〰 Bölüm 2

147 33 47
                                    




Kapalı kapılar ardında ne seneryolar dönerdi kim bilir. Kim kimi incitir; kim kime ne yalan söylerdi, hangi çocuk yatak altına saklanıp bütün bunların geçmesini beklerdi ya da hangi abla kulaklarını kapatıp bıktığını göstermekten çekinmezdi artık. Sahi ablalara yüklenen sorumluluklar yaşlarının kaç katıydı?

23 Aralık 2015  20.19

Küçük kızı çok ağladığı için babası çok büyük bir oyuncak bebek evi yaptırmıştı, kim bilirdi ki iki kızının canlarını kurtarmak için o evin arkasında birbirlerine sarılı şekilde anne ve babalarının katillerinden saklanacaklarını. Anneleri'nin çığlıkları bütün evi inletiyordu, babası'nın ise nefesi kesileli dakikalar olmuştu. Ablası tutamıyordu artık kardeşini, gücü kesilmişti.

Derin sıktı ablasının kollarını, annesinin adını haykırarak indi bir zamanlar kahkahalar atarak babasıyla koşuşturduğu merdivenlerden.  Ablası hareket edemedi Derin'in; şoka girmişti, tutamadı kardeşini. Ufak bir çığlık daha duydu ablası ; duvarlarda yankılanan ve bugün üçüncü kez duyduğu silah sesinden hemen önce.

Saklanamadı daha fazla bebek evinin arkasında, girdiği şoktan çıkmış, gerçeğin farkına varmıştı. Can havliyle çıktı o bebek evinin arkasından, son gücüyle, son nefesini verecekmişcesine koştu.

Ne olursa olsun; her gece öpmeden uyuyamadığı annesi yoktu, eli her zaman sırtında olan ve desteğini esirgemeyen babası yoktu.

Annesi'nin dünyaya getirdiği ama kendisinin annelik yaptığı küçük kız kardeşi yoktu.

Derde' si yoktu artık Aylin'in

Sahi Aylin artık kime ' Derde'm çiçeğim ' diye seslenecekti?

Derin sadece beş, Aylin onbeş yaşındaydı oysaki.


Aynı gece 20.58


Korna sesiyle irkildim, kendimde değildim; kimim, neredeyim, ellerim neden titriyor. Hiçbirinin cevabı yoktu şu anda bende. Gerçek miydi olanlar, duyduğum çığlıklar?

"İyi misin?"

Duyduğum tok sesle irkilip arkama döndüm; az önce korna sesini duyduğum arabanın içinden bir adam çıkmıştı. Kirli sakallı, orta boylu ve esmer bir adamdı. Otuzlarında ya vardı ya yoktu.

Gözlerime bakıyor bir cevap bekliyordu, bir şeyler demem gerekiyordu. Sahi neden çıkmıyor sesim?

Kafamdakiler yavaş yavaş yerine oturuyordu ,dilimin ucuna gelen ilk şeyi utanarak, sıkılarak da olsa söyledim.

"Bana para verir misiniz? lütfen."  sesim çok kısıktı, neredeyse fısıldamıştım. Evden can havliyle kaçmıştım, düşünmeden; bu yüzden yanıma para veya herhangi bir eşya alamamıştım. Adamın yüzü kasıldı ama şaşkılığım ve yüzümdeki neler olduğunu çözmeye çalışan ifademden olsa gerek bir şey demeden iki yüzlük birkaç banknot uzattı, özellikle gözlerine bakmamaya dikkat ederek elinden aldım çünkü eğer gözlerine bakarsam alamazdım alamasaydım da yatacak yerim olmazdı, kimsesiz kaldığım yetmezmiş gibi bir de sokakta kalırdım.

Mırıldar gibi teşekkür ettim ve arkama bile bakmadan, tüm hızımla koştum.

Sağım, solum araba sesleriyle doluydu ve ne yapacağımı bilmiyordum. Sağımda bulunan üst geçidi yandan bir bakışla inceledim ve hızla oraya yöneldim, merdivenleri ikişer; üçer adımlarla çıktım. Sonunda tepedeydim, trabzanlara yaklaştım; trabzanlar soğuktu ama ellerim de soğuk olduğundan olsa gerek pek etkilenmedim.

Gelip geçen arabalara baktım, durdum ama düşünmedim çünkü düşünürsem hatırlardım, hatırlarsam canım yanardı, çok ama çok yanardı.

Ölenle ölünmez lafını hayata geçirmenin tam sırasıydı galiba. Sağıma baktım annem, omuzuma dokunuyordu; soluma baktım babam diğer omuzuma dokunuyordu.

Biri eteğimi çekiyordu, kafamı eğdim; Derde'm, Çiçeğim.

Onlar için ölmeyecektim, sırf onlar için yaşayacaktım onların yaşayamadığı, nefeslerinin kesildiği hayatı ben yaşayacaktım ama ben yaşarken birileri eksilecekti benim yüzümden.

Derde' yi alan her canı ben alacaktım.

Derde' yi koparırken hayattan ona acımayanların canlarını alırken de ben acımayacaktım.

Söz verdim kendime bu gece; akan her göz yaşım bu gece son kez akacaktı. Bu geceki yaşlarım arkamdan gelip döktüğüm kanları sürükleyip, bunu yapanların mezarlarını kanla sulayacaktı. Ellerimle sıkı sıkı tuttuğum banknotlara baktım, 800 lira vardı ellerimde. Motel bulmam gerekiyordu,oturup sağlam kafayla planlar kurmam gerekiyordu.

Hızla çıktığım üst geçit merdivenlerinden yine aynı hızla indim. Kaldırıma geçip bir taksi çevirdim, bulunduğum semt'den uzaklaşmam gerekiyordu. Sarı kapısını açtım taksinin, içeri girip kapıyı kapattım, şoför ufak bir bakış attı aynadan; büyük ihtimalle kışın en soğuk günlerinden birinde sadece bir elbise içinde oluşumdandı bu bakış, nereye diye sormasına fırsat vermeden "Tam bir saatlik yol git, bir saat dolduğunda dur, nerede olduğu fark etmez." dedim sakin bir ses tonuyla. Yolculuk boyunca adam ufak sorular sorarak beni konuşturmaya çalışmış ben ise kısa cevaplar vererek geçiştirmiştim.

Bir saatin dolduğunu adam arabayı durdurunca anladım ve adama parayı uzatarak indim taksiden. 320 lira tutmuştu, biliyorum kısıtlıydı param ama ne olursa olsun gerekirse elimde para kalmayacak olsa bile uzaklaşmam gerekiyordu oradan.

Fabrikaya benzer bir yerde durmuştuk, ıssız bir yerdi. Yaklaşık yarım saat yürüyünce anca bir motel bulabilmiştim, burada birkaç gün geçirip daha da uzaklaşmam gerekiyordu.

Sonun başlangıcına doğru yavaş yavaş ilerledim ve motelin giriş kapısına uzandı ellerim, yavaşça ittim kapıyı, artık içerideydim.





Merhabalar, iki bölümü devridik bilee. Kafa karışıklığı olmaması için kitaptaki zaman olaylarından biraz bahsedeceğim.

İlk bölümün girişinde Aylinin olayların üzerinden 5 yıl geçmiş halini görüyoruz ve devamında da aynı zaman diliminde bruskun ağzından okuyoruz yani okudğunuz ilk kısım asıl zaman çizgimiz.

Bu bölümde ise Aylinin ailesinin öldürüldüğü ve devamında oradan kaçışını anlattım.

Aylin ilk bölümde 20, bu bölümde ise 15 yaşındaydı. Hikayenin devam bölümlerinde Aylini 20 yaşında göreceğiz fakat arada zamanda geri gidip o zamana ait bölümler de yazacağım olayları anlamanız için.



TIKTOK: nadanigiz

INSTAGRAM: nadanigiz

TETİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin