***
"Jongin, anladın değil mi?"
Bana attığı bakışla önüme döndüm ve kamerayı açtım. Eğer bir kere daha sorma cesareti gösterseydim sinirleneceğini biliyordum. Bana kıyamasa bile sinirlenince ona yaklaşmamı yasaklıyordu ve bilirsiniz, yakın arkadaşlar arasında bu ciddi bir meseleye dönüşebilir.
"Jon-"
"Kyungsoo, sen o garip hareketleri yaparken sadece olduğum yerde duracağım ve gülmeden seni izleyeceğim. Ne kadar anlamamış olabilirim ki?"
Sabırsız çıkan sesine karşı kaşlarımı çattım ve ona doğru döndüm.
"Başka bir şey diyecektim ama ben."
Derin bir nefes aldı ve ellerini yanaklarıma koyup yavaşça sıktı. Büzülü dudaklarım ve çatık kaşlarımla çirkin bir balığa benzememi umursuyor gibi değildi.
"Özür dilerim güzelim, söyle."
"Unuttum." Unutmamıştım ama söylemeye de niyetim yoktu. Bunu bildiği için olsa gerek, sadece burnumun ucunu öptü ve geri çekildi.
Arkadaşlığımız üniversite son sınıftan beri devam ediyordu. Hatırladığım en eski arkadaşlarımdan biri değildi Jongin. Yine de en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Yixing'i kendimi bildim bileli tanıyordum ve en yakın arkadaşım diyebileceğim kişi hiç şüphesiz oydu.
Sevgilisini de alıp Çin'e gittiğinden beridir onu fazlasıyla özlüyordum, bu yüzden en kısa zamanda onu darlamam gerektiğini aklıma not ettim.
Jongin Yixing'den pek hoşlanmazdı, nedenini ise hala öğrenememiştim. Kimyamız tutmuyor gibi saçma şeyler söyleyerek beni geçiştiriyordu, bu konuyu açtığım zamanlarda. Buna rağmen Yixing'in sevgilisi Sehun, Jongin'in çokça değer verdiği biriydi.
"Tamam, küsme. Şu videoyu çekelim de bir şeyler yiyelim. Gerçekten çok acıktım ve biraz daha aç kalırsam seni bile yiyebilirim."
Jongin'in aç haline tahammül edebilen tek kişi annesiydi, abartmıyorum. Her saniye söylenmesi, ufacık şeyleri büyütmesi, anlamsız şeylere sinirlenmesi ve o anda yemek yemezse ölecekmiş gibi davranması... Normal bir insanın ona tahammül etmesi çok zordu. Eğer evime geldiğinde karnı açsa ve hazırda bir şey yoksa onu odama kilitliyordum ve kulaklığımı takıp yemekler hazır olana kadar o yokmuş gibi davranıyordum.
Başka bir çözüm bulamamıştım hala.
Hatta çok net hatırlıyorum ki beraber uyuduğumuz gecelerin birinde aniden uyanmış ve beni de uyandırmıştı. Geri uyuyamadığım için onu dinlemek zorunda kalırken söylediği pizza gelene kadar konuşmaması için elimi ağzına kapatmak zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Ağzı kapalı olduğu halde konuşabilme gibi bir yeteneğinin olduğunu fark etmiştik o gece.
"İstiyorsan yedikten sonra halledelim."
"Sonra da hava karardığı için beni suçla, değil mi? Senin azarını işitmek için yeteri kadar sabrım olduğunu sanmıyorum, Do Kyungsoo. Elini çabuk tutsan iyi edersin."
Jongin'in aç hali ile yarışacak bir şey varsa o da hiç şüphesiz benim azarımdı. Sinirlendiğim zamanlarda içimden sıkıcı bir ebeveyn çıkıyordu ve bağırarak söylenirken temizlik yapıyordum. Yanımda kim varsa onu suçluyordum bir de. Elimde olan bir şey değildi, yemin ederim.
Jongin her ne kadar azar işitmek istemediğini söylese de bu huyuma bayılıyordu. Ben de onun bir psikopat olduğunu düşünüyordum.
Beni sık sık bilerek sinirlendiriyor ve sinirimin geçmemesi için elinden geleni yapıyordu. Ufak bir örnek vermem gerekirse.. Evi süpürürken ayaklarını kaldırmıyordu, süpürgeyi ayaklarına vursam da sadece gülüyordu ve beni çileden çıkarıyordu. Ya da bulaşık yıkarken arkama geçiyor ve beni gıdıklamaya çalışıyordu. Onu azarlamamdan garip bir zevk alıyordu.