Güzel Günler Geliyor 11

3 0 0
                                    

 Carrie, kızının çığlını duymasıyla bahçeye indiğinde jade'in yerde yattığını gördü. Yanına koştuğunda, kızının üstü kanla kaplıydı. ''Anne... o köpek bana saldırdı, ne yapacağımı bilemedim.'' diyerek ağlayan jade, sağ elini havaya kaldırmaya çalıştığında acıyla daha yüksek bir sesle çığlık attı. Eli neredeyse parçalanmıştı. Carrie, etrafa bakındığında köpeğin etrafta olmadığını anlayıp, jade'i hızlıca kaldırmaya çalıştı. ''Jade, hastaneye gidip eline baktırmalıyız. Çabuk ol, kan kaybediyorsun.'' diyerek üstünde ki ince hırkayı çıkararak kızının yaralı eline bağladı. Jade, ayağa kalkıp, dengesini sağlamaya çalışırken arabaya yürümeye çalışıyordu. ''Anahtarı alıp geliyorum.'' diyerek eve giren carrie, üst kata koşarken köpeğin niye saldırdığını düşünüyordu. Tehlikeli bir tür olsa da, geldiği günden beri hiç saldırgan bir davranış sergilememişti. Anahtarı ve telefonunu kapıp, evden çıktığında arabaya yaslanmış, ağlamaktan ve korkudan perişan olmuş kızını baktığında içi acımıştı. Yıllardır onu büyütmek ve zarar görmemesi için elinden ne gelirse yapmıştı. Şimdi kızını bu halde görmek...

 Hastaneye girdiklerinde jade'i hemen ameliyata almışlardı. Elinden bir parmak tehlikedeydi çok kan kaybetmişti. Jade ameliyata girdiğinde, ameliyathane kapısının önünde meraktan ve çaresizlikten ne yapacağını bilemeyen carrie, cebinden telefonunu çıkarak eski kocası darrel'ı aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı. Heyecanlı bir ses konuşmaya başladı ''Carrie selam, aramana şaşırdım ben de hazırlanıyordum...'' 'Carrie, adamın sözünü keserek ''Darrel, seni acil bir durum yüzünden aradım. Jade ameliyatta köpek saldırdı, eli parçalanmış. Gelmen gerek.'' Ufak bir sessizlik oldu. ''Hemen geliyorum.'' 

 İlerleyen saatler herkes için zorluydu. Carrie, ameliyathane kapısının önünde beklerken zaman hiç geçmiyor gibi hissediyordu. Koltukta oturmuş, gelen geçen insanları izlerken, elinde tuttuğu buz gibi olmuş kahveyi yudumladı. Tam o sırada telefon çaldı. Arayan aidandı. Telefonun açılmasıyla ''Aidan, sonra konuşsak olur mu? Hiç müsait değilim. Jade'in ameliyattan çıkmasını bekliyorum.'' dedi. ''Ne diyorsun sen carrie? Ne ameliyatı?'' Carrie, nefes verdi. ''Jade'e köpek saldırdı. Eli parçalandığı için ameliyatta.'' dedi. ''Aman tanrım carrie, size neler oluyor? Gelmeye çalışacağım. Eli çok mu kötü?'' '' Çok kan kaybetti şu an bir şey söylemek doğru olmaz ama iyi olacaktır. Hastane yoğundur şimdi, sen de gelmeye uğraşma. Hem yalnız olmayacağım. Darrel'ı aradım o geliyor.'' Aidan, ne cevap vereceğini bilememişti. ''Ah, iyi. Sevindim yalnız olmamana. Ama, darrel'e dikkat et senin le barışmak için elinden geleni yapacaktır. Onunla barışırsan neler olacağını biliyorsun yine yolda kalırsın.'' ''Biliyorum aidan, beni düşündüğün için sağol şimdi kapatıyorum.'' telefon kapandığında aidan'ın içinde tehlikeli bir kıskançlık hissetti. Bu duyguyu yıllardır hissetmemişken şimdi hissetmesi darrel'a olan aşkının hiç bitmediğinin kanıtıdıydı. Jade'in başına gelenlerden sonra carrie kesin perişan olmuştu ve  darrel onun zor zamanında yanında olarak bunu tekrar bir aile olmak için kullanacaktı. Carrie ne kadar barışmam dese de emin olamıyordu. Tek emin olduğu şey, bir an önce oraya gitmesiydi. 

 Jade odaya alınmasının ardından daha uyanmamıştı. Dışarıda aldığı haberler ağlayan carrie, uyuyan kızına kendine gelince ne diyeceğini düşünüyordu. Ameliyat bitmiş, jade'in serçe parmağı yerine dikilememiş, fazlasıyla kan kaybetmiş, elinde ameliyattan dikiş izleri kalmıştı. Gecenin geç saatlerinde koridorda tek başına kaldığı için onun bu perişan halini gören hiçbir hastası yoktu. Başını ellerinin arasına alıp sakince düşünürken bu yaşananların bir kabus olmasını çok istiyordu.

 Gökyüzünün yeni aydınlanmaya başladığı saatlerde, darrel hastaneye varmıştı. Carrie'den öğrendiği oda numarasına çıkarken kasabanın çok ürkütücü olduğuna karar verdi. Asansör, istediği kata geldiğinde carrie  ve kızı ile yılar sonra karşılaşmanın heyecanını ve korkusunu yaşıyordu. Odaya yaklaşırken kapının yanındaki koltuklarda oturan carrie'yi gördü. Kadın, perişandı. Koridorda ki tek ayak sesleri ona ait olduğu için kadın, kafasını kaldırarak ona baktı ve gözlerinde ki nefret, çaresizlik, üzüntü ile karşılaştı.  

 Uzun kahverengi saçları, beyaz gömleği, siyah kot şortuyla darrel karşısında dikiliyordu. Biraz zayıflamıştı ve yanakları çökmüştü, alnında ufak kırışıklıklar olmasına rağmen hala genç görünüyordu. Ayağa kalkıp adamın yanına gelmesiyle biraz bakıştılar. ''Hoş geldin darrel. Jade uyuyor birazdan uyanır. Gel otur.'' diyerek boş koltuklardan birini gösterdi. Oturduklarında  aralarında oluşan sessizliği darrel bozdu. ''Bu hastanede mi çalışmaya başladın?'' ''Evet, evime en yakın hastane burası.'' ''Böyle bir kasabayı tercih etmene şaşırdım. Büyük şehirlerde yaşamaya alışkındın.'' ''Eskiden öyleydim. Şimdi biraz kafa dinlemek istiyorum.'' darrel başını sallayarak ''Buralar daha az yoğundur haklısın. Jade, sence nasıl olacak?'' diye sordu. Carrie, adamın sorusuyla irkildi. ''Bunu yaşadığına inanamıyorum. Çok üzülecek, ağlayacak, bağıracak ama alışmaktan başka çaresi yok.'' Darrel elini kadının omzuna koyarak ona sarıldı. ''Yıllar önce yaptığımız gibi bu zorluğun da altından beraber kalkacağız.''Carrie, öfkeyle adamı ittirdi ''Neyin altından kalktık? Cedric'in ölümünden sonra bizi bırakıp gittin. Bu konuyu jade daha fazla üzülüp, yıpranmasın diye açmak istememiştim ama sakın zorlukları beraber atlatmışız gibi konuşma. Sen oğlunu kaybettin ben ise her şeyimi.'' dedi. ''Çok üzgünüm. Ne yapacağımı bilemedim. Ne desem fayda etmez biliyorum. Jade ve sen bana çok kızgınsınız ama kendimi affettireceğim. Söz veriyorum carrie, sizi hala seviyorum'' diyerek karşısında gözleri dolmuş carrie'ye sarıldı. Carrie, bu ani sarılma ile içinde tuttuğu gözyaşlarının akmasına izin verdi. 

  Jade, gözlerini açmaya çalışırken odanın içinde dolaşan silüetleri gördü. Kafasını kaldırmaya çalışırken bir el onu tekrar geri yatırdı. ''Sakin ol tatlım.'' bu annesinin sesiydi. Gözleri kendine geldiğinde annesini ve babasını karşısındaydı. ''Neredeyiz biz?  Ah, bana köpek saldırdı. Elim...'' jade, eline baktığında bandajın sarılı olduğunu gördü. ''Ne oldu?'' annesi yutkundu. Babasının gelmiş olmasına da bir anlam verememişti. Darrel ona yaklaşmak için bir adım attığında ''GELME, TANRIM NELER OLUYOR? NİYE BURAYA GELDİN? NİYE ÖYLE ACIYARAK BAKIYORSUNUZ? SÖYLEYİN!'' diye bağırdı. Carrie ''Tatlım, sakin ol. Baban seni ziyarete geldi sana sürpriz yapmak için söylemedim. Ameliyatta iyi geçti sadece...'' durdu. ''SADECE NE? SÖYLESENE ANNE!'' ''Serçe parmağın çok zarar görmüş, kurtaramamışlar.'' jade, donmuştu. Bir parmağı kopmuştu. ''Ama...inanmıyorum.'' darrel kızına sarıldığında, kızı gözyaşlarını serbest bıraktı. ''Nasıl olur bu? Şaka olmalı, evet evet bu bir şaka gerçek olamaz.'' ''Tatlım, lütfen sakin ol. Üzgün olduğunu biliyorum ama beraber atlatacağız.'' dedi carrie. ''NEFRET EDİYORUM HERKESTEN, HER ŞEYDEN. KEŞKE KURTULSAM SİZDEN. SİZLE BİR ŞEY ATLATMAK İSTEMİYORUM SADECE DEFOLUP GİTMENİZİ İSTİYORUM. ÇIKIN ODADAN. DEFOLUN!'' diye bağırdı jade. Onun bu bağırışına hemşire gelmişti. Darrel ve carrie, odadan çıkarken hemşire sakinleştirici vurmak için jade'e yaklaştı. ''Ne yapacağız darrel? Kendinden geçti. Onu bu halde görmek içimi acıtıyor.'' ''Hep yanında olacağız. En kolay şekilde alışmasını sağlayacağız şu an olayın şokunda.'' 

 Carrie, hasta odasının içine bakan, oturduğu koltuktan kızının eline tutup ona destek olmaya çalışan joseph'e baktı. Öyle güzel oyun oynuyordu ki aralarında ki o konuşma geçmese kesinlikle kızına aşık olduğunu düşünebilirdi. ''Bu çocuğu hiç sevmedim carrie, sana olan kaçamak bakışları beni rahatsız etti.'' diye fısıldadı darrel. ''Bu çocuktan en kısa zamanda kurtulacağım merak etme. O sadece para avcısı bir serseri.'' dedi carrie. Darrel, ayağa kalkıp ''Hey joseph, biz biraz zaman verebilir misin?'' diye yatakta oturan joseph'e seslendi. Çocuk ona doğru döndüğünde yüzünde bir gülümse vardı. ''Tabii bay...?'' ''Darrel wilson.'' çocuk, yataktan kalkıp odadan çıkarken carrie'de içeri girmişti. Jade anne ve babasının odaya girmesiyle yüzü düştü. ''Güzel kızım, yanında olmam gereken zor zamanlarda yoktum. Ne desen haklısın. Cedric'in ölümü, annenle boşanma sürecine girmemiz her şey çok hızlı oldu ve kafam karıştı. Belki buralardan uzaklaşırsam kendime gelirim diye düşündüm. Yanılmışım. Seni ve anneni yalnız bırakmamalıydım. Ama artık buradayım. Hep beraber olacağız ve güzel planlarım var. Bu yaz seninle beraber küçükken kamp yaptığımız yere gitmek istiyorum. Sonra ülke ülke gezeriz, aramızda olan soğukluğu kapatmaya çalışırız. Sana da çok iyi gelecek emin ol. Annen de bize katılır ve yeniden aile oluruz.'' dedi darrel. Bu sözler jade'in düşen yüzünü biraz güldürmüştü. Jade, küçüklüğünden beri babası ile çok iyi anlaşırdı ve annesine göre daha iyi iletişimleri vardı. Babasının gidişiyle bambaşka biri olmuştu. Şimdi tekrardan babası ile o geçiremedikleri zamanı telafi etmeye çalışacaklardı. ''Ben...ne diyeceğimi bilemiyorum. Yaşanan şeyler tam bir felaket. Ama, senin dediğin olsun baba. Güzel bir yaz geçirelim. Eğer bir daha gidersen seninle asla konuşmam.'' dedi jade. Carrie, köşeden kızını ve darrel'ı incelerken oğlunu hatırlayıp, gözleri doldu.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 10, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlığa Çağıran SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin