Gerçekler 3

8 0 0
                                    

 Jade, biraz düşünüp karar vermişti. Taşınmak istiyordu. Annesine kararını söylediğinde carrie fazlasıyla mutlu olmuş ve taşınma hazırlıklarına başlamıştı. Kardeşinin ölümünde kimse bilmese de suçu vardı. Sokakta yürürken cedric karşısına çıkıp hesap soracak diye korkuyordu. Belki taşınırlarsa kardeşini ve suçunu biraz olsun unuturdu. Çünkü vicdan azabı yakasını üç yıldır bırakmamıştı.

  Artık hiçbir şey kalmamıştı. Carrie kasabaya gidip emlakçıyla uygun fiyatlı bir ev bulunca kaçırmamış, satın almıştı. Tayin de çıkınca hemen eşyalarını toplamışlar ve şehirde durmak için beklemeyeceklerdi. Eşyalar toplanıp yeni evlerine gitmek için yola çıktığında mezarlığa gidip cedric 'i ziyaret ederek evlerine yol alacaklardı. Carrie, özel eşyalarını arabasına yerleştirirken aida  ise arkadaşına veda etmeyi bekliyordu. Carrie eşyaları yerleştirip aidan'a döndüğünde arkadaşının yüzünde bir hüzün olduğunu gördü. "Aidan ... veda etmiyorsun bana. Sık sık görüşeceğiz. Seni bırakır mıyım?" dedi. İki arkadaş sarıldı ve aidan "Gitmene alışamıyorum. Kaç yıllık arkadaşımın benden ayrılmasına üzülüyorum. Ama benden kaçamazsın carrie. İlk tatilimde sendeyim." diyerek güldü. Carrie başıyla onaylayıp son kez arkadaşına sıkıca sarıldı ve arabasına bindi. Jade ve aidan da sarılıp vedalaşınca arabasını çalıştırdı ve mezarlığa sürdü. Yan koltuktaki kızının suratına döndüğünde onun bakışlarının dalgın olduğunu gördü. "İyi misin? Bir şey mi oldu?" diye sordu. Jade annesinin sesiyle irkilerek cevap verdi. "İyiyim. Sadece biraz heyecanlıyım." dedi. Carrie başını sallayıp arabayı mezarlığın önüne park etti. Arabadan inerken ikisi de tuhaf hissediyordu. Mezarın başına yürürken carrie 'nin gözleri dolmuştu. Mezarın başına gelince dolan gözlerinin yanaklarını ıslatmasına izin verdi. Jade ise buz gibi bir suratla mezarın uzağında duruyordu. Carrie oğluyla konuşmaya başladı. "Cedric ... seni ziyarete geldik. Kardeşinle yeni bir kasabaya taşınıyoruz. Seni unutmadık küçük bebeğim. Seni ziyarete sık sık geleceğim." diyerek biraz mezarda birikmiş otları attı, toprağı suladı ve oğluna veda edip arabasına doğru yürümeye başladı. "Jade yürürken arkasına dönüp içinden" özür dilerim cedric ... seni çok seviyorum. "dedi ve önünde olan annesine hızlıca yetişti yolda cedric'in öldüğü ve carrie'nin boşanmadan önce ailecek oturdukları evlerinin önünden geçerken eskiden her şeyin ne kadar güzel olduğunu düşünmeden edemediler. 

 İki buçuk yolculuktan sonra nihayet evlerine varmışlardı. Carrie kızına sürpriz yapmak için onu hiç buraya getirmemişti. Jade arabadan inip evlerini görünce birkaç saniye uzun uzun bakındı ve '' Eskiden ailecek oturduğumuz evden bile büyük '' dedi. Carrie bunu duyduğuna sevinerek arabanın bagajından eşyalarını alırken arkasında bir arabanın durduğunu fark etti. Döndüğünde arkasına bir polis arabasının olduğunu gördü, onun içinde de üniformalı, beyaz tenli, bıyıklı bir adamın dik dik ona baktığını görünce bir sorun varmış gibi hissetti. Eşyaları jade'ye uzatıp anahtarı verirken ona eve girip etrafı incelemesini, birazdan geleceğini söyledi. Jade polis arabasının niye geldiğini anlamamıştı ama önemli bir şey sanmayarak annesinin dediğini yaptı. Anahtarla kapıyı açmaya çalışırken arabadan uzun boylu bir adam indi.

   Adam karşısındaki kadının yanına gelince '' Merhaba, ben Eldon Harris. Bu kasabada polis memuruyum. Sabah buraya nakliye aracı gelince yeni taşınan komşularımı ziyaret etmek istedim. Bir şeye ihtiyacınız olursa bu numarayı aramaktan çekinmeyin diyerek ceketinin cebinden bir kart çıkartarak kadına uzattı. Carrie, kartı alarak '' Merhaba, tanıştığıma memnun oldum. Ben Carrie Miller. Numarayı verdiğiniz için teşekkürler bir şey olursa ararım. '' Diyerek açık bagaj kapısını kapattı. '' Ne iş yapıyorsunuz? Buraya pek kimse taşınmaz da. Sadece yazın kasabalıları ziyarete gelirler. diye sordu adam.'' Ben çocuk doktoruyum. Şehir hayatı artık yorucu gelince buraya taşınıp kızımla yaşamaya karar verdim. Zaten küçükken büyükannemi ziyarete gelirdim buraya. Aşinalığım var ama fazlasıyla gelişmiş burası '' dedi carrie. Evet ... çok şey değişti. On beş yıldır çalışıyorum burada. Yine de pek güvenli değil. Kapılarınızı daima kitleyin. Bu arada ... bu evi almanıza şaşırdım yıllardır kimse oturmadı. Kasabanın girişinde boş evler varken burayı niye tercih ettiniz? diye sordu adam. Carrie polis memurunun bu kadar meraklı olmasının altında bir şeyler aramaya başlamıştı. '' Ev, iki bahçesi ve kocaman odalarına rağmen çok uygun geldi. Diğer evler istediğim büyüklükte değildi. Niye sordunuz? '' dedi. Adam söyleyip söylememekle tereddüt ettikten sonra nihayet söylemeye karar verdi. '' Ev, iki bahçesi ve kocaman odalarına rağmen çok uygun geldi. Diğer evler istediğim büyüklükte değildi. Niye sordunuz? '' dedi. Adam söyleyip söylememekle tereddüt ettikten sonra nihayet söylemeye karar verdi.'' Bu evde uzun yıllar önce Andersonlar yaşardı. Ailenin ufak bir kızı vardı. Kızın doğuştan bacakları tutmadığı için tekerlekli sandalye de otururdu. Sonra kız bodrum katında  kanlar içinde, tanınmayacak halde ölü bulundu. Kızın ölüm sebebini kimse bulamadı. Sır gibi bir ölüm. Aile de kızlarının ölümünden sonra evde intihar etti. Ben o zamanlar çok küçüktüm. Bildiklerim söylenen şeylerle sınırlı.  Daha sonra ev uzun bir süre boş kaldı. Birkaç zaman sonra evi Georgina Brown adında yaşlı çiftçi bir kadın satın alıp yaşlılığının tadını burada çıkarmaya karar verdi. Bayan Brown'u az çok hatırlarım. İyi bir kadındı. Beni her gördüğünde elime yiyecek bir şey tutuştururdu. Bir gün ondan haber alamayan çocukları buraya gelip cansız bedenini bodrum katında buldular. Daha sonra bodrum katında bir şey olduğuna inandı herkes. Evin yıllardır boş olmasının sebebi budur. Emlakçı gerçeği size söylememiş demek.'' Carrie tüylerinin dikenlendiğini hissetmişti ama adama bir şey belli etmemeye çaba gösteriyordu.'' Ben evin bodrum katına hiç bakmadım. Kiler gibi küçük bir yerdir diye düşündüm. Belki ölümlerin sebebi tesadüftür. Her şeye inanmamalıyız. Sonuçta yıllar geçmiş. İnsanlar üstüne mutlaka bir şey eklemiştir. Neyse size kolay gelsin eve dönmeliyim'' diyerek bahçesine girip hızlıca aralık olan kapıdan içeri girdi. Adam söylediği şeylerin kadını korkuttuğunu anlamıştı. Arabasına binip evi biraz izledikten sonra kontağı çalıştırdı. 

Jade ortalıkta görünmüyordu. Yukarıdan gelen bant seslerini duyunca carrie kızının eşyaları açmaya başladığını anlayarak merdivenin altındaki kapıyı açmaya çalıştı. Kapı öyle zor açılmıştı ki, neredeyse açılmayacağını düşünüp bırakacaktı. Aşağısı fazlasıyla karanlıktı. Cebinden telefonunu çıkarıp, feneri açtığında bodrumun sandığından daha geniş olduğunu gördü. Etrafta üst üste koyulmuş koliler, dolaplar, duvarlarda raflar vardı. Callie, feneri yere tuttuğunda kan lekeleri gördü. Yıllardır izleri geçmemişti. Feneri havaya kaldırıp tavana baktığında ise orada da sıçramış kan lekeleri vardı. Biraz daha etrafı incelerken bazı raflarda porselenden yapılmış, süslü oyuncak bebekler gördü. Oyuncaklar sanki yıllardır orada değilmiş gibi bakımlıydılar. Sadece üstleri biraz ağ tutup, tozlanmıştı. Burada ölen kızın bebekleri olduğunu düşünüp hüzünlendi. Biraz da korkmuştu. Müsait bir zamanında buradan eşyaları çıkarıp, oyuncakları bağışlayacak ve güzelce badana yapıp bodrumun kapısını kilitleyerek bir daha asla buraya girmeyecekti. Tam merdivenlere yönelip yukarı çıkacakken kapı büyük bir gürültü ile kapandı. Kapının kapanmasıyla hızlıca merdivenleri çıkarak tüm gücüyle kapıyı ittirmeye başladı. Kapı sıkışmış olmalıydı ki açılmıyordu. Kapıya vurup jade'in açmasını beklerken arkadan bir ses geldi. Feneri tutup sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken porselen bebeklerden birinin düşüp paramparça olduğunu gördü. O sırada kapıyı tekrar ittirmek için döndüğünde kapı birden açılmıştı. Carrie kendini dışarı atıp kapıyı kapattı. Kapının camlardan birinin açık olması yüzünden cereyan yaptığını anlayınca nedense rahatlamıştı.



Karanlığa Çağıran SesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin