Işıksız Gece

41 3 0
                                    

Sonsuzluğa uzanan boşluğa baktı. Gecenin karanlığında yolunu aydınlatan bir mum misali parlayan yıldızlar bu gece neredeydi acaba? Zaten hep böyle olurdu ne zaman ihtiyacı olsa yok olurdu güzel her şey. Sanki hiç varolmamışcasına.
Derin bir iç çekti... Kafasındaki düşünceler kendi yarattığı karadeliğe girerken spagetti gibi uzuyordu. Sahi demişken makarna yese fena olmazdı şimdi. Çoğu insan içmeyi tercih eder kötü bir gün geçirince. O koca bir tabak makarnayı mideye indirirdi. Sarhoş olamayacak kadar çok sır taşıyordu kalbi. Göze alamazdı açığa çıkmalarını herbirinin.
Yine baktı gökyüzüne. Biri yaklaşıyordu yanına. Ayak sesleri geceyi dolduruyordu. İyice yaklaşmasını bekleyecekti hamlesini yapmak için. Şimdi ii! Ayağa fırladı, kendisine yaklaşan kolu kavradı tam döndürüp yere çarpıyordu ki kim olduğunu gördü. "Sen misin miniğim kusura bakma kafam dalgın biraz..." Oğlan gülümsedi. Sırık kadar olmasına rağmen ona böyle seslenmek hoşuna gidiyordu. "Rahatsız etmezdim ama bir sorunumuz var Kaptan." dedi çocuk en özür dileyen tonda. İç çekti kız. İşte muhteşem hayatı. Geliyorum manasında kafasını salladı.
İşin tanımı kişiye göre değişir derler ya diye geçirdi içinden en farklısının onunki olduğuna emindi. Karanlık gökyüzüne tekrar baktı. Ellerini hafifçe açarak elveda gece diye mırıldandı belli belirsiz. Karargaha doğru emin adımlarla yürümeye başladı.
XXXXXXXXXXXX
Kapıdan girmeden önce bir kere daha baktı evlerine. Eski halinden eser kalmamıştı artık. Eski köhne bir kulübeyken başladıkları yolculuk malikane denebilecek kadar büyük bir evde devam ediyordu.
İlk hırsızlığını hatırladı. Hani insanlar ilk aşkını hatırlardı ya diye geçirdi içinden. Aşk karın doyurmuyorduki. Bakması gereken 5 boğaz varken ne yapabilirdiki? Mecburen ona verilmeyini almak zorundaydı. Arkadaşlarını sıkı sıkı tembihleyip bir eve girmişti. Özel yeteneği sayesinde görünmeden sadece karınlarını doyuracak birkaç şey almıştı. Zaten yetenekleri yüzünden atılmışlardı sokağa. Kimse özellikle de fakir aileler emirlere karşı gelmezdi. Metropolis öldür derse öldürürlerdi öl derse ölürlerdi. İşte o ve arkadaşları ölmesi emredilenlerdi.
Ölmek... Ne harika olurdu aslında. Ölmenin bir kurtuluş olduğunu düşünecek kadar çok şey görmüştü,yaşamıştı.Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki kapıya geldiğinin henüz farkına vardı. O varır varmaz 3 tonluk demirden kapı açılmaya başladı.
"Kaptan hoşgeldin." dedi Sırık. Başıyla karşılık verdi kız. Ardından olanca gülümsemesiyle kollarına atıldı Rose. Aralarında en küçükleri oydu. Henüz 14 yaşına yeni basmıştı. Ülkenin en çok aranan suç çetesi yerine okul sıralarında, avmde veya okuldan kaçarken yakalandığı için müdür odasında olması gereken yaşta yani. Eğer bir lanetle doğmamış olsaydı orada olabilirdi. Diğerlerinin aksine onun ailesi Başkent'te yaşıyordu. Metropol'un sağı kollarının yaşadığı yerde.
An'e kaydı gözleri istemsizce. 17 yaşındaki oğlan el sallamakla yetinmişti sadece. Asla konuşmazdı zaten. Sarı şaçları ışıkta parlıyor. Siyah gözlerinden parıltılar saçılıyordu.
Yaşıtı olan tek kişiyi aradı gözleri. Tabi ki yoktu. Yine onu dinlememiş bütün ülkede kırmızı bültende aranmasına rağmen şehre inmişti. Tek başına inse iyiydi Fey'i de almıştı yanına. Sessizce iç geçirdi. Sırık'ın bahsettiği sorun buydu. Küfretti kız. Çeteden geriye kalanlar ne yapmalarını gerektiğini söylemesi için Kaptanlarına bakıyordu. Kız konuşmaya başladı:
-Toplantı odasına!

ASİ GÜÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin