Bölüm 10

176 21 8
                                    

"Konuşmamız gerekiyor."

Elimdeki bardağı bırakıp tamamen ona döndüm. "Diğerleri gittiğinde konuşuruz."

"Hepsi gitti."

Hepsi? Hangi ara toplanıp gitmişlerdi ki? Pekala, artık kaçmak için herhangi bir bahanem de kalmamıştı.

"Yanağın acıyor mu?"

Hafifçe gülümsedi ve bana doğru birkaç adım attı. Bu da tam anlamıyla önüme geçmesine sebep olmuştu. Uzun bacakları ve büyük adımları. Aklından geçirdiği şeyleri görmek istiyordum, en azından bana bir kısmını göstermesini istiyordum daha doğrusu.

"Acıyorsa öpecek misin?"

"Jongin..." Çıkarcı pislik.

"Öpeceksen acıyor, öpmeyeceksen de sorun değil. Ama Kyungsoo, konuşmamız gereken konu da bu değil."

Bilmiyor muyum sanıyor? Yoksa beni zorlamaya mı çalışıyor?

Elini uzattığında tereddüt etsem de tuttum ve beni odama götürmesine izin verdim. Odam diyorum ama burada en son ne zaman yalnız uyuduğumu bile bilmiyordum.

Dolabımdan uzun kollu çizgili bir tişört çıkarttığında ne yaptığını bilmesem de yine izin verdim ona. Üzerimdeki tişörtü çıkarıp bir diğerini giydirmesine de ses etmedim.

"Bu gece hava serin olacak, üşürsün." Doğru, havanın biraz soğuması bile üşütebiliyordu beni.

Beni ince örtünün içine yerleştirip üzerimi örttüğünde yanıma gelmesi için ona yalvarabilirdim bile. Gitmesini istemiyordum. Işıkları kapatıp yanıma döndüğünde bariz bir şekilde rahatlamış hissediyordum. Yanıma uzanıp kolunu belime sardı ve dudaklarını belli belirsiz şakağıma bastırdı.

"Seni ilk gördüğümde Yixing'den kaçıyordun. 21 yaşında olamayacak kadar minik duruyordun ve kampüsün bahçesinde koşturman seni daha da küçük gösteriyordu. Çok tatlıydın ve derse geç kalmış olmama rağmen orada durup seni izledim. Saçların açık kahveydi o zaman, daha uzundu bir de.. Koşturmaktan saçların dağılmıştı ve nefes nefeseydin. Sonra denk geldiğimiz her yerde seni izledim. Bahçedeki banklardan bazıları yüksekti ve onlara oturduğunda ayakların yere değmiyordu. Sürekli Chanyeol'ün hırkalarını giyip onların içinde kayboluyordun ve hırkaların kollarını katlamana rağmen ellerin gözükmüyordu.

Dönem sonuna kadar seni izledim. Her hareketin şımarık çocukları andırsa da bu bana rahatsız edici gelmiyordu, ilgi meraklısı olduğunu da düşünmedim hiç. Aksine en çok arkadaşlarına şımarıklık yaptığın anları seviyordum. Ara tatil zamanı seni görmeden nasıl dayanacağımı bilmiyordum ve o dört haftayı nasıl geçirdiğimi hala hatırlamıyorum.

Son dönem kampüsün bahçesindeki kedileri severken yanına gelmiştim deli cesaretiyle ama... Kyungsoo, kediler her miyavladığında onlara geri miyavlıyordun ve birbirinizi anladığınızı düşünmüştüm. Gerçekten bebek gibiydin o an. Sonra yağmur başlamıştı ve ben kedileri kurtarmana yardım etme bahanesiyle yanına gelip seninle tanışmıştım. Kediler ıslanmasın diye onları tek tek kucağıma doldurup üstlerini örttüğünde ne dersen onu yaptım ve kafeteryaya girdiğimizde onları benden alıp sevmeye devam etmeni izledim.

Saçma bir tanışma anı olsa da yağmurun sesi kalbimin gürültüsünü bastırmasaydı anlayacaktın.

Yakınlaştığımızda beni diğer arkadaşlarından ayırmadığın için mutluydum. Bana da şımarıklık yapıyordun, benden de ilgi istiyordun ve benim kıyafetlerimi de çalıyordun. Çünkü seni yanlış anlayacağımı düşünmüyordun. Sana o gözle bakma ihtimalim dahi gelmiyordu aklına. Ben de rahattım bu yüzden. Yakın arkadaşlığımıza sığınarak defalarca sarıldım sana, sayamayacağım kadar çok kez birlikte uyuduk ve beklediğim her şeyi yaptık seninle.

They Might KissHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin