KAOS VOL.2

17 1 16
                                    

"NE?!" Can hırsla poşetleri yere fırlattı. İçerisinde yumurta olduğuna emin olduğum poşetleri. 

"O PİÇ GERİ Mİ DÖNDÜ?" 

Derin bir nefes verdim. "Düzgün konuş Can." 

Beni asla kale almayarak devam etti. "HANGİ YÜZLE PARDON?! AH YOK BULDUM! KESİN SENİN HABERİN VARDI DEĞİL Mİ?!" Melike'ye döndüğünde Melike'nin sakin kalmaya çalıştığı her halinden anlaşılıyordu. Kavga çıkmasını istemediğini anlayabilirdiniz. 

"Evet vardı. Bu yüzden de ilk size söylemeye geldim." Konuştu sakin kalmaya çalışarak.

Can histerik bir gülüş bıraktı salonun ortasına. "SÖYLEMEYE GELMİŞ?!" Kahkaha atmıştı ama o kadar soğuktu ki herkesi dondurmuştu. Kimse tepki veremiyordu. "SÖYLEMEYE GELMİŞ DUYDUNUZ MU?" Bir anda aşırı ciddileşerek "DAHA ÖNCE SÖYLEMEDİĞİ ŞEYLERİN VİCDAN AZABINI YAŞIYOR HERHALDE?!" diye kükredi.

Melike sakinliğini daha fazla koruyamadı ve patladı. "CAN! YETER! BEN BURAYA SEN BANA BAĞIR DİYE GELMEDİM! HABER VERDİM VE GİDİYORUM. SENİN AŞAĞILAMLARINLA UĞRAŞAMAM! Açıklama yapmama bile gerek yok!" Melike arka kapıya yöneldiğinde hemen arkasından gitmiştim. 

"TABİİ KAÇ! HER ZAMAN YAPTIĞIN GİBİ!" Can arkasından son sözü söyleme kompleksi olduğu için hırsla bağırdı.

Melike bir anda durdu. Hırsla soluyarak Can'ın üzerine ilerlemeye başlamıştı. "BENİ KOVAN SENDİN GERİZEKALI! BEN YANINIZDA OLUP DESTEK OLMAYA HAZIRDIM AMA SEN! BENİ İTTİN!" Can'ı iterek söylediğini  bastırdı bir kez daha.

Can sanki istediği buymuş gibi aşırı sakinleşti. "Son anda yanımızda olman bir işe yaramıyor. Bize bunları yaşatmışken yanımızda olman sadece vicdanını rahatlatmak için." Tükürür gibi konuşmuş, sanki eskiden bir yaşanmışlıkları yokmuş gibi davranmıştı. İşte bu yüzden Melike'nin canının çok yandığına emindim. 

O da Can gibi sakinledi, dolan gözlerini saklamaya çalışarak "Ben sizin iyiliğinizi istedim Can." dedi, sesinin titremesi Can'ı mağlesef etkilememişti. 

"İYİLİK Mİ?! Hah doğru biz bu yüzden bu kadar iyi durumdayız değil mi?! BU YÜZDEN HER ŞEY SİKİK DURUMDA?! Sen bizim iyiliğimizi istedin. SENCE BİZİM İYİĞE BENZER BİR YANIMIZ VAR MI MELİKE?! HM!" O da Melike'nin üzerine yürüdü inatla.

"Haksız olduğumu biliyorum Can." Sesi titredi ama hala dik duruyordu. "Ama sen de beni anlamayı denesen? Ben kötü biri değilim, sadece doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım." 

Can kafasını başka yöne çevirmişti çünkü içten içe Melike'nin haklı olduğunu biliyordu.

"Deniz için de doğru olan buydu ve ben ilerisini düşündüm." Ama bu cümleyi duyunca hızla gözlerini birleştirdi Melike'ninkiler ile. 

"Hala onu savunuyorsun! Hala bizi terk edip giden adamı savunuyorsun! BİZE İHANET ETTİ O BE!" 

Melike'nin yüzü bir anlık umut ile gülerken bu sözlerden sonra hayal kırıklığı ile dolmuştu yeniden. "Ben, kimseyi savunmuyorum Can. Tek yaptığım tarafsız kalıp hepiniz için doğru olan şeyi yapmaktı. Başaramadım belki de! Ama hiçbirinize de ihanet etmedim! Bunu aklına sok Can Hanzade!" Parmağı ile Can'ı göğsünden itti ve çıkışa yöneldi. 

"BU EVE BİR DAHA ADIMINI ATMA MELİKE EFE!" Melike Can'ın bağırışlarını dinlememeye çalışarak arabasına bindi. Arkasından gidememiştim çünkü Can hepimize öldürücü bakışlar atıyordu. Sorgu zamanıydı anlaşılan.

"Ben arkasından gidiyorum." Emir konuştuğunda Can ile göz göze geldiler. Yavaşça geri yerine oturdu. 

"NE İŞİ VARDI BUNUN BURADA!?" Sinirle güldüm. Evde Can'a kafa tutabilen bir Melike bir de ben vardık. 

"PARDON AĞAM EVE ARKADAŞIMIZ GELİRKEN HABER VERMEDİK. KUSURA GALMAYIN. KAFAMIZA SIKMAK İSTER MİSİNİZ?" Gözlerimi devirip karşısındaki koltuğa oturdum. Burak arkadan anırarak güldüğünde Can'ın fazlaca attığı sinirli bakışları fark edip yanıma oturdu.

"Nehir beni sinir etme. Biliyorsun neyi kastettiğimi." Bir kez daha devirdim gözlerimi. 

Ama asıl konuya gelmeli onu bir şekilde ikna etmeliydim. "Ben eve gideceğim." Sanki hiçbir şeymiş gibi söylemiştim ama Can tabii ki de bu klasik numarayı yemedi. 

Anında üzerimde hissettiğim gözleri ile "Nah gidersin Nehir." 

Burak'a döndüm aldığım cevapla. "Burak bak bu çakma ağa beni götürmüyor. Sen götürürsün değil mi hm?" Burak'a sırnaştım. Her kozu denemek gerek değil mi?

Burak Can'a bakarak izin istese de sonuç tabii ki de aynıydı. Adeta "Eğer izin verirsen seni sikerim." i bakışları ile anlatmıştı çakma ağa. 

"Yoh ben ağama karşı gelemem bacım!" Verdiği cevapla koltuğa ittim onu. 

Tamam bu kadar şaka yeterdi. "Bana bak Can ben bu evden ne zaman istersem giderim. Ve gidiyorum." 

Gülerek kolumu tuttu. "Gidersin. Tabii ki gidersin AMA BENDE DE SENİ O ŞEREFSİZİN ELLERİNE BIRAKACAK GÖZ YOK NEHİR!" 

Hırsla kolumu çektim ellerinden. "Gidip kollarına atlayacağımı falan mı sanıyorsun Can?! Hm? Konuşmaya gidiyorum!" 

Yüzünü sıvazladı sinirle. "Sen ona sarılamadan bir saniye bile duramazsın Nehir. Kendini kandırma! Kollarındakilerin nedenini hatırlatmam mı gerekiyor?!" 

Söylediği şey ile ona bakakalmıştım. Üzerine yürüyerek hızla ittim onu. "SAKIN! Sakın Can." 

Yüzüne yerleştirdiği sırıtışı sildi tek bir hareketle. "Ona bahsetmeyeceksin bile değil mi?! Hiçbir şey yaşanmamış gibi, sana, bize, ailemize bunları yaşatmamış gibi kollarına sarılacaksın. DEĞİL Mİ?!" 

"Ne diyeceğim bana kalmış Can! Benim yerime karar veremezsin!" 

Sırıtışı geri yerleşti yüzüne. "O şerefsiz sana neler yaşattığını bilmek zorunda! Kendini haklı görmeye devam edemez! BİLMEK ZORUNDA!" 

Haklı olduğunun farkındaydım ama bunları bilmesini gerçekten istemiyordum. Tek korkum onun kendine zarar vermesiydi. Şimdi yaşadığını bilmek bile bana huzur verirken onu kendi ellerimle itemezdim intiharın kollarına. 

"Hayır dedim Can! Bu konu burada kapandı. Ve ben gidiyorum." Bir daha konuşmasına izin vermeden Burak'a sırnaştığımda cebinden arakladığım anahtar ile kapıya yöneldim. 

"Bu evden çıkarsan onu seçmiş olursun Nehir." Can'ın dediği şeyle gerçekten delirme seviyesine gelmiştim. 

"GERÇEKTEN Mİ?! GERÇEKTEN Mİ CAN?! BU KADAR DÜŞTÜNMÜ? Bu kadar mı senin arkadaşlık anlayışın! Yazıklar olsun." Tam evden çıkacakken yeniden bağırdı.

"Seni bırakıp giden oydu! Ama yanında olan seni hayata döndüren bizdik Nehir! SENİ NELERE İTTİĞİNİ UNUTMA!" 

Daha fazla dinlemedim. Dinledikçe onu haklı bulacaktım. Bu yüzden kapıyı çarpıp arabaya ilerledim. Yine titreyen ellerimi bu sefer ne sayı saymalar ne de diğer yöntemler durdurabiliyordu. 

"Kendine gel Nehir. Sadece konuşacaksın." Nefesim hızlanıyor, kalbim gittikçe sıkışıyordu. Gözlerimi kapattım. Yapamayacağımı biliyordum. Sinirle yumruk yaptığım ellerimi direksiyona vurdum birkaç kez. Az da olsa gelen rahatlama ile arabayı çalıştırdım. 

"Bu iş bugün bitiyor." Ve araba evin yolunu terk etti. 












DENİZ'Lİ BÖLÜMÜ YAZMAYA GÖTÜM YEMİYO HELP.



İçimdeki CenazeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin