Bir süre güvende olmamız, boş duracağımız anlamına gelmiyordu. Kamyonlardan birini tekerlekli bir kaleye çevirmeye çalışıyorduk. Bunun için, 2 sokak ötedeki tamirciye doğru yola çıktık. Yolda bir engelle karşılaşmadık. Tamircinin kepenkleri kapalıydı. Evde bulduğumuz bir demir makasını bunu düşünerek yanımıza almıştık. Birkaç başarısız denemeden sonra kilit kırıldı. Fazla ses çıkarmamaya çalışarak içeri girdik. Birden kafamda bir soğukluk hissettim. Sağıma doğru kafamı çevirince elindeki tüfeği kafama dayamış bir adam gördüm." Kimsiniz siz?" diye sordu. Ona bu bölgeyi zombilerden arındırarak kurtarılmış bir bölgeye çevirmek istediğimizi söyledik. Dışarıdakilere seslenerek içeri yor girmelerini söyledi. Oturdu ve konuşmaya başladı. "15 yıl önce köyümden buraya göç ettim. Burada bu dükkanı..." Birden Can abinin sesi yükseldi:
-Baba?
Adam şaşkın gözlerle ayağa kalktı. "Can? Bu senmisin oğlum? Bu cehennemde bile mutlu olabileceğim kimin aklına gelirdi ki?
Onların konuşmasını babamın sesi böldü." Hadi oyalanmadan malzemeleri alıp çıkalım. Bunları yolda konuşuruz." Hemen depoya gidip araba kapısı, şasi, kaput... bulabildiğimiz herşeyi topladık. Tam kapıdan çıkıyorduk ki bir sesle irkildik. Sessizce dışarı çıkıp etrafa baktık. Villanın üzerinde biri havaya ateş ediyordu.10 kişi villaya koşmaya başladık. Öbürlerinin haberi olmadığından bir kısmı etrafı gözetliyor, bir kısmı eşyaları taşıyordu. Haber verecek vaktimiz yoktu. Villadan çatışma sesleri geliyordu. Bir grup adam bir kamyonun üzerine çıkmış, eve ateş ediyordu. Babam "Caner benimle gel. Öbürleri emir verene kadar ateş etmesin."dedi. Birlikte koşmaya başladık. Babamın işaretiyle çalışır durumdaki kamyona bindik. Adamlar silah sesinden bizim kamyona binerken çıkarttığımız ufak-tefek gürültüleri duymadılar. Kamyona binmemle babamın gaza basması bir oldu. Adamlar ne olduğunu anlamadan kamyondan yere düştüler. Babam birkaç metre gittikten sonra frene bastı. Adamlar daha ayağa kalkamadan kafalarındaki namluyu görünce çareyi teslim olmakta buldu. Silahlarını ayağımla bir kenara ittim. Kağan Abi sordu "Niye evimize saldırdınız?" Adam konuşmaya başlayacaktı ki babam konuştu"Bir dakika, bir dakika. Siz şu dereye attığımız adamlar değilmisiniz? İnsan yaptığından pişman olur be! Hiç mi utanma yok sizde!?" Adam konuştu"Yok. Pişman filan da değilim. Hadi bana eyvallah." Sonra ayağa kalktı. Bu cevabından dolayı babam deliye döndü. Silahını kaldırıp adamları vurdu. Siniri yüzünden okunuyordu. Yüzü kıpkırmızıya dönmüştü. Hemen sonra tamircidekiler malzemelerle gelince biraz sakinleşti. Bahçe kapısı açılınca birden endişeye kapıldım. İçeridekiler nasıldı? Onları tamamen unutmuştuk. Bu düşünceyle içeri koştum. İçeri girerken annem ne düşündüğümü anlamıştı. Beni durdurup "Telaşlanma. Sadece 2 kişi hafif yaralandı. Siz yetişmeseydiniz bu kadar ucuz atlatamazdık." O an rahat bir nefes aldım. Sonra bahçeye koşup malzemelerin indirilmesine yardım ettim. Bugün ara verip yarın devam etmeye karar verdik. Başımı yastığa koyar koymaz uyudum. Yarın zor bir gün olacaktı...
Sabah kalktığımda aşağıdan kızartılmış ekmek kokusu geliyordu.
Yatağımdan kalktım. Banyoya yöneldim. Yüzümü yıkayıp aşağı indiğimde annemin Serap Teyze ile birlikte 5-6 tava omlet yapıyorlardı. Salona baktığımda neredeyse herkesin kalkmış, sohbet ederek kahvaltının hazır olmasını bekliyordular. Ben de yanlarına oturdum. Konuştuklarına göre aşıya uzakta olan asker ve polisler(ki sayıları yaklaşık 50 bindi), aşının etkilerini görünce aşı olmamıştı. Bu birlikler, şehirleri yavaş yavaş zombilerden temizlemeye başlamışlardı. İlk önce salgının başlarında Van'a taşınan yönetim binalarının etrafında kurtarılmış bir bölge oluşturmuşlardı. Haberde ayrıca hayatta kalanların yerini, birlikte olduğu insan sayısını ve varsa silah ve mühimmatını belirtilen frekansa telsiz aracılığıyla bildirmesi isteniyordu. Babama dönüp heyecanla "Hemen telsizlerden biriyle haber vermeliyiz" dedim. O ise gülümseyerek "Ertuğrul Abinle Umut Abin onun için bahçeye gittiler. Birazdan gelirler." Gerçekten birkaç dakika içinde mühendis olan Ertuğrul Abi ile hobi olarak köye radyo yayını yapan Umut Abi geldiler. Ertuğrul Abiye küçüklüğümden beri hayrandım. Çok zeki biriydi. Ancak bu görüntüsünden hiç belli olmuyordu. Düşüncelerim omletin kokusu ile kesildi. Hemen masaya oturduk. Enerjimizi toplamamız gerekiyordu. Bugün çok işimiz vardı. Yemekte Ertuğrul Abi konuşmaya başladı. "Her şehrin ele geçirilmesi 2 hafta sürüyor. Telsizde bir astsubayla konuştum. Eğer başarabilirsek, etrafımızdaki evlerden başlayarak bir kurtarılmış bölge oluşturmamızı, sonra tüm şehri ele geçirmemizi ve diğer ülkelerden gelen takviye birlikleri 4 gün sonra Esenboğa havalimanından alıp kara yoluyla Van'a getirmemizi, çünkü yağış mevsimine girdiğimizi ve uçağın üzerine yıldırım düşebileceğini söyledi. Aracın yapımına hız vermeliyiz." Artık yükümüz daha da ağırlaşmıştı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanılgı Z
Science FictionEbola 4 milyardan fazla insanı katletti. Ancak sonunda aşı bulundu. Bu aşı insanları koruyacak mı, yoksa daha kötü bir sonucu mu olacak?..