〰 Bölüm 3

149 26 74
                                    

Vee 3. bölüm ile buradayımm, umarım sevdiğiniz bir bölüm olur. Lütfen benimle yorum ve oylarınızı paylaşmayı unutmayın.

Sosyal medya hesaplarımdan yapılan edit ve mesajlara bakıyor olacağım, hikayemi arkadaşlarınızla da paylaşıp bana destek olmayı unutmayın lütfen.

İYİ OKUMALAARRR





Talihsizlikler yıllardır kara buluttan yağan yağmurcasına benimleydi; En beklemediğim anda yağıyordu üzerime damla damla.

Birileri kollarımdan tutmuş beni adamın üzerinden almaya çalışıp çekiştiriken her ne kadar bedenen orada olsam da kafamın orada olmadığı aşikardı; ne konuşabiliyor ne de yüzümde mimik oyantabiliyordum, donmuştum sanki.

Kendimi dizginlemeye çalışıyordum, karışmamalıydım belki de. Arkama bile bakmadan çekip gitmeliydim çünkü varlığım bilinmemeliydi olaylara karışarak varlığımı göstermemeliydim fakat öyle çekip de gidemezdim, nasıl yapabiliridm ki bunu. Biri çığlıklarını atarken ben nasıl uzaklaşabilirdim ki?

Kollarımdan tutan adamın ellerini savuşturdum ve sırtımı duvara yasladım. Yaşlı adam yerde yatıyordu, yüzündeki kanlardan tanınmaz hale gelmişti. Ellerime baktım; elimin her yerinde, tırnak aralarımda bile kanlar vardı, yüzümü ekşiterek bir süre daha ellerime bakmaya devam ettim.

Odama doğru koşmaya başladım bir anda, hemen ellerimdeki pislikten kurtulmam gerekiyordu.  Gözlerim kararıyor; önümü görmüyordum, anlaşılan kendime hala gelememiştim, bir bedene çarpmam bunu netleştirmişti.

Karşımdaki kişi düşmemem için kollarımı tutmuştu, kafamı kaldırıp birkaç adım geriledim ve karşımdakinin kim olduğuna baktım, onu tanımıyordum. Siyaha çalan koyu renk saçları ve kirli sakallı oluşu dikkatimi çekmişti ilk bakışta. Gözleri ise çok farklıydı, yeşil desen değil, kahve desen yine değil. Kaşlarım çatık bir şekilde yüzünü birkaç saniye inceledikten sonra konuşmak üzere ağzını açmıştı ki bir şey demesine fırsat vermeden omuzuna serçe çarparak yanından merdivenlere yöneldim ve hızlıca merdivenleri çıktım.

Kapı önüne geldiğimde ellerim titriyordu anahtarı deliğe sokmakta zorlanmış, bir iki denemede ancak başarabilmiştim, gümüş renkli anahtar bile kana bulanmıştı. İçeri adımlarımı atar atmaz banyoya koştum ve musluğun hemen yanındaki düğmeyle neon silik yeşil ışığı açtım, odam fazla ışık almadığı ve fiyatı daha makul olduğu için pille çalışan bu ledlerden almıştım odamın her yerine.

Hızlıca aynadaki görüntüme göz gezdirdim; sarı saçlarım sıcaktan ve koşuşturmaktan yüzüme adeta yapışmıştı, kafamı eğip musluğu açtım. Ellerimi o kadar sert ve bilinçsizce yıkıyordum ki canım yanmaya başlamıştı ama yine de durmadım. Bir yandan ellerimi buz gibi soğuk suyla yıkarken bir yandan da göz yaşlarımın akmasına engel olmaya çalışıyordum.

Ağlamayacaktım, ağlamama izin vermeyecektim.

Musluğu kapatıp yere çömeldim, sırtımı banyo fayansına dayayıp ellerimi kafamın üzerinde birleştirdim; derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordum. Ne kadar süre böyle kaldım bilmiyordum, kapı birkaç kez sertçe ve ısrarla tıklatılınca ellerimi yere koyup yerden destek alarak ayağa kalktım. Gelenlerin kim olduğunu tahmin ediyordum bu yüzden kim olduklarını sorma gereği duymadan yavaşça kapı kolunu indirdim.

Karşımda tahmin ettiğim üzere polisler vardı, biri iri diğeri ise uzun olmak üzere iki kişilerdi, iri olan şapkasını yukarı kaldırarak " Hanım efendi bizimle karakola kadar gelmeniz gerek." dedi. İfadesiz bakışlarıma bir de çatık kaşlarım eklenmişti.

TETİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin