Tanışma 6

3 1 0
                                    

 Carrie, hırsızlık olayından sonra evinin güvenliğini arttırmak için güvenlik kameraları taktırmıştı. Başına böyle bir olay ilk kez gelmişti ve bir daha gelmemesi için her şeyi yapacaktı. Jade olayın etkisinden çıkmakta zorlandığı için geceleri annesiyle yatıyordu. Carrie, hastane de mesaisi bittiği zaman kızını evde yalnız bırakmamak için hemen eve geliyordu. Bir-iki hafta içinde jade kendine gelmiş gibiydi. Evde yalnız kaldığı zaman eskisi gibi panik olmuyordu.  Yine de carrie kızına terapi aldırmak için ısrar ettiyse de jade kabul etmemişti. 

 Carrie gece mesaisi bitip eve dönerken yol fazlasıyla karanlıktı. Eve hızlıca gidebilmek için gaza bastığında yorgunluktan gözleri kapanıyordu. Carrie yan tarafındaki telefonun çalmasıyla hızını yavaşlattı. Telefonu almak için bir gözü yolda, diğer gözü çantasındaydı. Çantasından telefonu almak için uzandığında, telefonu çantanın dibindeydi. Carrie, kızının başına gelenlerden sonra telefonunu sürekli kontrol ediyor ve her an çalması durumunda yanında bulunduruyordu. Telefonu almak için koltuğa iyice eğildiğinde birkaç saniyeliğine gözünü yoldan ayırdı. Telefonu bulup doğrulduğunda karşısında beyaz elbiseli, sarışın bir kızı gördü. Ona çarpmamak için tüm gücüyle frene bastığında çok geçti. Kıza sert bir şekilde vurmuştu.

 Carrie, kıza çarptıktan sonra arabayı durdurdu ve aşağı indi. Kalbi ağzında atıyordu. Yol fazlasıyla karanlık olduğu için telefonunun feneri açarak yola tuttu. Yolda kimseyi görememişti. Çarpmanın etkisiyle kız yolun karşısındaki ormana savrulmuştur diye düşünerek oraya girdi. Kıza seslendiğinde duyduğu tek şey rüzgarın ve kuşların sesiydi. Ormanın içine feneri tuttuğunda hiçbir şey görememişti. Belki yorgunluktan yanılmışımdır diyerek birine çarpmadığına kendine inandırarak arabasına dönmek için döndüğünde birine çarptı. Korkuyla çığlık atıp yere düştüğünde karşısında kızı gördü. Kız ona gülen gözlerle bakıyordu. Carrie geri geri giderken kız ona yavaş adımlarla yaklaştı. ''Merhaba, bayan miller. Sizinle burada tanıştığım için üzgünüm. Ben Angelina Anderson. Evinizin bodrum katında ölen küçük kız.''  Carrie, gördüklerine ve duyduğuna inanamıyordu. ''Bu nasıl olur? Kafayı yiyorum.'' dedi. Kız bakışlarını carrie'nin boynundaki kolyeye indirdi ve ''Kolyenize çocuklarınızın adını yazmışsınız. Onları isimlerini  boynunuzda taşıyacak kadar seviyor olmalısınız. Ama...oğlunuzu koruyamamışsınız. Çok yazık. Oğlunuz sizin onu sevdiğiniz kadar sevmiyor ama. Onunla konuştuğumda hepinizden nefret ettiğini ve intikamını benim almamı söyledi.'' diyerek karşısında yerde uzanan kadının üstüne atladı. Carrie, beklemediği bu hamle ile kızı ittirmeye çalıştı. Kız, carrie'nin boynundaki kolyeyi çekip alarak onun boynundaki damarları yemek için uzandı. Carrie, bir eliyle kızın saçlarını tutup, diğer eliyle de yüzünü ittiriyordu. Kız, carrie'nin direnmesine sinirlenerek bağırdı ve kadının elini ısırdı. Kız, kadının elini tüm gücüyle ısırıyor ve etini bırakmıyordu. Carrie çığlık atıp dizleri ve ayaklarının yardımıyla onu üstünden attı. Ve koşmak için bir-iki adım atmıştı ki, ayağının çekilmesiyle tekrar yere düştü. Angelina, kan çanağı olmuş gözleri, morarmış dudakları ile tekrar carrie'nin üstüne atlayacağı sırada bir tekme ile geri savruldu. Carrie ayağa kalkıp, arkasına bakmadan arabasına koştu. Arabaya girip, kapıları kilitlediğinde arabayı çalıştırırken göz ucuyla ormana baktı. Gördüğü tek şey ona öfkeli gözlerle bakan angelina ve oğluydu.

 Carrie, yolun nasıl bittiğini anlamadan eve gelmişti. Kızın ısırdığı elinden kanlar akıyordu. Eğer elini kurtaramasa eti kopacaktı. Jade görmesin diye kazağının kolunu aşağı çekti. Arabasından montunu alıp kanlı tişörtünü gizlemek için giyerek arabadan indi.. Bahçeye girerken arabasının önünde bir çöküntü ve farlardan birinin kırık olduğunu gördü. Kıza çarpmıştı. Panik olduğunu belli etmemek için derin nefesler alarak zili çaldı. Birkaç saniye kapının önünde bekledikten sonra kızı güler bir yüzle kapıyı açtı. ''Hoş geldin. Biraz geciktin.'' diyerek annesi içeri girdikten sonra kapıyı kapattı. Carrie işinin yoğun olduğunu söyleyerek kızını geçiştirdi. Jade, annesini süzerek bir gariplik olduğunu hissetti.'' Anne, iyi misin? Ayakkabıların ve paçaların çamurlanmış. Saçlarında çok dağınık. Ne oldu?'' diye sordu. Carrie bir yalan uydurarak arabanın tekerleğinin patladığını, değiştirmek için de indiğinde yolardaki çamurun üstüne bulaştığını söyleyerek odasına çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde aşağı uzun boylu, kollarında ve boynunda dövmeleri olan, esmer bir çocuk indi. Çocuk yirmili yaşlarında gibi duruyordu.  Carrie, çocuğu görünce duraksadı. Kızına döndüğünde onun güzel bir elbise giydiğini, beline kadar uzanan saçlarını düzleştirip, hafif bir makyaj yaptığını fark etti. ''Jade bir yere mi gidiyorsun? '' diye sordu. Kızı çocuğa bakıp gülümseyerek konuştu '' Bugün bir arkadaşımızın doğum günü var. Ona gideceğiz. Sana söylemek için gelmeni bekledim ama geciktin.'' diyerek kapıyı açtı. Çocuk kadını başıyla selamlayıp kapıdan çıktığında kızına dönüp onu motorda beklediğini söyleyerek yürüdü. Carrie, kapıdan çıkmak için hazırlanan kızının yanına giderek kapıyı kapattı ve sorular sormaya başladı. ''Jade, bu çocuk kim? Lise okumayacak kadar büyük. Hem kimin doğum günü var? İzin bile almadın. Gitmeni istemiyorum. Çocuğu da sevemedim. Bu çocuğun olduğu partiye seni gönderemem.'' diyerek kapının önüne dikildi. ''Jade bu sorgu sualden sıkılmıştı. ''Tüm arkadaşlarımı tanımak zorunda mısın?  Joseph ile okul çıkışı tanıştık. Gayet iyi biri. Tanıdığım kimseye benzemiyor. Kendine özgü bir havası var. Günlerdir korkuyla hareket ediyorum zaten. Bu parti bana iyi gelecek. Joseph sürekli yanımdayken bir şeyden korkmuyorum. Hem geç olmadan beni eve bırakır. Hayatıma birini alırken sana sormayacağım. Şimdi çıkıyorum ve eve geldiğimde seninle tartışmak istemiyorum. Görüşürüz.'' diyerek montunu giydi ve çıktı. Carrie, elinde sigarası dışarıda bekleyen çocuğu camdan süzdü. İnsanları dışarıdan gördüğü kadarıyla yargılamayı sevmezdi ama bir kere birine ısınamadığı zaman asla sevemezdi. Jade ile zıtlaşmakta istemiyordu çünkü kızı zaten kötü günler geçiriyordu ve böyle kötü günler geçirirken onunla kavga edip gerilim yaşamak isteyeceği en son şeydi. Jade, çocuğa yaklaşınca joseph sigarasını yere atıp, üstüne basarak söndürdü. Kızı yanağından öperek ona kask verdi. Motora binip, arkasına da kızı oturduğunda çocuğun bakışları ona kaydı. Çocuk ona bakıp, gülümsediğinde tüyleri diken diken oldu. Bu çocukta kesinlikle bir şey vardı.

Karanlığa Çağıran SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin