Uyandığımda Jongin dudakları hala üstümdeydi. Gece boyu beni bebek gibi dizlerinin üstünde taşırken yüzüm, boynum, omuzlarım ve kollarımda öpülmedik yer bırakmamıştı ve uykumun geldiğini söylediğimde de dudaklarını rahat uyuyabilmem için sadece saçlarımda gezdirmeye başlamıştı.
Hayatımda uyuduğum en huzurlu uykulardan biriydi. Gözlerimi açtığımda beni gülümseyerek karşılayan yüzü yorgun görünmüyordu. Benden sonra onun da uyuduğunu düşünmek istesem de o kadar az uyuyup benden önce uyanması imkansızın ötesindeydi.
"Günaydın." Gülümseyerek söyledikten sonra kısa süreliğine ara verdiği öpme işine geri dönmüştü.
Ayılamamıştım bile... Ama Jongin bunu umursamıyordu elbette. Burnunu tenime sürte sürte boynumu öpmeye başlamıştı bu sefer de.
Kollarımı zorlukla kaldırıp boynuna sardıktan sonra uzaklaşmasına izin vermediği bedenlerimizin arasındaki son boşluğu da ben kapattım ve gözlerimi kapatıp homurdandım.
"Uyumak mı istiyorsun?" Sorusunu başımı sallayarak onayladıktan sonra başımı yastığa bastırdım. Ne kadar iyi uyursam uyuyayım hala uykum vardı ve bunun sorumlusu Jongin'den başkası değildi.
***
İkinci kez uyandığımda gözüme direkt olarak giren güneş ışığı yüzünden gözlerimi açmadan sarıldığım bedenin göğsüne sakladım yüzümü. Derin bir nefes aldığımda aldığım kokunun Jongin'inkiyle alakasının olmadığını fark edince kaşlarım çatılırken gözlerimi açtım ve yanımdaki bedeni süzdüm.
Rüya mı görüyordum? Öyle olmalıydı..
"Uyanabildin mi sonunda?"
Rüya değildi. Rüya görmüyordum ve yanımda uzanan kişi de Yixing'ten başkası değildi.
Hayatımın en hızlı ayılma anını yaşarken Yixing'in üzerine atladım ve canını acıtıp acıtmamayı umursamadan ona sıkıca sarıldım. Dün akşamdan itibaren hayatımdaki son şansları da kullandığımı düşünüyordum.
"Şşt, ağlama bebeğim."
Yixing söyleyene kadar bunun farkında bile değildim. Farkına varmış olmam da herhangi bir şeyi değiştirmezdi zaten. Omuz silktim ve ona sıkıca sarılmaya devam ettim. Son iki ay içinde onu o kadar çok özlemiştim ki...
Ne ara daha da güçlendiğini anlamasam da beni hiç zorlanmadan kucaklayıp odadan çıktığında aklıma Sehun'u görecek olmam geldiği için ağlamam şiddetlenmişti. Bana haber vermeleri gerekirdi. Böylece kendimi buna hazırlar ve biraz daha az ağlardım.
"Uyandı mı?"
Sehun'un sesini duyduğumda salona girdiğimizi anlayıp burnumu çekerek Yixing'ten biraz uzaklaştım ve etrafıma bakındım.
Yixing beni bıraktıktan sonra dört çift göz bebekleri ilk adımlarını atıyormuş gibi beni izlemeye başlamıştı. Chanyeol de buradaydı ve anladığım kadarıyla Jongin onu henüz dövmemişti.
Sehun ayağa kalktığında ona doğru birkaç adım attım ve kollarımı beline dolarken yüzümü göğsüne gömdüm.
"Çok sarıldınız, ayrılın."
Chanyeol'ün kalın sesini duyduğumda ona cevap verme işini tamamıyla Sehun'a bıraktım ve ona sıkıca sarılmaya devam ettim. Şu an dördü birden kavga etse yine de keyfim kaçmazdı. Yixing ve Sehun'u oldukça uzun bir zaman sonra ilk defa görüyordum, Jongin'le aramızda bir şeyler yaşanmıştı ve Chanyeol sonunda Baekhyun'la -benden başkasıyla- mutluydu.
Sehun geri çekilip saçlarımı karıştırdığında hala dolu olan gözlerime rağmen gülümsedim ve Yixing'le onun arasına oturdum. Her zaman yaptığımız gibi Sehun dizime yatarken ben de Yixing'in omzuna yaslandım ve Sehun'un saçlarını okşamaya başladım. Böyle durmayı çok özlemiştim..