söyledi. Kağıttan Kentler'i okurken ise öyle çok etkilenmişti ki, baş karakter olan kız gibi belirsiz bir yere kaçma planları yaptı bütün sene boyunca. İnternette hayalet kasabaları araştırıyor, haritayı açıp isim yazmayan noktaları işaretliyor, ortaokul mezuniyetine gitmeme gibi fikirler ortaya atıyordu. (Bunların hiçbirini hayata geçirmediği için oldukça memnunum.) Aynı Yıldızın Altında'yı okuduktan sonra ise, yeniden  gecenin bir yarısı pijamalarıyla kapıma dayandı. Ben yine annem uyanmasın diye sessiz olmaya çalışırken Jaemin'in gözünden akan yaşları geç fark etmiştim. Ağlıyordu, gözlerime bakınca boğazından kocaman bir hıçkırık söküldü. "Seni kaybetmek istemiyorum." dedi ve o tuhaf, pürüzlü ve son derece hüzünlü çıkan sesin ardından boynuma sarıldı bir anda. Onu itecek mücadeleye bile girişmedim. Bana kitap yüzünden ağladığını, çok etkilendiğini ve benim de okumam gerektiğini söyledi.

İşin doğrusu, hiçbir zaman aşk romanlarına veya filmlerine bayılan biri olmamıştım. Ben genellikle polisiye kitaplar okuyan, suç dosyalarını inceleyen dizi ve filmleri seven biriydim. Ancak Jaemin öyle çok ısrar etti ki, kabul etmekten başka seçeneğim yoktu. Ertesi gün büyük bir hevesle mavi kapaklı kitabı elime tutuşturduğunda isteksizliğimi gizlemeye bile çalışmadım. Fakat kitabı bir haftada bitirdim. O zaman için, 14 yaşındaki hâlim kitabı inanılmaz bulmadı. Ağlamadım, Jaemin gibi etkisine girmedim. Çünkü benim etkisine girdiğim şey bambaşkaydı. Jaemin'in kitapta altını çizdiği bu cümle, ("Beni kendinden kurtarma çabaların hüsrana uğrayacak.") hayatımın geri kalan kısmına bir işaret çakar gibiydi ve o cümleyi defterimin bir kenarına yazmıştım. Her zaman Jaemin'in neden bütün cümlelerin arasından o cümleyi  seçtiğini merak ettim ancak bunu ona hiç soramadım.

Özetle, kendimi Jaemin'den kurtarma çabalarım hüsrana uğradı. Hem de ne büyük hüsran, bir görseniz. Ancak şimdi bu büyük hüsran silsilesinin gerisine, henüz Jaemin'in evrenine yeni yeni girdiğim, onun ağlarına dolandığım ve her şeyine kapılıp sürüklendiğim ilk zamanlara gitmemiz gerekiyor izninizle.

2014, hepimizin ergenliğe girmiş ortaokullu çocuklar olduğu, ama ortaokulun son yılını okuduğu için de kendini bir o kadar büyük hissettiği bir seneydi. Vücudumuzdaki değişimleri bir kenara bırakırsak, sadece zihnimizdeki, hayal dünyamızdaki değişimler bile hayli büyük çaplıydı ve akışkandı.

O sene Donghyuck annesiyle en büyük kavgasını etmişti ve sebebi oldukça trajikti. Hyuck'un babası o henüz dokuz yaşındayken kanser yüzünden vefat etmişti ve Hyuck ile annesi Soohyeon Teyze o güne kadar birlikte yaşamıştı sarı renkli, verandalı ve ahşap kapılı evlerinde. Ancak bir gün Soohyeon Teyze bir adamla tanıştı, Sarmaşık'a turist olarak gelen ve çok sevdiği için buraya yerleşen, uzun saçlı, kirli sakallı ve komik bir adamla. Uzun bir süre sevgili oldular, sonra evlenmeye karar verdiler. Elbette beklenildiği gibi Donghyuck buna karşı çıktı, istemedi. Evden kaçıp bizim yanımıza geliyordu sürekli, bir gün bende olurdu, ertesi gün Mark'ta, Renjun'da, Jaemin'de... Soohyeon Teyze ise onu dönmesi için gözyaşı dökerek ikna etmeye çalışırdı. Günler bu şekilde geçerken annesi ne yaptı etti, Donghyuck'u razı gelmesi için ikna etti. Etti etmesine ama asıl fırtına bundan sonra koptu. Younghoon ismindeki o adam düğünden hemen önce aniden ortadan kayboldu ve kayıplara karıştı.

Adam, Soohyeon Teyze'yi dolandırmıştı. Yıllar boyunca geçimlerini sağladığı küçük kuaför salonundan kazandığı ne kadar parası, birikimi varsa hepsini kaşla göz arasında alıp bir geceyarısı Sarmaşık'tan toz olmuştu. Sonrası kavga gürültü elbette. Donghyuck o adama güvendiği için annesini suçladı, Soohyeon Teyze zaten mahvolmuş bir hâldeydi, yetmezmiş gibi Sarmaşık'taki herkesin dilinde bu olay vardı ve dedikodu kulaktan kulağa yayılıyordu. Bu talihsiz olay sebebiyle Donghyuck'un annesiyle arası büyük ölçüde açılmıştı ve yaşananların etkisiyle Donghyuck daha hırçın, daha ölçüsüz birine dönüşmüştü.

aşk çileği, nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin