"Sehun, Yixing'i de alıp buraya gel artık.. Çok özledim sizi."
'Beyefendi burada çok mutlu, gece uyumadan önce senin için ağlıyor ama onun dışında gayet rahat.'
"Bırak o salağı orada, sen gel."
'Az kaldı zaten, kaçacağım yanınıza.'
"Lütfen kaç. Jongin ve Chanyeol bu aralar daha sık tartışır oldu. Tek başıma ayıramıyorum."
'Bir şey diyeyim mi? İkisini de eğitmen gerek, yavru köpek gibi. Tartıştıklarında ceza, anlaştıklarında da ödül maması vermen lazım.'
Sehun'un dediği şeye sesli bir kahkaha attığımda o da bana katılmıştı. Haklı olduğunu ikimiz de biliyorduk çünkü.
"Siz de burada olsaydınız daha kolay eğitebilirdim köpeciklerimi."
'Söz veriyorum, Yixing'i ikna etmeye çalışacağım. İkna olana kadar sen idare etmek zorundasın ama. Ters bir şey olursa benimle tehdit edebilirsin, arkandayım.'
Ekrana doğru birkaç öpücük attıktan sonra telefonu kapattım ve gülümsemeyi bıraktım. Sehun'u yalnızca iki yıldır tanısam da en az Yixing kadar seviyordum onu. Arkadaş grubumuzdaki -ne kadar grup denirse- en mantıklı insan oydu.
Sehun varken kimse birbirine sataşmaya cesaret edemezdi. Tek bakışıyla susturuyordu bizimkileri, evet Chanyeol'ü bile. Yanlış anlaşılmasın, korkunç falan değildi veyahut şiddete yatkın bir tarafı yoktu. Şimdiye kadar kimseye el kaldırmamıştır hatta. Yalnızca... Aurası baskılayıcıydı. Sadece sus demesi susmanız için yeterli olabilirdi.
Onun haricinde, Sehun aslında benim küçük bebeğim gibiydi. Sık sık omzuma ya da dizime yatar, saçlarını sevmemi rica ederdi. Ona ilgi göstermediğimde dudak büzerdi, tek uyuyamazdı. Çift kişilikli ruh hastasının tekiydi.
"JONGIN!"
Tam şu anda arkadaşlarımı özlediğim için depresif bir havaya bürünecek gibiydim ve bu olmasını istediğim son şeyden bile uzaktı.
Bilin bakalım evimde kim var?
Doğru, Jongin.
Bu yüzden onunla uğraşma gibi bir zorunluluk hissediyorum içten içe. Ona seslenişimden en fazla bir dakika sonra yanıma geldi ve sadece bana baktı.
Hiçbir seslenişime cevap vermiyordu, sadece yanıma geliyordu. Yahu belki bir şey soracağım? Umurunda değildi, her seferinde aynısını yapıyordu. Duyup duymadığını bile bilmiyordum ki ikinciye sesleneyim.
"Canım sıkılıyor ve az önce Sehun'la konuştum."
Kollarını göğsünde birleştirip bana doğru yürüdü ve yanağımı öptükten hemen sonra yanımdaki tekli koltuğa oturdu. "Biliyorum, gülüşünü duydum."
"Belki yavru kedi videosuna güldüm?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğumda omuz silkti gayet rahat bir tavırla.
"Normal gülüşün ve Sehun'a gülüşün arasında fark var. Ne bana ne de Yixing'e ona güldüğün gibi gülmüyorsun. Puşt herif.. Çok fazla etkiliyor seni."
Şaka yapıp yapmadığını anlayamıyordum çünkü Jongin'in yüz ifadesi her zamanki gibi sabitti. Sehun'a farklı falan gülmüyordum, hepsini eşit seviyordum çünkü.
"Dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır güzelim, Sehun senin için çok farklı ve sen hariç herkes bunun farkında. Yixing olmasaydı ona aşık olduğunu dahi düşünebilirdim."
Kaşlarım isteğimden bağımsız bir şekilde çatılırken oturduğum tekli koltuktan kalktım ve Jongin'in önüne geçip elini tuttum. Ne yapacağımı bilse de ses çıkarmamış, aksine izin vermişti.