Medya: Leyla'nın elbisesi🤤Bir ayda bir bölüm mü? Bu ne lan! Dediğinizi duyar gibiyim ama inanın düzenli bölüm atmayı tutturamıyorum.. Neyse bölüme geçelim ama oy ve yorum yapın lütfen❤
"Gitmiyoruz dedim anne, zorlama!"
Ağabeyim odasında volta atarken sinirle söyleniyordu, muhtemelen sinirle kumral dalgalı saçlarını çekiştiriyor ve kirli sakallı sivri çenesini sıvazlıyordu. Belki de haklıydı, geçmiş de kötü şeyler yaşadığı biriyle ne yüz yüze gelmek istiyor, ne de aynı masada yemek yemeyi kabullenebiliyordu.
Bu aralarında ki yaşananlar aile dostluğuna zarar vermese de ki verseydi, büyük hüzün yaşanırdı. Çünkü babalarımız askerlik arkadaşıydı ve bu eşlere de yansımıştı. Dostular ve bu o güne kadar ağabeylerim içinde geçerliydi lakin kara bir buhran vardı aralarında, çözseler belki de eskisinden daha iyi olacaktı diye umuyordum ben. Ama ummak ile kalırdım çünkü olayı bilmiyordum. Dostluklar ince bir ipe asılıydı, o ipe düğüm atmak da o ipi inceltmek de senin elindeydi. Güzel dostluklar da bir gün bitmeye mahkumdu. Onların durumu kısaca buydu, ama anlaşılan bu bir süre böyle devam edecekti.
Bu sırada odamı bininci kez daha incelemeye başladım, kavgalardan nefret ediyordum.
"Bak oğlum, aranızda ne olursa olsun aile dostluğumuz için bu yemeğe gidilecek, ne istiyorsun Allah'ını seversen? Hepimiz zaten çok üzülüyoruz, çocuk beş yıldır burada değildi zaten ne olursun kırmasan ananı, şu kadarcık da mı hatırım yok." Annem acındırma tekniğine geçmişti anlaşılan.
Ağabeyim sinirini belli edecek şekilde bir of çekti. "Sadece ama sadece yemek bitimine kadar kalırım o da senin hatırına, benden daha fazla bir şey bekleme anne!" ikna olmuşa benzemeyen bir ses ile bunları söylüyordu. Tek kelimesine bakar kalkıp gitmem diyordu imayla.
Annem gülen bir ses ile "Tamam olurrr," dedi ve abimin odasından çıktığını belli eden ayak sesleri ile odama yöneldi. Yatağıma fazlasıyla yayılmış bir şekilde onun odama şafak operasyonu yapmasını beklerken odamın kapısı hızla açıldı, neydi bu annelerin odaya dalma sevdası? Tavanda ki bakışlarımı kapıya çevirdim ve bir of çektim başıma ne geleceğini bilircesine.
"Ayı gibi yayıl kızım sen, kalkıp Gül teyzeme yardıma gideyim yok, kadın bizi davet etmiş o kadar bir işin ucundan tutsan ne olur ki kızsın sen, az kendine gel, Sevda teyzenlerin işi olmasa onlar da gelse Nil, Gül teyzene hiçbir işi bırakmazdı, az onu gibi olsan ne olur, ah ah Nil nişanlı olmayacaktı var ya kesin ya Ali Tuğra ya da Doruk oğluşuma alırdım. Hiç sevmiyorum bu huyunu, acaba seni kim alacak!" sinirle söyleniyordu. Tekrar bir of çektim. Başımı yastıktan kaldırarak
"O zaman alsaydın anne, ben mi dedim alma diye? Hazırlanıp giderim rahat ol, el alem de dedikodumu döndürmez," gülerek ona baktım tekrardan konuştum. "a unutuyordum sen seversin beni kötüleyip el alem dediğin insanların kızını övmeyi" yataktan kalkarken yüzüne bakmadım, kapının orada dikilirken dolabımın önüne geldim. O sırada "Çıkmayacak mısın üzerimi giyineceğim?" dedim
"Sana bir haller oldu, bu ne laubalilik annenim senin düzgün konuş, çabuk giyin" diyerek kapımı sertçe kapatıp çıktı. Oflayarak dolaba baktım, tabii ki annemin dediklerini takmamaya alışmıştım. Bunları boşverip ne giyineceğime bakındım. Ağustos akşamları hava ılık olurdu, kot giymeyi eledim sürekli kot giymekten sıkılmıştım. Dolabımı biraz karıştırdım siyah üstünde papatya desenli, v şeklindeki göğüs kısmının ortasından bağlanmış dizin biraz üstünde olan elbisemi tercih etmeye karar verdim. Ardından rimel sürdüm ve gül kurusu bir ruj sürdüm. Aynaya baktım ve evet olmuştum. Harika, tam annemin istediği gibi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurum Çiçeği.
General Fiction"Zihnimin en büyük ihtilali o, yüreğimde ki uçurumda bile can bulmuş bir çiçek." Acıyla sigarasından bir duman daha çekti ve uçurum kenarında ki o ulaşılmaz çiçeğe baktı. Yüzünde belirsiz bir tebessüm yer edindiyse de hemen sildi tebessümü. "O beni...