7!!-Orange
bölümün adının ciddiyetliğinin içeriğiyle alakası olmaması saçmalığı saygılar...Yorum.ATIN.
7. Bölüm:Ruhun kayıp parçası
言霊
Çok ama çok yüksek bir ihtimalle hayatımın hiçbir döneminde mutlu olmamıştım ya da mutlu olduğumu zannetmiştim.Mesela annem ve babamın doğum günü hediyem için pembe bir bisiklet aldığında sanki dünyalar benim olmuştu.Sürekli o bisikleti kullanmıştım fakat kısa bir süre sonunda bisikleti balkonda tek başına terketmiştim.Bir şeylerden çok kolay sıkılan bir tip olduğumu düşünüyordum ki edindiğim arkadaşlıklardan hiç sıkılmadığımı farkedince asıl nedenin aslında bu olmadığını gördüm.
Çünkü yapbozdaki bir parça eksikti ve tüm resmi görmemi engelliyordu.
Sanki ruhsal olarak eksiktim.Bir parçam kayıp gibiydi ve sürekli bu yüzden bir arayış içindeydim.Bu ülkeye zaten asıl gelmemin sebebi de buydu.Değişiklik ve arayış.Annemler başta engel olmaya çalışmıştılar ki bu doğaldı.Tek çocuk bendim.Onlar da belki bu yüzden fazlasıyla sosyal olup sürekli bir keşifte olmamı buna bağlamıştılar.
Ve işte okulun içinde gezinirken duyduğum piyano sesini dinlemem ve çalan kişiyi gördüğüm andan beri aradığım bu işte diye düşünmüştüm.Bir his oluşmuştu içimde.Çalan kişinin kim olduğunu bilmiyordum bile kapının ardında dinlemiştim sadece.Bir kızı böylesine sevebileceğim aklımın ucundan geçmemişti.Bu işleri daha da zora sokuyordu ya zaten...
Kim Dahyun'u piyano çalışını duymadan önce de tanıyordum fakat dikkat etmemiştim.Çünkü başlangıç olarak hayatımı daha kolay geçirmem ve yalnız olmamam için kendimi arkadaş bulmaya programlamıştım.
Piyano'nun o sesinin etkisi büyüktü belki ama içime doğan his asıl nedeniydi diretmemin.Ya da belki de You Lie In April izlediğim için anlık bir yanılgıya düşmüştüm.Belki de Dahyun çocukken bir süre binip sonra sıkıldığım pembe bisikletimden farksız olmayacaktı.Yine de merak ediyordum ve hislerimi dinlemeye çok yönelimli olduğumdan inatçılık yapıyordum.
Yolun sonunda birinin incinebileceği pek aklıma yatmıyor ve bunu kabullenemiyordum.Dahyun'u biraz araştırdıktan sonra ondan asla sıkılmayacağımı anlamıştım çünkü o ince düşünürdü...Eğlenceliydi.Yani ondan kim sıkılır ki ?
"Aaaaah sıkıldım !" Jacksoo'nun yüksek sesiyle düşünce alemimden kopmuş gerçekliğe dönmüştüm.
"Biraz daha ceketime baksaydın ona aşık olduğunu düşünecektim." Dediğinde gözlerimi kıstım.
"Hey çoktan birine aşığım zaten ?!" Aşk kelimesi duygularım için çok basite indirgenen bir kelimeydi...Yine de bunu Jacksoo'ya söylemedim.
"Tabii doğru elsa çakmasından bahsediyorsun." Jacksoo'nun son günlerde Dahyun'a bulduğu yeni lakap göz devirmemi sağlarken nefesimi verdim.
"Yalan mı ? Kabullen artık Elsa çakması o kız." Dahyun'un saçlarının maviden platin sarısına dönmesi şok etkisi yapmıştı ki Jacksoo her Elsa dediğinde ilk gördüğüm anki duygularımı tekrar hissediyordum.
Yeşil çayımı yudumlarken salak arkadaşıma cevap verme gereği hissetmedim.Fakat yeşil çayı yudumlarken gözlerimi kapıdan tarafı çevirmem çok büyük bir hataydı işte...
"Tanrım ! Sanake çayı üstüme tükürdün resmen !" Jacksoo yüzünü peçeteyle temizlerken genzime kaçan sıvı yüzünden öksürük krizine girdim.Ciddi bir öksürük kriziydi ki gürültülü öksürmem ve Jacksoo'nun yüksek sesle şikayetlenmelerinden dolayı daha yeni kafeye giren Dahyun ve arkadaşlarının gözleri bizi bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kotodama | Saida
Fanfic"Japoncada kotodama diye bir söz vardır; kelimelere can veren ruh anlamına gelir.Bilmem farkında mısın sen de bana can veren ruh oldun." "Ne ? Sen ne saçmalıyorsun ?" 言霊