❝tabakta eriyen dondurma❞
Unutulmaktan korkuyorum. Depremden, yılandan ve fazla yüksek yerlerden korkuyorum. Bir belgeseldeki görüntüleri izlediğimden beri atom bombasından korkuyorum. Annemin eşcinsel olduğumu öğrenmesinden, tarih öğretmeninin aniden sözlü yapmasından ve beni tahtaya kaldırmasından korkuyorum. Fakat en çok, bir sabah uyandığımda gece yanımda olan Jaemin'in ortada olmamasından korkuyorum. Ama korktuğum şeyler hep başıma gelir.
Mağaranın içinde uyandığımda Jaemin yoktu. Sanki gece hiç olmamış, hiç bana sarılarak uykuya dalmamış gibi yoktu. Korktum ve etrafa bakındım. Belki de her şey bir hayaldi, diye düşündüm ve daha çok korktum. Dışarıya çıktım, sahile ve kayalıklara baktım. Kıyıya birkaç insan doluşmuştu şimdiden fakat hiçbiri Jaemin değildi.
Üstüm başım toz içindeydi ve beynime saplanıp kalan delicesine bir ağrı vardı. Birden ağlamaklı hissettim ama tam bu sırada cebimdeki telefonum titredi. Telefonu aldım ve saatin henüz çok erken olduğunu, sonra da Jaemin'in attığı mesajı gördüm. Annem sabahın köründe eve dönmüş. Acilen gitmem gerekti, üzgünüm, aynen böyle yazmıştı.
Derin bir nefes aldım. Dakikalar içinde kendime bir sürü berbat ve can yakıcı senaryolar kurmuş ve hepsine hazırlanmıştım. Hayır, tam olarak hazırlanmamıştım. Kötü olabilme ihtimali olan hiçbir şeye hazırlanılmaz.
Pişman olup olabildiğince hızlı bir şekilde kaçmış mıydı? Aniden benden nefret etmeye mi başlamıştı? Söylediği ve yaptığı şeyleri hatırlamıyor olabilir miydi? Hayır, dedim kendi kendime. Hayır, sadece annesi geldiği için gitmek zorunda kaldı.
Sersem bir vaziyette eve yürüdüm. Güneş Sarmaşık'ın üstüne doğmuş olsa da gece boyu toprak zeminde uyumanın ve sahil rüzgârının vücuduma bıraktığı soğukluk devam ediyordu. Berbat görünüyor olmalıydım fakat sorun yok, diye düşünüyordum. Sorun yok, Jeno. Sorun yok. Harika öpüştünüz.
Eve vardım ve sessizce içeri girmeden önce üstüme çeki düzen verdim. Kimseye görünmek ve açıklama yapmak istemiyordum. Anahtarı çevirip girdiğimde ortalık sessizdi. Annem çoktan gitmiş olmalıydı ama tatil günü olduğu için babam evdeydi. Üst kattaki odama çıkmadan önce babamın horultularını duydum.
Odama girdiğimde üzerimdeki kirli kıyafetlerden kurtulmadan önce Jaemin'e bir cevap yazma konusunda kararsızlığa düştüm. Tamam, yazabilirdim fakat fazla soğuk bir hava vardı. Beni neden uyandırmadın, yazacaktım ama ondan da vazgeçtim. Sanki önemli olan tek mesele beni uyandırmamasıymış gibi. Bu yüzden hiçbir şey yazmadım çünkü gerçekten ne yazacağımı ve ne yazmam gerektiğini bilmiyordum. Dün gece öpüştüğünüz ve delicesine âşık olduğunuz birine sabahın köründe ne yazabilirdiniz ki?
Kıyafetlerimi çıkarıp sadece pijama altımla yatağa girdim ve biraz ısınmayı bekledim. Sahiden üşümüştüm. Jaemin ile beraber uyansaydım da bu kadar üşümüş olur muydum?
Uyumak istiyordum ve güneş odama girmesin diye perdelerimi sonuna kadar kapatmıştım ancak uykunun bir milimi dahi gözüme uğramıyordu. Dün gece neler olduğunu ve dahası asıl bundan sonra neler olacağını düşünüp duruyordum. Jaemin'in söylediği her şey zihnimde dönüp duruyor ve mideme bir sancı ve kalbime bir ferahlık veriyordu aynı zamanda. Karmaşanın ortasında kendimi dalgalara bırakmıştım. Onu hemen görmek istiyordum ama ne yapacağımı da bilmiyordum. Ne düşünüyordu? Ne hissediyordu? Hepsini ondan duymaya ihtiyacım vardı. Sarhoş hâliyle değil, aklı başında hâliyle.
Bir yandan çekinceler kuşatmıştı etrafımı. Karşıma geçip her şeyin aptalca bir hata olduğunu söylemesinden iliklerime kadar korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşk çileği, nomin
Fanfiction"Aşk çileği sayesinde istediğin kişiyi kendine âşık edebilirsin. Bir tür dilek aracı gibi düşün. Olay çok basit: Bir çileği ortadan tam ikiye keseceksin. Yarımlardan birisini bir kaşık toz şeker ile beraber yedikten sonra diğer yarımı da sana âşık o...